Sahip olduğumuz tek yaşantıda, bilgiden daha önemli hiçbir şey olmadığını düşünerek, çoğu zaman Hollywood nedeniyle uzayla ilgili yayılmış 10 klasik miti ve bunların gerçeklerini aktarmak istiyoruz. Bunlardan bazılarını bazı diğer yazılarımızda da işlemiştik; ancak yine de tekrar etmekte sorun yok, farklı bir açıdan ele almış oluruz.
Çoğu zaman film yapımcıları çektikleri sahneleri daha ilginç kılabilmek adına, bilimsel gerçeklerden saparlar. Bu, onun en güzel örneklerinden birisidir. Sayısız uzay filminde eğer ki uzay koşullarına maruz kalırsak, basınç farkından ötürü bir anda patlayacağımız iddia edilir. Bu, yanlıştır.
Venüs çoğu zaman Dünya'nın "ikizi" olarak anılır ve bu kısmen doğrudur; ancak Venüs'ün Dünya'nın tıpatıp aynısı olduğu izlenimine asla kapılmamak gerekir.
Güneş parıldar, yanmaz. Sıradan bir insan için bu ayrım önemsiz görünebilir; ancak fizik için yanma ile parıldama bambaşka olaylardır. Güneş'in ısı kaynağı kimyasal bir tepkime olan "yanma tepkimesi" değil, fiziksel bir tepkime olan "çekirdek tepkimesi"dir.
Birinden Güneş'i çizmesini istediğinizde eli hemen sarı boyalara gidecektir. Bu son derece normal gözükmektedir, değil mi? Sonuçta Güneş'e baktığımızda onu sarı görürüz. Ancak Güneş'in rengi sarı değildir. Tıpkı gökyüzünün orijinal renginin "mavi" olmaması gibi...
Eğer üzerinde fazla düşünmezseniz, bu mantıklı gelir. Eh, ne de olsa aşırı yüksek sıcaklıklı yıldızımıza ne kadar yakınsak, sıcaklık da o kadar yüksek olmalı, değil mi? Hayır, bu doğru değil. Gezegenimiz üzerinde mevsimleri oluşturan şey, Güneş'e olan mesafemiz değil, gezegen ekseninin eğikliğidir. Bu eksenin Güneş'e doğru dönük olan yarıküresinde yaz, diğer tarafında kış yaşanır.
Ay'ın bir yüzünün sürekli karanlıkta olduğu iddiası yanlıştır. Bu mit, Ay ile Dünya'nın kütleçekim kilidi altında olmasından doğar. Evet Ay, Dünya'ya her zaman tek bir yüzünü gösterir; ancak bu, Güneş için geçerli değildir. Yörüngedeki hareketi boyunda Ay'ın bize göre "arka taraftaki" yüzü normal şekilde aydınlık ve karanlık döngüleri içerisindedir.
Neredeyse Hollywood tarafından çekilmiş her filmin (Star Wars gibi efsanelerin bile) hataya düştüğü klasik bir noktadır. Ses, yayılmak için atom ve moleküllere ihtiyaç duyar. Uzayda ise bunlardan neredeyse hiç yoktur.
Ne zaman ki uzayda geçen bir film, asteroit kuşağını konu edinecek olsa, uzay araçları irili ufaklı kayalar arasında adeta akrobasi yaparlar. Ancak Mars ile Jüpiter arasında yer alan Asteroit Kuşağı, hiç de sanıldığı kadar yoğun değildir. Tam tersine bu kuşak, büyük oranda toz parçacıklarından ibarettir ve geminize zarar verebilecek kadar iri cisimler arasındaki mesafeler akıl almaz derecede büyüktür.
Uzaydan (Dünya'nın atmosfer dışındaki yörüngesinden) insan yapımı hiçbir cisim gözükmez. Buna piramitler ve Çin Seddi de dahildir.
NASA'nın uzun yıllar sonra ilk defa devletten talep ettiğinden fazla bütçe verileceği 2015 yılında bile aldığı toplam para, ABD yıllık bütçesinin %0.5'inden azdır!
Bu içeriğin her maddesinin detaylı açıklamalarına evrimagaci.org'dan ulaşabilirsiniz.