Türk sinemasını dünyanın farklı coğrafyalarından gelen gençlere daha yakından tanıtmak amacıyla düzenlenen etkinlikte, 22 ülkeden gelen 22 öğrenci, Türk sinemasının unutulmaz yıldızı Hülya Koçyiğit’le buluştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla düzenlenen programda, Koçyiğit, sinema hayatından kesitleri ve rol aldığı filmlerin yanı sıra, unutulmaz anılarını ve engin deneyimini genç katılımcılarla paylaştı.
Hülya Koçyiğit konuşmasının başında, Yunus Emre Enstitüsü’nün hayata geçirdiği Türk Sineması Yaz Okulu ile yurtdışından gelen yabancı öğrencilerin Türk sinemasını ve Türk edebiyatını tanıma imkanını bulacakları için bu daveti seve seve kabul ettiğini söyledi.
“Karakter ne gerektiriyorsa onu yaşayarak oynadım”
İlk sinema filmi deneyiminin Metin Erksan’ın Susuz Yaz filmi olduğunu söyleyen Koçyiğit, "İlk kez bir film setindeydim. Tiyatro sahnesi gibi değildi. Tamamen doğal bir sette ilk kez bir köy ortamındayım ve onlardan birisi olmam gerekiyordu. Metin Erksan yaklaşık bir ay benimle çalışmadı ve köylülerle kaynaşarak o yaşama adapte olmamı sabırla bekledi. Çekimlere ondan sonra başladık. Metin Erksan sayesinde bu ilk filmimde öğrendiğim ve hayatım boyunca uyguladığım şey, ‘mış gibi yapmamak’ oldu. Köylüymüş gibi değil bir köylü gibi olmalıydım. O günden sonra karakter ne gerektiriyorsa onu yaşayarak oynamak ve bu empatiyi geliştirmek üzerine çalıştım" dedi.
“Rolün elbisesini çıkarmalısınız yoksa ruhsal dengenizi koruyamazsınız”
Öğrencilerden gelen, ‘Bu kadar karakteri canlandırırken kendi karakterinizi korumayı nasıl başardınız?’ sorusuna cevap veren Hülya Koçyiğit, “Söyleyecek bir çok şey olabilir ama çok dürüst bir şey söyleyeceğim. Galiba çok şanslı bir insanım. 50’inci yılımızı geçtiğimiz günlerde kutladığımız eşim, mesleğime olan saygıma öyle büyük bir hayranlıkla saygı duydu ki beni özgür bıraktı. Seçimlerimde, yaşamımda, düşünce biçimimde ve davranışlarımda bana hep hoşgörüyle yaklaştı. Evliliğimizin çok başında, ‘en büyük hayranın benim o nedenle mesleğine ve onu yapış biçimine saygı gösteriyorum’ demişti. Bir çok karaktere girip o karakterin etkisinde kalıp zaman zaman buhranlar geçirip kendi iç dünyamda yaptığım kavgaları anlayışla karşılayan bir yuvanın içinde olmam benim en büyük şansım oldu. Bu benim en dürüst itirafım. Oyunculuk sadece duygudan ibaret değildir. Yüzde 50 duygu yüzde 50 teknik yaklaşmak gerekir. Evinize gittiğinizde rolün bütünüyle elbisesini çıkarmalısınız yoksa ruhsal dengenizi koruyamazsınız” dedi.