Uluslararası Üniversiteler Konseyi Başkanlığında ‘küresel Terörizm’ Çalıştayı

Uluslar Arası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, Kıbrıs Lefke Üniversitesi ev sahipliğinde ‘Küresel Terörizm’ Çalıştayı yapılacağını söyledi.Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, 22-25 Ekim 2015 tarihleri arasında Kıbrıs Lefke Üniversitesi ev sahipliğinde farklı ülkelerden 100 yakın üniversite rektörünün davetli olduğu, yurt dışından bakanlarında katılımcı olacağı akademisyen ve bilim adamları tarafından ‘Terörizm Çalıştayı’ gerçekleştirileceğini ifade etti. Konferansta, özellikle coğrafyamız ve Türkiye’de devam eden terörizmin ele alınacağını vurgulayan Azizoğlu, “Emperyalist güçler yaşadığımız çağda ülkemizi, coğrafyamızı ve tüm gezegeni kapital kazanım, yani sömürgeleri olarak gördüler, dizayn ettiler ve ediyorlar. Fakat anlayamadıkları, çok bedel ödeyen bu toplumlar, artık kirli projelerini uygulayacakları taşeron yönetim ve kukla rejimlerle idare edecekleri inanç, kültür, değer ve kavramlarını zorla empoze edip asimile ye zorlayacakları toplumlar değildir. İslam coğrafyasında ve Anadolu’da yani küçük Asya’da yaşayan toplumlar emperyalizmin coğrafyamız ile birlikte Türkiye’yi de bunalım ve kaoslarla meşgul etmektedir. Böylece küçük bir zümrenin tüm gezegenin varlıklarını gasp etmesini sadece seyrederek sırasını bekleyen kurbanlık koyun misali yok edicisinden himmet dileyen zavallılar durumunda kalmayacaklar, bu tuzak ve kirli projelere pirim vermeden etnik yapısı, mezhebi, kültürü ve inancı ne olursa olsun en büyük ortak değerimizin Türkiye olduğu bilincini asla unutmayacaklardır. Anadolu’da oluşturduğumuz medeniyet ve insanlık ailesi algımızı bu çalıştayda tüm dünyayla paylaşmak terörizmin yani çağın vebasının hiçbir ırk ve dine katkı sunmadığını sadece efendileri emperyalizme hizmet ettiğini bilimsel ve akademik çalışmalarla ele alacağız” dedi.Türkiye’nin batı toplumlarınca dizayn edilen sistem ve yapılanmaların nerdeyse bir asırlık geçmiş zaman sürecinde halkımız üzerinde evrensel normlarda ekonomik, politik, hukuksal yaşam standartlarında bir değişiklik olmadığını, var olan kısıtlı tüm kazanımlarıyla birlikte bazen yaşam haklarını da kaybettiklerini yaşayarak gördüklerini kaydeden Azizoğlu, “Son zamanlara kadar el sürülemez ve hikmetinden sual olunamaz bir dogma sayılan sonsuz ‘batı uygarlığı’ inancı eskisi gibi oy birliğiyle benimsenmiyor. Çağdaşlarımızın aklını başından alan bu uygarlığın dünya tarihinde ayrıcalıklı bir yeri olmadığını, geride ya hiç iz bırakmamış veya bırakmışsa bile önceki başka uygarlıkların akıbetine onun da uğrayabileceğini anlamaları bu köhne gidişatın karşısına kendi değer ve kavramlarıyla dur demeleri zamanı bu zamandır. Bu yüzden boyun eğmek şöyle dursun bu karanlık çağdan kurtulabilmek için bütün gücümüzle barış ve gezegenin tüm kazanımlarını hakça paylaşım için var gücümüzle mücadele etmemiz gerekir. Zira bu çağın sonunun eğer henüz gelmediyse yaklaşmakta olduğunu gösteren pek çok belirti var. Denge dediğimiz şey iki karşıt eğilimin aynı anda hareket etmesinden doğduğuna göre bu sonuç düzenle de uyum halinde demektir. Bu iki karşıt eğilimden biri büsbütün devreden çıkarsa denge bir daha hiç sağlanmaz ve dünyanın kendisi ortadan kalkar ama böyle bir varsayımın gerçekleşmesi imkânsızdır; çünkü bir karşıtlığın uçları ancak biri birleriyle anlam kazanırlar. Bu yüzden var olan zülüm düzeni ne yaparsa yapsın, taşeronları olan terör örgütleri ile kirli ve kanlı projelerinde başarı sağlayamazlar, kısmi ve geçici dengesizliklerin de eninde sonunda evrensel değerler, hak, hukuk ve insani normlara geleceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Kısaca tanımlarsak bu zülüm çağı ömrünün sonuna geldi dünya ise içindekilerle ilahi takdire kadar yaşamaya devam edecek. Sonuç olarak yaşadığımız gezegen üzerinde yaşayan herkes ırkı, dini, mezhebi, rengi, ulusu ne olursa olsun tam ve eşit oranda gezegenin ve insanlık ailesinin ortağıdır dedi.Azizoğlu şunları söyledi;“İslam coğrafyası ve Türkiye’deki terörizm, Batı ve Doğu değer, kavram ve kültürleri arasında Batı değerleri lehine bizim hızla entegrasyon yerine asimilasyona zorlanmamızı ve tüm evrensel demokratik haklardan uzaklaşmamızı sağlamaktadır. Bu nedenlerle bu uluslar arası çalıştayda önemli çalışma başlıklarımızdan biride gelecek nesillerimizin bizim inanç, kültür, değer ve kavramlarımızı taşıması ve devam ettirebilmesidir. Günümüz dünyasında sık-sık karşımıza çıkan, ‘batı geleneği’nin tüm coğrafyamızı değerleri doğrultusunda asimile etme çalışmalarına karşı tek önlem inanç, değer, kavram ve kültürlerimizin sözde değil özde yaşamaktır. Sahip olduğumuz ortak inanç, kültür, vatandaşlık, aile bağları ve tarihin her türlü terör yapılanmasına karşı set çekmemiz için çok önemli yaşamsal gerekçelerdir.”