Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Şafak Olgan, Covid-19 enfeksiyonunun dünyada birçok insanın hayatını tehdit ederken, salgın sırasında kadın sağlığı sorunları ile de karşı karşıya kalındığını belirtti. Küresel sağlık yetkililerinin, Covid-19 pandemisinin kadın sağlığına yönelik ciddi sonuçları olmasını önlemek için iyileştirici düzenlemeleri gündemde tutmakla birlikte, koronavirüsün üreme çağındaki kadın sağlığı üzerindeki etkisi ve özellikle hamilelerde artan duyarlılıkla ilgili verilerin sınırlı olması dolayısıyla konu üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini bildirdiklerini kaydetti.
Doç. Dr. Şafak Olgan, koronavirüs salgınından toplumun her kesiminin etkilendiğini ifade ederek, “Hastalığın özellikle yaşlılar, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ya da kalp hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini ve vücut direncini zayıflatan kortizon ya da kemoterapi tedavisi görenlerde ağır seyrettiğini biliyoruz. Ancak gebeliğe doğal uyum mekanizmaları kapsamında gebe kadının bağışıklık sisteminin gebe olmayan kadına göre bir miktar zayıfladığına yönelik genel kaygılarımızın da bulunduğunu belirtmek istiyorum. Yüz güldürücü olarak, Covid-19 enfeksiyonunu gebelik sırasında geçirmiş sınırlı sayıda gebede hastalığın daha ağır seyrettiğine yönelik bilgi bulunmamaktadır" dedi.
Diğer yandan, mevcut enfeksiyon etkeni olan Covid-19 ile aynı aileden gelen virüsler ile oluşmuş SARS ve MERS salgınlarında, gebe kadınlarda enfeksiyonun daha ağır geçirildiğini hatırlatan Doç. Dr. Şafak Olgan, “Temkinli olmak faydalı olacaktır" dedi.
Doğacak bebeğin sağlığı açısından ise gebelik sırasında anneden direkt enfeksiyon geçişi ve buna bağlı yapısal anomalilerin sıklığının arttığına yönelik bir bilgi bulunmadığını belirten Doç. Dr. Olgan, bu konuda mevcut bilgilerin net bir çıkarım yapabilmek için yeterli olmadığını da sözlerine ekledi.
Gebelerde virüsten korunma adına alınması gereken önlemlerin gebe olmayan bireylerden farklı olmadığını kaydeden Doç. Dr. Olgan, “Virüs hasta bireylerden öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçılan damlacıklarla ve virüs taşıyan yüzeylerden hastanın eli ile göz, ağız, burun mukozasına temasıyla bulaşabilir. Bu hususta, en az 2 metrelik sosyal mesafe kuralına uyulmalıdır. Hiçbir hastalık bulgusu taşımayan bireylerin bile bulaştırıcı olabildikleri akıldan çıkarılmamalıdır. Böylece sosyal izolasyonun ne kadar önemli olduğu daha net anlaşılabilir" dedi.
Özellikle aynı ortamlarda oyun oynayan çocukların virüsü bir başka çocuğa bulaştırarak izolasyon halinde bulunan diğer aile fertlerini de riske atabileceğini hatırlatan Doç. Dr. Olgan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Genel çocuk ve çocuk psikiyatrisi hekimlerinin önerilerine uyarak, zor da olsa çocuklarımızın temasının önüne geçebilmek anne adaylarının da korunmasını sağlayacaktır. Ayrıca, gebeler riskli ortamlarda mümkün olduğunca bulunmamalı ve eş-dost ziyareti yapmamalıdır. Hastane benzeri yüksek risk taşıyan ortamlarda bulunmak zorunda olduklarında da muhakkak maske takmaları gerektiği bildirilmektedir. Son olarak, gebelerde genel sağlığın korunması adına sağlıklı beslenme, düzenli uyku, ev egzersizleri ve tabi ki sigara/alkolden kaçınma virüsten korunma adına da fayda sağlayacaktır."
Enfeksiyon bulaşı açısından potansiyel bir risk oluşturması dolayısıyla, kısırlık problemi nedeniyle üremeye yardımcı tedavilerin uygulanmasını gerekli kılan hasta grubunda tedavilerin bir risk oluşturabileceği kaygısını taşıdıklarını ifade eden Doç. Dr. Şafak Olgan, bu nedenle acil durumlar dışındaki tüm aşılama, tüp bebek ve embriyo transfer işlemlerinin ertelenmesini önerdi.
Gebenin şüpheli teması halinde, başka bir nedenle hastaneye yatışı gerekmiyorsa, 14 gün boyunca mümkün olduğu kadar evde kalması ve toplu alanlardan uzak durması gerektiğini belirten Doç. Dr. Olgan, toplu alanlara gitmesinin zorunlu olduğu hallerde ise ortamda bulunan diğer bireyleri riske atmamak amacıyla tıbbi maske takması gerektiğini söyledi. “Eve ziyaretçi kabul etmemesi, odanın iyi havalandırılması, ev halkının diğer üyelerinden mümkün olduğunca ayrı kalınması, farklı havlular, farklı tabak, bardak ve mutfak eşyası kullanılması ve farklı zamanlarda yemek yemesi önerilmektedir" diyen Doç. Dr. Olgan, izolasyon süresinin bitimine kadar acil durumlar dışında muayenelerin de ertelenebileceğini ifade etti.
Tüm önlemlere karşın gebe bir hastaya Covid-19 tanısı konulmuşsa takip, doğumun şekli ve emzirme ile ilgili bilgiler de veren Doç. Dr. Şafak Olgan, şöyle konuştu:
“Şüpheli ve kesinleşmiş vakalar, uygun şartları olan bir hastane ortamında takip edilmelidir. Buna karşın, hafif bulguları olan tanı konmuş gebelerin hastane takibi yerine evde takibi düşünülebilir. Şüpheli ya da tanı konmuş hafif vakalar, iyileştikten sonra yaklaşık 2 haftada kadın hastalıkları ve doğum hekimlerince takip edilmelidir. Doğum şekli (normal doğum veya sezaryen) ve zamanlaması konusunda net bir öneri bulunmamaktadır. Aslında, normal doğum sırasında virüsün bebeğe geçiş riski yarattığına dair bir kanıt bulunmasa da dünyadaki vakalar incelendiğinde tanı almış gebelerin büyük ölçüde sezaryenle doğum yaptıklarını görmekteyiz. Diğer bir önemli konu ise tanı konulmuş gebelerin doğum sonrası bebekleriyle beraber olup olamayacağı ve emzirip emziremeyeceğidir. Doğum sonrası dönemde bebeklerin bir süreliğine Covid-19 tanısı konulmuş annelerinden ayrı olmaları gereklidir."
Doç. Dr. Olgan, virüsün anne sütünde taşınabileceğine dair henüz bir kanıt bulunmadığını da kaydetti.
DHA