Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, İngiltere'de ortaya çıkan ve ülkemizde de görülen mutasyona uğramış virüsün bulaşma hızının arttığını söyledi. Mutasyonun hücrelerimize bağlandığı yerde gerçekleştiğine dikkat çeken Ertuğrul, virüsün daha çabuk bağlanır hale geldiğini belirtti. Eskiden çok daha yoğun bir virüs yükünün bizi infekte ettiğini hatırlatan Ertuğrul, “Şu anda daha az sayıda bir virüsle infeksiyon gelişebilir. Mutasyonlu virüs bunu sağladı. O nedenle mutasyonlu virüs çok daha çabuk yayılıyor. Mutasyonlu virüsün, yayılmasını önlemek için şu anda almış olduğumuz tedbirler yeterli gibi gözükse de aslında bu tedbirlerin çok dikkatli bir biçimde uygulanması gerekiyor. Gevşemeye mahal vermeden, rehavete kapılmadan, soğukkanlılığımızı da yitirmeden alınan önlemlere uygun davranmamız gerekiyor. Eğer bunu gerçekleştirebilirsek mutasyonlu virüsün ülke içerisindeki dolaşımını azaltabiliriz. Ama bunu gerçekleştiremez isek yeni bir dalga ile karşı karşıya kalabiliriz" dedi.
Dünyada üç mutasyon olduğunu ve farklı ülkelerden dağıldığını ifade eden Ertuğrul, "Birisi İngiltere'de gördüğümüz mutasyon. Diğer 2’si de Brezilya ve Güney Afrika'dan dağıldı. Aslında üçünün de ortak özellikleri var. 3’ü de ‘spayt protein’ dediğimiz virüsün bağlantı yerindeki protein yapısında bir değişiklik oluştu ve daha çabuk bağlanır hale geldi. Ama Güney Afrika'daki oluşan varyant bu değişiklikle beraber başka mutasyonları da yaptı. Bazı tedavileri yöntemleri, orada etkisini bir miktar yitirdi. Örneğin; ‘monakılanör antikor tedavisi’ dediğimiz Amerika Birleşik Devletleri'nde kullanılan bir yöntem vardı. Bu biraz etkisini yitirdi. Eğer Güney Afrika virüsündeki bu mutasyon devam eder ve mutasyon birikimi daha ciddi bir protein değişikliğine yol açarsa o zaman ‘Messenger RNA’ aşılarına karşı da bir etkinlik azalması söz konusu olabilir. Asıl risk; Güney Afrika virüsünde budur. Fakat üç varyantın da hastalık yapma özelliğinde hastalığın, kliniği değiştirme anlamında bir değişikliği şu anda yok" diye konuştu.
Mutasyonlu virüsten mevcut maskelerin, doğru kullanılması halinde yeterli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ertuğrul, "Bu virüslerin en önemli bulaş yolu damlacıklarımız aracılığıyla çevreye yayılması. Damlacıkların içerisinde bulunarak dolaşıyorlar, çevreye dağılabiliyorlar. Bu damlacıklar yaklaşık 5 mikron çapından daha büyük damlacıklar. Mevcut tıbbi maskeler veya cerrahi maskeler bu damlacıkları solumamızı engelleyerek, bize güvenli bir soluk alıp vermeyi sağlıyor. Maskeler korunmak için yeterli" diye bilgi verdi.
Virüsten korunmak için çift maske takılması konusunun tartışıldığını kaydeden Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, doğru doğru maske takmanın daha önemli olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Ertuğrul, FFP-2 veya N-95 dediğimiz maskelerin çok tartışıldığını ancak çift maskeden daha ziyade maskenin düzgün bir biçimde kullanılmasını söylüyor. Prof. Dr. Ertuğrul, “Birçok yerde görüyoruz; maskeler burunların altında veya düzgün kullanılamıyor. Ancak bir kalabalık yere gireceksek; örneğin bir toplu taşıma aracında bulunacaksak ve sosyal mesafemizi koruyamayacaksak belki o durumlarda çift maske takmak veya FFP-2 türü maskeler takmak anlamlı olabilir. Fakat bunun dışında sokakta yürürken veya ofisimizde otururken çift maske, FFP-2, N-95 gibi maskelerin takılmasının bir anlamı şu aşamada yok" ifadelerini kullandı.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof.Dr. Bülent Ertuğrul, koronavirüs tedbirlerine ve kısıtlamalara çok uyulmadığının altını çizerek, "Tedbirlerimizin birçoğu yeterli. Fakat şöyle bir baktığımız zaman çevremize, aslında bu kısıtlamalara uyulmadığını gözlemliyoruz. İnsanlar, sosyal mesafeye dikkat etmeden yan yana geliyorlar. Mutasyonlu virüsle beraber artan insan hareketliliği de hastalığın yayılmasında önemli" diye konuştu.
DHA