İSTANBUL (AA) - Medicana International İstanbul Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Esra Bayrı, burun iskeletinin hem fonksiyonel bakımdan hem de estetik görünüş olarak yeniden düzenlenmesi yöntemi olan rinoplastiye ilişkin, "Rinoplasti ameliyatı, her ne kadar göreceli olarak kısa süreli ve erken dönemde hastaneden taburculuğun hedeflendiği bir ameliyat olsa da netice itibarıyla vücuda yapılan çeşitli girişimleri ve anestezi kullanımına bağlı bazı riskleri beraberinde getirir." ifadesini kullandı.
Medicana'dan yapılan açıklamada, günümüzde hem estetik kaygılar hem de solunum yolu ile ilgili çeşitli şikayetler nedeniyle sıklıkla uygulanan tedavi yöntemlerinin başında rinoplasti-septorinoplasti cerrahisinin geldiği belirtildi.
Rinoplastinin; burun iskeletinin hem fonksiyonel bakımdan hem de estetik görünüş olarak yeniden düzenlenmesi ile gerekirse beraberinde soluk alıp vermenin kolaylaştırıldığı ve güzel bir görünüme kavuşturulduğu bir cerrahi yöntem olduğu aktarılan açıklamada, kısa bir ameliyat sonrası erken dönemde hastaneden taburculuğun hedeflendiği bu yöntemin, akla birtakım soruları da beraberinde getirdiği kaydedildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Medicana International İstanbul Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bayrı, rinoplasti ameliyatının, her ne kadar göreceli olarak kısa süreli ve erken dönemde hastaneden taburculuğun hedeflendiği bir ameliyat olsa da netice itibarıyla vücuda yapılan çeşitli girişimleri ve anestezi kullanımına bağlı bazı riskleri beraberinde getirdiğini vurguladı.
Bayrı, özellikle burun bölgesinin iyi kanlanan bir doku bütünlüğüne sahip olması, cerrahi sonrası enfeksiyon etkenlerine açık olması ve genel anestezi altında yapılması sebebiyle ameliyat öncesi doğru hastanın belirlenmesinde ve ameliyat hazırlığında çeşitli ölçütlerin göz önünde bulundurulduğunu aktardı.
Öncelikle çeşitli sağlık sorunlarından ileri gelen kanama bozukluğuna sahip kişilerde, ameliyat öncesinde mümkünse kanama bozukluklarının kontrol altına alınması gerektiğini belirten Bayrı, "Şayet alınamıyorsa ameliyat kararı yeniden gözden geçirilmelidir. Bu anlamda hemofili, Von Willebrand hastalığı veya trombosit sayısındaki düşüklük gibi çeşitli kanamaya yatkınlık durumlarına sahip hastaların rinoplasti kararı öncesi dikkatle değerlendirilmesi çok önemlidir." ifadelerini kullandı.
Bayrı, ameliyat sonrası enfeksiyon riski yüksek kişilerin bu anlamda ön değerlendirme sonrası ameliyat kararı alması gerektiğini vurguladı.
- "Kronik hastalıkları olan kişilerin ilaçlarının yeniden düzenlenmesi gerekebilir"
Prof. Dr. Esra Bayrı, diyabet, böbrek yetmezliği veya bağışıklık sistemini baskılayıcı düzenli ilaç kullanan kişilerin rinoplasti cerrahisi açısından çeşitli riskler taşıdığının unutulmaması gerektiğine işaret ederek, bu kişilerde altta yatan hastalığın kontrol altına alınması veya ilaçlarının yeniden düzenlenmesinin gerekebileceğini kaydetti.
Genel anestezide kullanılan çeşitli ilaçlara yönelik alerjisi bulunan veya genel anestezi kullanımının sakıncalı olduğu hastalara rinoplasti cerrahisi uygulanmasının sakıncalı olabileceğine dikkati çeken Bayrı, bu kişilerin, ameliyat öncesi anestezi uzmanı hekim tarafından dikkatle değerlendirilmesi ve alternatif yöntemlerin ele alınmasının gündeme gelebileceğini aktardı.
Rinoplasti cerrahisinin, genel anestezi altında açık veya kapalı yöntemle gerçekleştirilebildiğini bildiren Bayrı, devamla şunları kaydetti:
"Buna göre, iki yöntemde uygulanan kesinin boyutu farklılık arz etse de burun iskeletinin yeniden düzenlenmesi söz konusu olduğundan rinoplasti cerrahisinin önemli bir ameliyat olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle diyabet, hipertansiyon, karaciğer ve böbrek yetmezliği ve çeşitli romatolojik rahatsızlıklar gibi uzun süreli ve düzenli ilaç tedavisini gerektiren kronik hastalıkları olan kişilerde, ameliyat sonrası kan şekerinin düzenlenmesi, ilaç tedavisinin yeniden planlanması gibi çeşitli konular gündeme gelebilir. Bununla birlikte ameliyat öncesi gerek anestezi uzmanı hekimin yönlendirmesi ile, gerek ameliyatı uygulayacak cerrahi ekibin ameliyat öncesinde, ameliyat esnasında ve sonrasında yürüttükleri takip ve tedavi süreciyle kronik hastalığı olan kişilerde meydana gelebilecek sorunlar önlenmekte ve kontrol altına alınmaktadır. Bu tarz kronik rahatsızlığı olan kişilerde kan şekeri, tansiyon veya çeşitli ilaçların kullanımına ait düzenlemeler başarıyla yerine getirilmekte ve cerrahinin uygulanması açısından önemli bir problem meydana getirmemektedir."
- "Tedavinin azami düzeyde başarılı olması kemik ve kıkırdak dokularının gelişimlerini tamamlamasına bağlı"
Medicana International İstanbul Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bayrı, rinoplastinin, gelişimini tamamlamış burun iskeletinin ve bu iskeletin yapısını oluşturan kemik ve kıkırdak dokularının estetik ve fonksiyon anlamında yeniden düzenlenmesi işlemi olduğunu hatırlatarak, "Dolayısıyla cerrahi tedavinin azami düzeyde başarılı olması kemik ve kıkırdak dokularının gelişimlerini tamamlamasına bağlıdır. Aksi takdirde cerrahi sonrası düzenlenen dokular gelişimlerine devam ederken, hedeflenen estetik görünüm ve solunum fonksiyonu kaybedilebilir." uyarısında bulundu.
Burun iskeletinin gelişiminin kadınlarda 16 yaşında, erkeklerde ise 17-18 yaşlarında tamamlandığını, bu doğrultuda, rinoplasti cerrahisinin cinsiyete göre bu yaşlar ve sonrasında uygulanabildiğini hatırlatan Bayrı, "Bununla birlikte solunum fonksiyonu yönünden ciddi sorun yaşayan ve hem vücut sağlığı hem de hayat kalitesi bakımından ciddi manada olumsuz etkilenen kişilerde, fonksiyonel düzeltmenin hedeflendiği rinoplasti cerrahileri daha erken yaşlarda yapılabilmektedir." ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz