Deprem sırasında ve depremin ardında yapılacak müdahaleler hayat kurtarıyor. Yediden yetmişe herkesin depremin etkileri hakkında bilinçli olması gerekiyor. Kahramanmaraş ve çevre illerde etkisini gösteren deprem sonrasında arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Deprem sırasında ve sonrasında afetzedelere uygulanabilecek yöntemler ve olası bir depremde enkaz altındayken yapılabileceklerle ilgili, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdullah Serdar Fenercioğlu açıklamalarda bulundu.
Uzm. Dr. Fenercioğlu, deprem sonrasında insanların artçı depremlerden korunmak amacıyla veya evlerinin hasar almasından dolayı bir yer tahsis edilene kadar sokakta kalabileceğini belirterek, "Kış mevsimindeyiz, dolayısıyla depremzedeler için en önemli konu hipotermi. Vücut ısısının 35 derece altına inmesi hipotermi meydana getirir. Bu durumda kalp, sinir sistemi ve diğer organları normal faaliyet gösteremez. Depremzedeler evlerine dönemedikleri için kıyafet gibi herhangi bir ihtiyaçlarını temin edemiyorlar. Bu noktada ısıtıcı, battaniye, termal kıyafetlerin ihtiyaç sahiplerine sağlanması çok önemli. Afetzedelerin bir şaşkınlık ve şok içinde oldukları unutulmamalı; beslenmelerinden barınmaları, hijyenlerine kadar her şeyin devlet desteğiyle organize edilmesi gerekmektedir” dedi.
Dışarıda kalan insanların bol sıvı tüketmeleri gerektiğini ve beslenme açısından da daha çok enerji veren karbonhidrat içerikli gıdaların tüketilmesinin doğru olacağını sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Fenercioğlu, şunları kaydetti:
“Deprem sırasında enkaz ve göçük altında kalan insanların deprem uzmanlarının da anlattığı şekilde yaşam üçgenlerine sığınmaları gerekiyor. Yaşam üçgeni dediğimiz şey buzdolabı, çamaşır veya bulaşık makinesi, sandalyelerle desteklenen masa altları gibi sizi enkazdan koruyabilecek alanlara sığınmak anlamına geliyor. Bu pozisyonu aldıktan sonra bir süre yardımın gelmesini bekliyoruz. Beklerken ellerimizi ve ayaklarımızı kan dolaşımını sağlamak için mümkün olduğu kadar hareket ettirmeye çalışmak gerekiyor. Kanama mevcutsa elimizle kanayan bölgeye tampon yapmalıyız. Yanımızda bir sargı bezi, pamuk olmadığından ve toz toprak nedeniyle hijyenik koşullardan uzak olduğumuz için kanayan yere bastırmak suretiyle kanamayı durdurmalıyız.”
Uzm. Dr. Fenercioğlu, “Kolda veya bacakta bir kırık ya da şiddetli bir ağrı varsa hareket ettirilmemesi önem arz ediyor. Ağrıyan yeri sabit tutmamız ve pozisyonumuzu korumamız gerekli. Enkazdan çıkarılırken ise ilk yapılması gereken, vücut görünür görünmez kola erişilebiliyorsa hemen damar yolu açmaktır” diyerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Crush sendromu dediğimiz şey ezilme biçiminde yaralanma, uzun süreli sıkışma ve hareketsizlik sonucunda ortaya çıkar. Ezilmeye bağlı olarak vücutta miyoglobin parçalanarak böbreklere yerleşip böbrek yetmezliğine yol açar. Hızlı ve etkili bir tedavi uygulanmadığı durumda ölümle sonuçlanabilir. Bu nedenle enkaz altında iken ulaşabiliyorsak yudum yudum da olsa su içmeye çalışmalıyız. İnsan aç olarak birkaç gün yaşayabilir ancak susuz hayatta kalmamız mümkün değil.”
Solunum sıkıntısı olan hastanın akciğer yaralanması olabileceğinin göz önüne alınması gerektiğini sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Fenercioğlu, “Göğüs duvarı üzerine baskı yapılmamalı ve varsa oksijen desteği sağlanmalı. Oksijen desteği sağlanamıyorsa çevredeki insanlar bir miktar uzaklaştırılarak temiz hava solutulmalı” diye konuştu.
Uzm. Dr. Fenercioğlu, sözlerini “İstanbul gibi metropollerde bu şiddette bir depremin çok daha büyük kayıplara yol açabileceğini öngörüyoruz. Bu nedenle deprem öncesinde önlemimizi alarak mutlaka bir deprem çantası edinmemiz gerekiyor. Bu deprem çantasına bir şişe su, bir pamuk, gazlı bez gibi ani durumlarda kullanılabilecek malzemeler koyulmalı. Enkaz altında kalınması durumunda bulunduğumuz pozisyon belki sıkışık olmayabilir, kurtarılmayı beklediğimiz bu süre içerisinde ilk yardım olarak kendi müdahalemizi yapabiliriz. Bu şekilde sağ kalma ihtimalimiz çok daha yüksek olacaktır” diyerek sonlandırdı.
(DHA)