Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914'te Beykoz'a bağlı Yalıköyü'nde bulunan İshak Ağa Yokuşu'ndaki Çayır Sokağında 9 numaralı konakta dünyaya geldi.
Çocukluğu Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir'de geçti. Mütareke sırasında Akaretler'de bulunan Anafartalar İlkokulu'nun ana sınıfına devam etti.
Edebiyata olan merakı ilkokul sıralarında başladı. Bu dönemde "Çocuk Dünyası" isimli dergide bir hikâyesi basıldı.Ortaokulun yedinci sınıfındayken Oktay Rifat Horozcu ile tanıştı.Birkaç yıl sonra ise bir müsamere sırasında halk evinde Melih Cevdet Anday ile arkadaş oldu.Lisenin ilk yılında edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar'dı...
Lise döneminde arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le birlikte "Sesimiz" isimli bir dergi çıkardı.Sanatçının yaşamının bu evresi aruz vezni kurallarını ve ahengini kavradığı ve ilk şiirlerini yazdığı dönem oldu.
Kanık, yine lisede tiyatro çalışmalarına katıldı. Ankara Halkevi'nde Ercüment Behzat Lav'ın sahnelediği Ahmet Vefik Paşa'nın Molière'den uyarladığı Zor Nikah'ta Üstâd-ı Sanî'yi, Maurice Maeterlinck'in Monna Vanna'sında ise baba rolünü üstlendi. Kanık, sonraki yıllarda tiyatro alanındaki çalışmalarına çevirmen olarak devam etti ve pek çok oyunu Türkçe'ye çevirdi.
Şair 1932 yılında, liseden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin felsefe bölümüne kaydını yaptırdı. 1933 yılında Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanı seçildi. 1935 yılına kadar devam ettiği üniversiteyi bitirmeden okuldan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi'ne giderken bir yandan sürdürdüğü Galatasaray Lisesi'ndeki öğretmen yardımcılığı görevine, okuldan ayrıldıktan sonra bir sene daha devam etti.
Kanık, daha sonra, Ankara'ya giderek PTT Umum Müdürlüğü, Telgraf İşleri Reisliği, Milletlerarası Nizamlar bürosuna girdi.
Ankara'ya döndükten sonra eski arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le tekrar bir araya geldi ve bu üçlü, benzer tarzda şiirler yazmaya başladı. 1936 yılında, Nahid Sırrı Örik'in şiirlerini yayınlatmaları önerisinin ardından, Varlık dergisinde Orhan Veli'nin, Oaristys, Ebabil, Eldorado, Düşüncelerimin Başucunda isimli şiirleri yayınlandı.
Dergide, Orhan Veli ve arkadaşları edebiyat dünyasına şöyle tanıtılmıştı "Varlık'ın şiir kadrosu yeni ve kuvvetli genç imzalarla zenginleşmektedir. Aşağıda dört şiirini okuyacağınız Orhan Veli, şimdiye kadar yazılarını neşretmemiş olmasına rağmen olgun bir sanat sahibidir. Gelecek sayılarımızda onun ve arkadaşları Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Mehmet Ali Sel'in şiirimize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir."
GARİP...
1941 yılının Mayıs ayında Garip seçkisi yayınlandı. Bu kitapta şairin yirmi dört şiirinin yanı sıra Melih Cevdet'in on altı, Oktay Rifat'ın ise yirmi bir şiiri yer aldı. Kitabın içindeki şiirler kadar ses getiren önsözünü ise Orhan Veli yazdı.Bu kitap sonradan Birinci Yeni olarak da anılacak Garip akımının başlangıcı oldu.Garip akımının kurucuları olan Kanık, Horozcu ve Anday, radikal bir tutumla kendilerinden önce gelen hececilerin ve Ahmet Haşim'in şiirleriyle, Nazım Hikmet'in toplumcu-gerçekçi şiirlerini reddettiler.Kitaptaki şiirler ve önsöz edebiyat dünyasında büyük tartışmalara sebep oldu. Özellikle Orhan Veli'nin yazdığı "Yazık Oldu Süleyman Efendi'ye" mısrası üzerinde duruldu. Bu mısrayı kimileri tenkit ederken, kimileri çalıntı olduğunu iddia etti.Bir diğer grup ise Türkçede yazılmış en güzel dizelerden biri olduğunu söyledi. Bu münakaşalar sonucunda mısra çok popüler oldu,hatta Nurullah Ataç'ın deyişi ile "vapurlara, tramvaylara, kahvehanelere kadar" girdi ve bir deyim niteliği kazandı.
Orhan Veli'nin "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye" kadar meşhur olarak gündelik dile giren bir diğer dizesi ise Ahmet Haşim'in "Göllerde bu dem bir kamış olsam" mısrasını hicvetmek için yazdığı "Rakı şişesinde balık olsam"idi.
VAZEGEÇEMEDİĞİM...
Vazgeçemediğim, Orhan Veli Kanık'ın ikinci şiir kitabıydı ve 1945 yılının Şubat ayında Marmara Yayınevi'nden çıkmıştı.
Vazgeçemediğim, şairin ilk kitabı Garip'ten dört sene sonra yayınlandı. Bu süre içerisinde Orhan Veli'nin şiir anlayışında bazı değişiklikler de oldu. Bu yüzden Vazgeçemediğim'de hem Garip'teki şiirlere benzer şiirler hem de onlardan ayrılan şiirler yer buldu.
Kitapta Garip'in çizgisini sürdüren Sakal, Değil, Tren Sesi gibi şiirler vardı. Bu eserler temelde Garip Akımı'nı özelliklerini yansıtsalar da şairin tarzında küçük değişiklikler ve yumuşamalar vardı.Bu kitapla birlikte, Orhan Veli halk deyimleri ve yarım uyaklar kullanmaya başladı.
DESTAN GİBİ
Orhan Veli Kanık'ın üçüncü şiir kitabı "Destan Gibi" 1946 yılında yayınladı.. Ölmez Eserler yayını olarak çıkan kitap, Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından resimlendirildi.
Şairin Destan Gibi'deki şiirleri bir önceki kitabı Vazgeçemediğim'de yer alan Garip Akımı'ndan uzaklaştığı şiirlerin devamı gibidir. Özellikle, Keşan, Yolculuk ve İstanbul Türküsü'nde bu özellikler fark edilebilir. Orhan Veli'nin Garip'le başladığı gelenekleri yok sayma ve onları yıkma arzusunun yerini bu kitapta gelenekleri çağdaşlaştırma, halk şiirinin dilini, deyişlerini ve bazı kalıplarını güne uyarlama yöntemi aldı.
Destan Gibi'de ana tema İstanbul özlemiydi. Kitapta Türkiye'nin değişik yerlerine yapılan yolculuklarda yapılan gözlemlerden oluşturulmuş şiirler yer alsa da bu şiirlerin her birinde yolculuğu yapanın (muhtemelen şairin kendisi) İstanbul'u özlediği anlaşılabilir.
YENİSİ
Şair, bir önceki kitabı Destan Gibi'de halk şiirini modernleştirmeyi denemişti. Orhan Veli, Destan Gibi'nin aksine Yenisi'ndeki şiirlerde folklorcu öğeler yer vermedi. Bu öğelerin yerine toplumsal gerçekçiliği eserlerinde kullandı.
Kanık kitabının yayınlanmasının ardından iyi tepkiler kadar kötü eleştiriler de aldı. Nurettin Artam, 12 Nisan 1947'de Ulus'ta yayınlanan makalesinde kişisel olarak tanıdığı Orhan Veli'nin şiirlerini yazarken kendinden uzaklaştığını dile getirdi. Örnek olarak ise Yenisi'de ilk şiir olarak yer alan Vesikalı Yarim'i gösterdi ve Kanık'ın Galata'nın yakınından geçmeyen, bir bıçak yarasına değil, bir çuvaldız darbesine bile dayanamayacak yaratılışta bir insan olduğunu yazdı...
Orhan Veli, ilk kitabı Garip'te bireyleri teker teker ele alıp küçük insanların hikâyelerine anlattı. Bu yaklaşımını Yenisi'de değiştiren şair bireyleri tek başlarına değil topluluk olarak anlatmaya başladı. Orhan Veli, daha önceki şiirlerinde bireyleri anlatırken onların problemlerine ve ihtiyaçlarına hiç değinmedi, daha çok halkın diline ulaşmaya çalıştı. O dönem kendisi de amacını "mesele bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaasını yapmak olmayıp, sadece zevkini arayıp bulmak ve sanatta onu hakim kılmak" olarak açıkladı. Oysa Yenisi'nde şair, halkın ihtiyaçlarına eğilmeye başladı. Bu değişime örnek olarak Zilli Şiir, Sucunun Türküsü ve Altındağ verilebilir.
YAPRAK DERGİSİ İÇİN CEKETİNİ BİLE SATTI
Orhan Veli, 1948 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nın Tercüme Bürosu'ndaki işinden ayrıldıktan sonra sık sık kendisi ile aynı durumda olan arkadaşları Bedri Rahmi Eyüboğlu, Abidin Dino, Necati Cumalı, Sabahattin Eyüboğlu, Oktay Rifat ve Melih Cevdet gibi arkadaşlarıyla buluşmaya başladı. Bu buluşmalardaki konuşmalar sonucunda, grup, bir dergi çıkartmaya karar verdi.Masraflarını Mahmut Dikerdem'in karşıladığı Yaprak on beş günde bir yayınlanmaya başladı.
Dikerdem'in yardımlarına rağmen derginin sahibi ve yazı işleri müdürü Orhan Veli'ydi. Bu yüzden zaman zaman ortaya çıkan para problemleriyle kendisi ilgilendi ve dergiye devam edebilmek için paltosunu satmak zorunda bile kaldı.Son sayıyı yayınlayabilmek için ise Abidin Dino'nun kendine hediye ettiği resimleri elden çıkardı.İlk sayısı 1 Ocak 1949'da çıkan, Cahit Sıtkı Tarancı, Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi gibi yazar ve şairlerin eserleri yayınlanan Yaprak, 1 Haziran 1950'ye kadar 28 sayı yayınlandı.
Bu dergiyle birlikte Orhan Veli'nin şairliği yanında fikir adamlığı da ön plana çıktı. Kanık, yaklaşan seçimlerin parti konuşmaları hakkındaki yorumlarına dahi dergide yer vermeye başladı. Melih Cevdet ve Oktay Rifat'ın toplumsal yanı ağır basan şiirlerinin de Yaprak'ta yayınlanmasının sonucunda derginin siyasal yönü ortaya çıktı. Nazım Hikmet'in hapishaneden çıkartılması için açılan kampanyaya da katılan Garipçiler üç günlük açlık grevine girdiler.
VE SON KİTAP " KARŞI "
Karşı, Orhan Veli'nin 1949 yılında yayınlanan son şiir kitabıydı. Sanatçının ölümünden bir sene önce Ankara'da yayınlanan kitapta on yedi şiiri vardı.
1946 - 1947 yılları arasında Varlık, 1947 - 1949 yılları arasında Aile, 1948'de Meydan ve 1949'da Yaprak dergilerinde yayınlanan şiirlerinin derlendiği kitap hem yapı hem de büyüklük olarak şairin bir önceki kitabı Yenisi'ne benziyordu.
Karşı'da tıpkı Yenisi'ndeki gibi Garip Akımı'nın devamı olan şiirler, duygu ve doğayı konu alan şiirler ve toplumsal şiirler vardı. Bu üç sınıflandırmanın yanı sıra Karşı'da folklorik şiirler de yer aldı.
Garip Akımı'nın devamı olan şiirler Karşı'da çok az yer tuttu. Daha çok biçimleriyle Garip'i anımsatan bu şiirler taşıdıkları toplumcu eğilimlerle akımdan ayrılırlar. Vatan İçin ve İçerde bu şiirlere örnek olarak verilebilir. Orhan Veli, Vatan İçin'nde sahte vatanseverleri eleştirirken İçerde isimli şiirinde hapse düşmüş bir adamın yalnızlığını ve doğa özlemini işledi.
ORHAN VELİ HAYATA VEDA ETTİ
Orhan Veli, Yaprak'ın kapanmasının ardından İstanbul'a geri döndü. Aynı yıl 10 Kasım'da bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık'a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı.Ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam sekizde komaya giren şair gece 23.20'de komadan çıkamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti.
ORHAN VELİ VE DİĞER ESERLERİ
Hikâye
Hoşgör Köftecisi (2012, Yapı Kredi Yayınları)
Hikâye/Şiir
Nasreddin Hoca Hikâyeleri (1949, Doğan Kardeş Yayınları)
Yazılar
Nesir Yazıları (1953, Varlık Yayınları)
Edebiyat Dünyamız (1975, Bilgi Yayınları. Hazırlayan: Asım Bezirci)
Bütün Yazıları (1982, Can Yayınları)
Mektuplar
Yalnız Seni Arıyorum (2014, Yapı Kredi Yayınları)
Orhan Veli Çevirileri
Bir Kapı Ya Açık Durmalı Ya Kapalı, Alfred de Musset (1943, Maarif Basımevi)
Barbarine, Alfred de Musset (1944, Maarif Basımevi)
Scapin'in Dolapları, Molière (1944, Maarif Basımevi)
Versailles Tûluatı, Molière (1944, Maarif Basımevi, Azra Erhat'la birlikte)
Sicilyalı Yahut Resimli Muhabbet, Molière (1944, Maarif Basımevi)
Tartuffe, Molière (1944, Maarif Basımevi)
Üç Hikâye, Nikolay Gogol (1945, Alaaddin Kıral Basımevi, Erol Güney'le birlikte)
Turcaret, Alain Rene Lesage (1946, Milli Eğitim Basımevi)
Fransız Şiir Antolojisi, (1947, Varlık Yayınevi)
La Fontaine'in Masalları, La Fontaine (1948, Doğan Kardeş Yayınları)
Hamlet, William Shakespeare (1949, Charles Lamb uyarlaması, Doğan Kardeş Yayınları)
Venedik Taciri, William Shakespeare (1949, Charles Lamb uyarlaması, Doğan Kardeş Yayınları)
Saygılı Yosma. Jean-Paul Sartre (1961, Ataç Yayınevi)
Batıdan Şiirler (1963, Yeditepe Yayınları)
Bütün Çeviri Şiirleri (1982, Can Yayınları)
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.