Uluslararası Üniversiteler Konseyi Başkanı Prof. Dr. Orhan Hikmet Azizoğlu, “Türkiye, ortam sorunlarını açıklıkla konuşup tartışarak kendi demokratikleşme hamlelerini hızlandırmıştır” dedi.Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, 21. yüzyılda birey, toplum ve devlet ilişkilerinin çok daha farklı kurulduğu bir dünyaya doğru evrildiğini belirterek, “Küreselleşme süreçlerinin, kitle iletişim araçlarının, iletişim ve bilişim teknolojilerinin yoğun etkisi altında bulunan kapalı toplumların, devletlerin ve grupların eski hallerini sürdürebilme potansiyelleri gittikçe azalmaktadır. Bireylerin, toplumların ve piyasaların çok daha iç içe geçtiği ve klasik devlet egemenliğinin eski anlamını kaybettiği günümüz dünyasında demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere aykırı uygulamaları sürdürebilmenin zorluğu ise gittikçe artmaktadır” dedi.Bu gelişmelerin Türkiye’de çok boyutlu olarak yakından etkilediğinin rahatlıkla gözlendiğini kaydeden Azizoğlu, “Nitekim Türkiye bu gelişmelere kayıtsız kalmamış, 11 Eylül sonrasında dünya genelinde güvenlikçi uygulamalar öne çıkmasına rağmen, 2002-2012 döneminde tarihinin en kapsamlı demokratikleşme süreçlerinden birini gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin geçmişte karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birinin, millet ile devlet arasında bir mesafe bulunması ve yanlış uygulama ve politikalar nedeniyle birey- devlet arasındaki mesafenin giderek açılması olduğu bilinmektedir. Bu durum, büyük ölçüde ülkenin karşı karşıya olduğu siyasal ve toplumsal sorunların çözümünün güvenlikçi paradigmaya mahkum edilmesinden kaynaklanmıştır. Uzun yıllar boyunca vatandaşların gerek demokrasi gerekse hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi yönündeki en temel talepleri görmezden gelinmiş, hatta bunların dile getirilmesi engellenmiştir. Söz konusu güvenlikçi ve halka karşı mesafe koyan politikaların, sorunların çözümü noktasında yarar sağlamadığı, tam tersine bu sorunların büyümesine neden olduğu yaşanan pek çok acı tecrübeyle ortaya çıkmıştır” diye konuştu.Azizoğlu, demokrasi standardının yükseltilmesi bağlamında yakın tarihimizde önemli reformların hayata geçirildiğini hatırlatarak, “Türkiye’deki reformların yoğunluğu, kapsamı, niteliği ve etkileri düşünüldüğünde, 2002-2012 dönemi özel bir önem arz etmektedir. Bu dönemde, tamamı ‘demokratikleşme’ başlığı altında ele alınabilecek sivilleşme, normalleşme, hukuk devleti ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi açısından tarihi nitelikte reformlar gerçekleştirilmiştir. Türkiye tarihinin en kapsamlı sivilleşme ve demokratikleşme süreçlerinden birinin yaşandığı bu dönemde askeri, bürokratik ve yargısal vesayet rejimlerinin kıskacında, olağan yaşamın hemen hemen her alanına getirilen aşırı kısıtlamalar birer birer kaldırılarak hayatın çok yönlü normalleşmesine yönelik çabalar kararlılıkla sürdürülmüştür. Kendi toplumunun ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalan ve bu nedenle pek çok değişimin önünde engel olan kamu bürokrasinin olumsuz etkileri azaltılmıştır. Demokratikleşme adımları, Türkiye özelinde 21. yüzyılın ilk 10 yılına damgasını vururken, gelecek yılların temel tartışması gündemini de belirlemiştir. Özellikle 2009 sonrası ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ sürecinde yoğunlaşan bu tartışmalar, esasen devletin demokratikleştirilmesini hızlandırdığı gibi siyaset kurumunu da güçlendirmiştir. Bu süreçte hayata geçirilen ve millet ile devlet arasındaki engelleri kaldırmayı amaçlayan düzenlemeler, son tahlilde devletin etkisini azaltıp, sivil toplumun alanını genişletmeyi ve bireyi öne çıkarmayı hedeflemektedir. Kürtler, Aleviler, Romalılar, gayrimüslim vatandaşlar gibi çeşitli toplum kesimlerini ilgilendiren düzenlemeler, toplumun bu sorunlarla yüzleşmesini sağlarken; aynı zamanda sorunların serbestçe tartışılmasına ve çözüm arayışlarının hızlanmasına zemin hazırlamıştır. Milletimizin zenginliğini oluşturan etnik, dini ve kültürel farklılıklar 1990’lı yıllarda telaffuz dahi edilmezken, bu dönemin sonunda alabildiğine özgür ve dinamik bir tartışma ortamı doğmuştur. Türkiye, ortam sorunlarını açıklıkla konuşup tartışarak kendi demokratikleşme hamlelerini hızlandırmıştır” dedi.Temel hak ve özgürlükler alanını genişleten, insanların gündelik hayatını her alanda kolaylaştıran ve devlete güven duygusunu pekiştiren bu adımların toplumun sadece bir kesimi için değil, tamamı düşünülerek atıldığını belirten Azizoğlu, “Gerçekleştirilen uygulamalardan, her alanda kıskaç altına alınmak istenen toplumun tüm kesimleri yararlanmıştır. Özgürlük ve demokrasi çıtasını yükselten adımlarla terör eylemleri ve meşru talepler birbirinden ayrıştırılmış, toplumun her kesimine karşı daha duyarlı ve sorumlu yaklaşılmıştır. Önceki dönemlerdeki yanlış uygulamalardan kaynaklanan mağduriyetlere son verilmiştir. Böylelikle, Türkiye'nin, her bir vatandaşı için daha özgür, güvenli, müreffeh ve huzurlu bir ülke haline gelmesi sağlanmıştır. Uzun zamandır tartışılan ancak 2000’li yıllarda somutlaşan ‘demokratikleşme politikaları’, bir taraftan toplumun sorunlarla yüzleşmesini sağlarken, diğer taraftan bir tür ‘sosyal restorasyon’ işlevi görmektedir. Dünyada yaşanan değişim dalga boyunu yakalamak isteyen Türkiye’nin, son 10 yılda yaptıklarına bakıldığında, tüm bu adımların bir tür ‘sessiz devrim’ olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır” ifadelerine yer verdi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz