Kendi dalında başarılı olmuş usta isimlerden Rüştü Asyalı, Altan Erkekli, Bülent Özveren, Sungun Babacan, Nuran Kutlubay ve Ali İpin sektörü ve sektördekileri değerlendirdi. İşte Ustaların Gözüyle Oyunculuk Sunuculuk Spikerlik ve Seslendirme mesleği ve meslektekiler ile ilgili yorumlar
Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi mezunu olan Başkent İletişim Bilimleri Akademi yöneticisi Selin İnce, 1991 yılında kurdukları Akademinin kuruculuğunu Dilbilimci Levent İnce’nin yaptığını belirterek, ‘’Diksiyon, Spikerlik-Sunuculuk, Seslendirme ve Oyunculuk alanlarında eğitim veren okulumuzda Türkiye’nin en önemli isimleri hocalık yapıyor. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir okuluz.’’dedi
SELİN İNCE: ‘‘SUBAY - DOKTOR OYUNCULARIMIZ VAR!’’
Akademi Başkent öğrencilerinin çoğunun ciddi kurumlarda işe başladığını da belirten Selin İnce, ‘’Şu anda, NTV, CNN Türk, TRT, Kanal D, Show TV, Star TV, Fox TV gibi ulusal birçok televizyon kanalında, eğitim programlarımızı başarıyla tamamlamış, yüzlerce öğrencimiz spiker –sunucu ya da oyuncu olarak çalışmaktalar. Hatta şu anda oyunculuk eğitimimizi tamamlamış 3 öğrencimiz, Devlet Tiyatrolarında oyuncu olarak çalışmakta. Yine izlediğiniz birçok yabancı film, öğrencilerimiz tarafından seslendirilmekte. Her yaş grubundan öğrencilerimiz olmakla beraber, ağırlıklı olarak 18-30 yaş arası bu işi meslek olarak yapmak istiyor. Bu yaşlar bence de çok uygun yaş aralığı. İş yaşamına adım atmak isteyen gençler, eğlenceli ve kendilerinin de zevk alacağı meslek olarak görüyorlar bu meslekleri. Hatta bir yerde çalışırken, part-time olarak bile yapabilecekleri meslek grupları bunlar. Oyunculuk grubumuzda subay ve doktor öğrencilerimiz var. Bu öğrencilerimiz, bunu meslek olarak yapmak için değil, bireysel gelişimlerine katkıda bulunabilmek için programlara katılıyorlar. Şu anda birçok kesimden okulumuza gelenlerin ilgisi ağırlıklı olarak Diksiyon Bölümüne olmakla birlikte Spikerlik-Sunuculuk, Seslendirme ve Oyunculuk bölümlerine. Okulumuza üst düzey bürokrattan, genel müdürlere, doktorlardan, avukatlara, öğretmenlerden, öğrencilere bugüne kadar binlerce öğrencimiz oldu. Hatta, şu anda televizyon kanallarında Spiker - Sunucu ya da oyuncu olan öğrencilerimiz, telaffuzundan emin olamadıkları sözcüklerle ilgili hocalarımızı arayıp, görüş alıyorlar. Ayrıca yayın imajında değişiklik yapacak olan televizyon kanalları 10-15 yıllık spikerleri için bizden, istedikleri imaja uygun özel eğitimler almaktalar.’’dedi.
Eğitim kadrosunda, Rüştü ASYALI, Altan ERKEKLİ, Levent İNCE, Bülent ÖZVEREN, Özlem ERSÖNMEZ, Sungun BABACAN, Sezai AYDIN, Cevdet ARICILAR, Ali İPİN, Nuran KUTLUBAY, Müge ORUÇKAPTAN, Elçin TEMEL, Haluk CÖMERT, Uğur DEMİRPEHLİVAN gibi tamamı Devlet Tiyatroları Sanatçıları, TRT Spikerleri, Dilbilimci ve Seslendirme Sanatçılarından oluşmakta olan Akademi Başkent hocaları oyunculuktan seslendirmeye, spikerlikten sunuculuğa her konu ile ilgili ilk kez konuştular…
RÜŞTÜ ASYALI, ‘’İYİ OYUNCU KENDİNİ SESLENDİRMELİ’’
Sektörün duayenlerinden, Akademi Başkent’in hocalarından olan Rüştü Asyalı ilk kez sektör ile ilgili düşüncelerini belirtti. Asyalı, “Bizim mesleğin okullarından yetişmiş, usta-çırak disiplininden geçmiş genç ve yetenekli oyuncularımız var, ama yoldan geçerken, ahbap-çavuş ilişkisi sonucu türeyen “taslak oyuncular” da var. Her meslekte olması gerektiği gibi, bizim oyunculuk mesleğinde de yoluna baş koymak, emek ve zaman harcamak gibi olmazsa olmaz çabalar gereklidir. Emeksiz, çabasız hiçbir konuda mesleki donanıma kavuşulamaz; elbette, tiyatro, sinema oyunculuğunda da bu kural geçerli! Türkiye’de sinema çalışmalarının ilk yıllarında, şimdiki İstanbul Şehir Tiyatroları’nın oyuncuları filmlerde de oynamışlar, dolayısıyla sesli çekilen filmlerde konuştukları gibi, sessiz çekilen filmlerin seslendirmelerinde de kendilerini konuşturmuşlar. Ayrıca, ilk yılların tiyatrocu ekipleri, yurt dışından gelen yabancı filmlerin oyuncularını da Türkçe konuşturmuşlar. Gelgelelim, daha sonraki yıllarda gelişi güzel oluşan özensiz ve disiplinden uzak sinemacı ekipleri, kendi kafalarına ve keyiflerine göre oyuncular yaratmış; bu oyuncuları, seslendirmeci tiyatroculara konuşturtarak; filmi kurtarma yoluna gitmişler. Nedeni de şu! Sinema filminde sözüm ona oynattıkları kişiler, kendilerini ya da başkasını konuşacak bilgi ve beceriye sahip değillermiş! Durum böyle olunca, yıllarca şu çelişkiyi yaşattılar bize! Perdede gördüğüm oyuncudan mı etkileneceğim, yoksa sesini dinlediğim oyuncudan mı? Bu çelişki, seyirci olarak beni yapılan işe yabancılaştırmış, bu yarım yamalak yapımlardan soğutmuştur. Sonuç olarak, oyuncu dediğin, elbette kendi sesiyle oynamalı. Tersi, akla da mantığa da, işin kurallarına da terstir!” dedi.
ASYALI, ‘’TÜRKÇEMİZ ELDEN GİTMEKTEDİR’’
Devlet Tiyatroları Başrejisörü ve Seslendirme Sanatçısı Rüştü Asyalı, “Seslendirmesi yapılmış bir filmi dinlerken kulağıma gelen, bu işle uzaktan,yakından ilgisi,ilişkisi olmayan kişi ya da kişilerin ağzından çıkan itici ve acınası konuşmalar, beni, izlediğim filmden koparır. Sanmayın ki, seslendirme denemeyecek o konuşmaları yapan kişilere kızarım. Hayır!… Benim kızdığım ve kızacağım; sinema seyircilerine her zaman şikayet edeceğim kişiler, bu kendini ve haddini bilmez konuşmacılar değil, onlara filmlerde konuşma olanağı sağlayan seslendirme yönetmenleri ve film yapımcılarıdır. Bu gibi kişiler, sinema sanatına saygısı olmayan, ucuzcu, kolaycı, fırsatçılardır! Zaten, seyirci de bunlara göz yummakta ve “dur” dememektedir. Yani alan razı, satan razıdır; en önemli çelişki de budur! En korkuncu da böyle-böyle, güzelim Türkçemiz elden gitmektedir. Bu yüzden son yıllarda karamsarlığa düştüğüm oldu, oluyor; ama hiç umutsuzluğa düşmedim!’’şeklinde konuştu
ALTAN ERKEKLİ, ‘’İYİ OYUNCU İYİ İNSAN OLMALIDIR’’
Akademi Başkent hocalarından olan usta oyuncu Altan Erkekli de oyuncu meslektaşları ile ilgili şunları söyledi, ‘’İyi bir oyuncu olmak için öncelikle iyi insan olmak gerekiyor. Kendisiyle barışık olması gerekiyor insanın. Hayata karşı dört elle sarılmış bir insan olması gerekiyor. Gözlem yapması gerekiyor. Okuması, izlemesi gerekiyor. Yaşadığı ana tanıklık etmesi gerekiyor. Eğer, siz Afrika’da ağlayan bir annenin acısını, Rus steplerindeki bir zavallı hayvanın, yaralanmış bir hayvanın gözündeki yaşı, bir Kızılderilinin acısını hissedemezseniz, Türkiye’nin şu anda, 2009 yılında, aynı dünyanın her tarafındaki insanın duygusunu yüreğinizde hissedemezseniz; iyi bir insan, iyi bir oyuncu olma şansınız yok. İyi oyunculuk iyi insan olmaktan, evrensel duygu ve düşünceleri kendi içinizde bir demet haline getirmekten ibarettir. Birbirimizi görmeden iletişim kurmaya başlıyoruz. Chetleşme dedikleri olay, işte sanal alışverişler! Ama gidip bir domatesi pazarda, elleyip, domatesin kırmızılığını görüp, seçip, kokusunu hissedip öyle domatesi almak başka bir keyif verir. Hayatın devamlılığını verir. Burada arkadaşlarımız, 2,5-3 aylık süreç içince tiyatronun nasıl engin bir sanat dalı olduğunu öğreniyorlar. Yani, deneyimlerimizi aktarıyoruz biz arkadaşlarımıza. Yaşadıklarımızı aktarıyoruz. O yaşamdan onlar da süzgeçlerinden bir şey çekiyorlar. Altan abi’nin şu anlattıklarıyla, ben hayatın başka bir yolundan girebilirim. Oyuncu ve oyuncu adaylarının bunları göz önüne almaları gerekiyor. Yoksa çok kolay ya da çok hafife alınacak bir meslek değildir oyunculuk!” dedi.
NURAN KUTLUBAY, ‘’ BİRÇOK SPİKER DE DİKSİYON HATASI VAR’’
Yıllardır TRT spikerliği yapan şu anda Akademi Başkent hocalarından Nuran Kutlubay, spikerlerin canlı yayınlarda ne yapacaklarını şaşırdıklarını belirterek, “ Birçoğunda aslında diksiyon hataları görüyorum. Ayrıca, aktarım ve ifade bozuklukları görüyorum. Özellikle, canlı yayınlarda yapılan röportajlarda, konuklu söyleşilerde doğru soruların sorulamadığını görüyorum. “Türkiye’de Allah habercileri sever” gibi, bir söz kullanacağım. Çünkü çok haber var ve biz bunları 2 gün geçmeden unutuyoruz adeta. “Hangi haber başa çıkacak? Hangi haber manşete gelecek?” Uzmanı getirecek, konuğu getirecek, onunla konuşacak. Spikerlerin okuduğu haberi en iyi şekilde aktarması gerekiyor ve o konuya ilişkin en iyi röportajı yapabilme yeteneğine sahip olması gerekiyor.” dedi.
Ustalardan Bülent Özveren ise meslektaşları ve meslektaş adayları ile ilgili şunları söyledi ‘‘Şöyle demekte yarar var sanıyorum, yeni meslektaşlarımızın amacı ne olursa olsun bir şeyi garantiye alıyor buradan, mezun olduğu anda artık Türkçeyi doğru ve düzgün konuşmaya başlıyor. Medyaya girebilir, bir radyo - televizyona girebilir ya da girmeyebilir, ama yarın çocuklarına doğru ve düzgün Türkçe öğretecek. En büyük avantaj bu bence. Bu işi yapacak olanların eğitim alıp mesleklerini icra etmeleri... Eğitim almadan yapanların sayısı her geçen gün artsa da mutlaka bu gibi eğitim okullarından yapacakları işin eğitimini almaları gerekiyor... Tabii, kim spiker olabilecek, ben derslerimde bunu anlatıyorum. En iyi, en farklı olan kazanacak. Yani, bir dönem diyelim 15 arkadaş eğitim alıyor. Bunun 15’i de başarılı oluyorlar. Sonra bir TV kanalı spiker istiyor. 15’i birden başvuruyor. İçlerinden muhtemelen biri alınacak. O kim olacak? En başarılı olan… En iyi olan, en farklı olan… Onu anlatıyorum ben gençlere. Fark yaratmaları gerekiyor. Burada aldıkları eğitim, doğru bir eğitim. Benden de, diğer hocalardan da. Ama kendi kendilerine üzerine katmaları gerekiyor. Kültürlerini alıştırıp, geliştirmeliler. Ben bir habere gitsem bu haberi nasıl verirdim, diye düşünmeleri gerekiyor. Hayali şeyler de yapmalılar ki, yarın böyle şans ortaya çıktığı zaman, ben hazırım, ben bunu yaparım demeliler.’’dedi.
Oyunculukta usta isimler arasında yer alan Ali İpin ise mesleği ile ilgili şunları söyledi: “Oyunculuk yapmak isteyenler ve yapanlar sadece ve sadece söz söylemekle oyunculuk yapılmayacağını bilmeliler. Tabii ki bütün bedeniyle, gözüyle, kaşıyla, kulaklarıyla, burnuyla, ağzıyla, parmaklarıyla, göbeğiyle. Bilmiyorum daha öncesinde dikkatini çekti mi? Gülmek ve ağlamakta insanın yüzünün aldığı şekil aynı. Oyuncu olarak düşündüğünüzde, gülmek de zordur, ağlamak da. Ama çalışa çalışa, senelerini vere vere, öğrene öğrene bu işlerin üstesinden gelebiliyorsunuz. Oyunculuk bir veya iki kare rol alarak olmaz. Her zaman meslektaşlarımızın kendisini geliştirmesi ve en iyi sonuca nasıl ulaşabilirim diye çabalamaları gerekiyor.’’dedi
Dünyanın önde gelen oyuncuları seslendiren Sungun Babacan ise meslektaşları ve sektör ile ilgili ilk kez açıklamalar da bulundu,’’ İyi bir seslendirme kendini vererek olur. Yani, zaten belli bir donanımın olması gerekir. Ondan sonra filmin içine gideceksin. Konuştuğun adam olacaksın, kendini o sanıp o olacaksın. Bence yapılan en büyük hata, teklememeye çalışmak. Aman teklemedim demek. Halbuki istediğiniz kadar tekleme özgürlüğüne sahipsiniz. Önemli olan ekrana çıkan iştir. Aman şu repliği bir atlatayım kazasız belasız. Benden gitsin de nereye giderse gitsin, dediğiniz zaman olmaz. Replik bana geldi, şimdi göstereyim demek gerekir. Öncelikle düzgün Türkçe konuşmayı, daha sonra seslendirmede dikkat etmeleri gereken şeyler. Seslendirmenin incelikleri… Ayrıca, stüdyo uygulamalarıyla pratik yapmaları gerekiyor bu işi yapanların ve yapacakların. Ben 4.mızrakçıyla başlamıştım. Uzun yıllar 4.mızrakçıyı, ondan sonra 3,2,1, sonra prensleri konuşmaya başladım. Seslendirme ile iyi-kötü geçiniyoruz. (Gülerek) Mesela, ben sadece seslendirme yapıyorum. Eskiden seslendirme yönetmenliği yaptım, tiyatro deneyimim var. Uzun yıllar çevirmenlik yaptım. Ama, şimdi sadece kendimi, seslendirmeye kanalize ettim. Bu işe yeni girecek olanlar, kendilerini farklı alanlarda da geliştirmeliler. Seslendirme dediğin zaman, sadece film seslendirmesi yok. Yerli seslendirmesi olabilir, yabancı film seslendirmesi olabilir, belgesel olabilir, reklam seslendirmesi olabilir, tanıtımlar olabilir. Çizgi film olabilir.