Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Onur, alerjik hastalıklara karşı vatandaşların dikkatli olmaları gerektiğini belirterek, “Özellikle çocuk sayısının artık giderek azalması, ev içinde çekirdek aile yapısı içerisinde çocukların ilk 6 yıllında genellikle okul çağına gelene kadar sürekli hijyen hipotezi dediğimiz sürekli korunaklı olarak büyütülmesi hasta olmaması için çalışılması, genellikle ileriki dönemlerde bu tür alerjik reaksiyonların artmasına da neden olmaktadır” dedi.
İlkbaharın başlamasıyla beraber atmosferik değişikliklerin meydana gelmesinin alerjik hastalıkların giderek artmasına yol açtığını belirten Onur, bunların en önemlisinin astım olduğunu ifade etti. Onur, “Havaların ısınması, çiçek ve polen mevsiminin kapıda olması nedeni ile özellikle alerjik rahatsızlıklar giderek artmakta ve bizde sorun olmaya başlamaktadır. Genellikle çocuklardaki alerjik problemlerinin birçoğu astım adıyla tanınan alerjik bronşit bir tablo olarak karşımıza gelir. Alerjik astım ya da alerjik bronşit diye tanısı konmuş hastaların yüzde 90’nına yakınındaki etken esasında alerjidir. Bunda ki etkenlere baktığımız zaman yıl boyunca maruz kalınan ev tozu akarları, kedi köpek gibi bazı hayvanların tüyleri, bahar aylarında özellikle bu mevsimde özellikle çiçek polenleri, havadaki atmosferik değişiklerden meydana gelen nem ve ısı farklılıklarından dolayı bronş reaktivitesi dediğimiz bronşlardaki daralma ile seyreden tablodur genellikle astım tablosu. Bunun yanında daha birçok alerjik hastalığında bu dönemde tetiklenmesi söz konusudur. Genel anlamda baktığımız zaman yüzyılımızda alerjik hastalıkların artma nedenlerinin birçoğu da gelişen sosyo ekonomik sosyo kültürel yapı, sanayinin gelişmesi gibi bunların hepsi sonuçta atmosferik olarak meydana gelen bazı partiküllerin yığılması astım gibi alerjik reaksiyonların artmasına neden olmaktadır” diye konuştu.
Çocukların küçüklükten 6 yaşına kadar titiz büyütülmesinin ileriki yıllarda çocukların hastalanma riskini arttırdığına dikkat çeken Onur, alerjik rahatsızlıklarda kalıtsal özelliklerin de ciddi sorun teşkil ettiğini kaydetti. Onur, "Özellikle çocuk sayısının artık giderek azalmasının, ev içinde çekirdek aile yapısı içerisinde çocukların ilk 6 yıllında genellikle okul çağına gelene kadar sürekli hijyen hipotezi dediğimiz sürekli korunaklı olarak büyütülmesi hasta olmaması için çalışılması, genellikle ileriki dönemlerde bu tür alerjik reaksiyonların artmasına da neden olmaktadır. Ayrıca alerjik reaksiyonların birçoğunda kalıtsal özelliklerde söz konusudur. Eğer ki anne babadan herhangi birinde bir alerji söz konusu ise çocuklarda alerjik hastalıkların görülme olasılığı yüzde 25’ler civarındadır. Eğer her iki ebeveynde de alerjik reaksiyon varsa bu oran yüzde 50’lere çıkmaktadır. Taktir edersiniz ki toplumumuzda özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da akraba evliliklerin çok olması bu tür olasılıkların çok fazla görülmesine neden olmaktadır. Korunma önlemlerine baktığımız zaman bunu özellikle çocuğun doğduğu andan itibaren belirtmeye çalışırsak, çocuk doğduğu anda en önemli besin anne sütüdür. Anne sütü ile beslenen çocuklarda alerjik hastalıkların, normal mama ya da inek sütü ile beslenen çocuklara oranla 60 kat daha az olduğunu göstermiştir. Bu anlamda anne sütü ile beslenme özellikle çok çok önemli” şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz