İSTANBUL (İHA) - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, rekabetin sadece tek yönden değil teknoloji sayesinde her yönden geldiği ve giderek arttığı bir dünyada yaşadıklarını, bu nedenle herhangi bir teoriye dayanarak ya da piyasanın şartlarına boyun eğerek üretmeme lüksünün olmadığını belirterek, "Üretimi de en dinamik ve en az maliyetli şartlarda da yapmak zorundayız" dedi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Dr. Ömer Bolat'a tebrik ziyaretinde bulunan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, MÜSİAD Yönetim Kurulu ve üye işadamlarıyla birlikte kahvaltı etti. Kahvaltının ardından, dış ticaretteki ve cari açıktaki gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda Oğuz Satıcı, "İhracat ve ithalat nereye koşuyor, Çin malları istilasına karşı neler yapılacak, ithalatçı birlikleri ne yapacak?" başlıklı konularda açıklamalarda bulundu.
Ekonomide başarıların devamı için yeniden yapılandırma gerekliliğine işaret eden Satıcı, "Bu yapılandırmanın bir ayağı olan özel sektör, kendini küresel ekonominin ve rekabetin gerekleri doğrultusunda yeniden yapılandırmalı, diğer ayağı olan kamu yönetimi de aynı dinamiğe uyarak bir yeniden yapılanma çalışmasına girmek durumundandır" diye konuştu.
DIŞ TİCARET AÇIĞI VE CARİ AÇIK Artan cari açık rakamı ile dalgalanan kurlar ile ilgili iddialara değinen Satıcı, döviz kurlarının ani çıkışını cari açık rakamına bağlayanlar bir yanda, Amerikan Merkez Bankası'nın muhtemel faiz artırımı kararına bağlayanlar da diğer yanda yer aldıklarını hatırlattı ve "Bu iki gelişmenin de beraberce döviz kurlarındaki artışı yarattığını iddia edenler de mevcut. Sizlere biraz ilginç gelecek ama artık ihracatçı döviz kurları üzerine yorum yapmayı bırakmış durumda. Bu nedenle bazılarına pek önemli gelmeyen cari açığın ne gibi bir önem arz ettiğini doğru biçimde ortaya koymak gerekiyor. Aksi takdirde sebeplerden çok sonuçlar üzerine açtığımız kısır tartışmalardan kurtulamayız. Açıkçası, Türkiye üretiminde maliyetlerden başlayarak, katma değere ve pazarlamaya kadar ulaşan bir sorunlar yumağı mevcuttur. Dış Ticaret Açığı ve Cari Açık bunun açık bir göstergesidir. Bu iki gelişmeyi sadece döviz kurlarının hareketi açısından incelemek bizleri hiçbir yere götürmez" dedi.
"REKABETTE GERİLİYORUZ" Rekabetin sadece tek yönden değil teknoloji sayesinde her yönden geldiği ve giderek arttığı bir dünyada yaşadıklarını vurgulayan Satıcı, "Bu nedenle herhangi bir teoriye dayanarak ya da piyasanın şartlarına boyun eğerek üretmeme lüksümüz yok. Ancak üretimi de en dinamik ve en az maliyetli şartlarda da yapmak zorundayız. Rekabetin tarifi ne olursa olsun dünyaca kabul görmüş ölçüm parametrelerine göre Türkiye'nin durumu pek parlak gözükmüyor. Dünya rekabet sıralamasına baktığımızda Türkiye'nin 2000 yılından beri büyük bir hızla listenin aşağı sıralarına doğru kaydığı görülüyor. 2000 yılında 44. sırada olan Türkiye, o sıralamada Rusya'dan daha iyi durumda iken bugün Rusya'nın tam 5 sıra gerisinde yer alıyor. 2001 yılında 4 sıra düşerek 48'inci olan Türkiye, 2002'de 49'uncu 2003'te hızlı bir düşüşle 56'ıncı ve bu yıl küçük bir yükselişle 55'inci basamakta yer alıyor" diye konuştu.
İç ve dış borç rakamlarının üretime odaklanmış bir vizyon oluşturmayı engellediğini belirten Oğuz Satıcı, "Bu nedenle kredibilitemizi sağlayan 'borçlanabilme' kabiliyetinin önüne konulacak her engel bizi daha karanlık bir yöne doğru götürecektir. Ekonomik anlamda tam toparlanamamış bir ülkenin dünya siyasetinde kararlı bir duruş gösterebilmesi oldukça zordur. Bu nedenle 59. Hükümetin 30-40 yıldır çözülememiş iç ve dış meselelere karşı gösterdiği kararlılık takdirle karşılanmalıdır. Fakat bu kararlı duruşun sürdürülebilir hale gelmesi için Türkiye Ekonomisi'nin ayakları üzerinde sağlamca basması da gereklidir" dedi.
GÜMRÜK BİRLİĞİ Euro bölgesinin oluşturulmasıyla Gümrük Birliği'nin önemini yetirdiğini vurgulayan Oğuz Satıcı, Gümrük Birliği'nin artık dar bir gömlek durumunda olduğunu, dünya ticaretinin dinamiklerine göre yeniden dizayn edilmesi gerektiğini söyledi. Satıcı, "Bugün pazarlarını çeşitlemeye çalışan Türkiye'nin serbest ticaret anlaşmaları yapmasının önünü tıkayan davranışlar dizisi Gümrük Birliği anlaşmasına imza koyanlar tarafından üretiliyor. Dış siyaset ve dış ticaret ayrılmaz bir bütündür. Dış ticaretimizde gelişmekte olan ülkeler arasında mutlak rakamlarla en yüksek açığı vermemiz sadece döviz kuru açısından ele alınmamalı. Bu açık, üretim, katma değer ve pazarlama da zorluklar çektiğimizi tüm netliğiyle gösteriyor" diye konuştu.
Avrupa Birliği'nin bir kültür dayatması değil, aksine bir medeniyetler uzlaşması olarak görülmesi gerektiğine değinen Oğuz Satıcı, "Bu nedenle Avrupa Birliği'nin ihtiyacı olan Türkiye sadece Batı ülkelerinin en doğusunda yer alan Türkiye değil, doğunun en batısında yer alan Türkiye'dir. İşte bu nedenle kültür mozaiği ile, doğasıyla, insan kaynağı potansiyeliyle, tarımıyla, sanayisiyle ve yüksek teknolojiyi kullanan hizmet sektörüyle, laik ve demokratik yapısıyla, sanatıyla, kısacası medeniyetiyle Türkiye, Avrupa Birliği'nin en verimli ve barışa en çok katkı sağlayan üyesi olacaktır" dedi.
AVRUPA BİRLİĞİ Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin alacağı karar doğrultusunda bir seçim yapacağını kaydeden Oğuz Satıcı, "Avrupa Birliği tarih vermezse ne olur, şeklinde kaygılananlara da buradan bir soru sormak görevimizdir. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin ulaştığı yüksek yaşamsal standartlara ulaşmış bir Türkiye olsaydı, aynı kaygılar ve tartışmalar yapılır mıydı? Cevabı biz verelim. Elbette yapılırdı ama bu son derece entelektüel ve demokratik bir tartışma olarak cereyan ederdi. Şiddeti de bugünkü kadar olmazdı. Demek ki Avrupa Birliği bir anlamda bundan 30 yıl önce ulaşmamız gereken sosyal, politik ve ekonomik şartları ifade ediyor. Bu nedenle Avrupa Birliği, 30 yıl önce kaçırdığımız Avrupa Topluluğu treninin son vagonudur desek çok da yanlış olmayacak. Bu noktada tarih almak Türkiye'nin hakkı, Avrupa Birliği'nin de çıkarıdır. Bu yolda gayret göstermek insanıyla, sanayicisiyle, ihracatçısıyla, yurt dışında yaşayan nüfusuyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, medyasıyla bütün Türk vatandaşlarının görevidir. Ancak bütün bunlara karşın, siyasi bir karar olarak bekleme odasında bırakılırsak ne olur? Her geçen gün bu sorunun ciddiyeti artıyor" diye konuştu.
"KIRILGANLIK SÜRÜYOR" Türkiye ekonomisinin kırılganlığının devam ettiğini ve henüz normale dönmediğini belirten Oğuz Satıcı konuşmasının sonunda, "Borcu iki yüz milyar doları aşmış bir ülkenin, yirmi dört milyar dolarlara varan bir dış açık tehdidiyle normale dönmesi mümkün değildir. Türkiye, rekabet gücünü kaybediyor. Türkiye ihracatçısı, elindeki son barutunu kullanıyor. İhracatımızın rekor artışlar gerçekleştirmesi de bu gerçeği değiştirmiyor. Döviz kurundaki yüzde 18'lik devalüasyon yapısal sorunlarımızı ortadan kaldırmıyor. Hatta bir başka açıdan bakıldığında erteleyerek derinleştiriyor. Türkiye şapkasını önüne koymak ve düşünmek zorunda. Aksi takdirde şapka düşer ve 2001 krizinde olduğu gibi kel gözükür" ifadelerini kullandı.