Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Songül Özer, artık zorunluluk olan maske kullanımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
En çok yapılan hatanın “doğru maske kullanımı” ile ilgili olduğunu kaydeden Dr. Songül Özer, “Maske seçiminde hata yapılıyor. Biz kesinlikle cerrahi maskelerin kullanılmasını öneriyoruz. Maske, hasta semptomları olan kişinin solunum çıktılarının dışarıya yayılmasını engellemek için takılıyor. Sağlıklı kişilerin dışardan bu mikroorganizmayı almasını engellemiyor ama belirtisiz taşıyıcı diye bir kavram olduğu için, yani kişi o sırada kendini iyi hissedebilir ama birkaç gün sonra PCR’da antijen testinde tespit edilebilir. O nedenle herkesin kendini hastaymış gibi düşünüp maske takması gerekiyor” dedi.
Evden dışarıya çıkıldığı anda cerrahi maskenin takılması gerektiğini kaydeden Dr. Songül Özer, “Cerrahi maskenin altını özellikle çiziyorum. Çünkü N95, N99 maske takanlar olduğunu gözlemliyoruz. N95 ve N99 nefes alması son derece güç olan maskelerdir. Gözenekleri çok sıkıdır. Dışarıdan içeriye virüsün girmesine engel olur. Çok uzun süre takılamaz. Bu ancak hasta olduğunu bildiğimiz kişilere çok fazla yaklaşmak zorunda olduğumuz durumda biz sağlık çalışanları için gerekli olan bir maskedir” dedi.
Maskenin doğru kullanımına da değinen Dr. Songül Özer, “Maskeyi lastiklerinden tutarak kulaklarımıza geçirmeliyiz. Kulağa taktıktan sonra üzerine mutlaka üst tarafında kıvrılabilen bir tel bulunmalı, bu kısım üst tarafa getirilecek şekilde takılmalı, o sert kısım burnumuza oturacak şekilde düzeltilmeli. Burun çıkıntısının kenarlarında bir boşluk olmamalı. Oradan hava giriş çıkışı olmamalı. Maskenin yan taraflarında da boşluk kalmamasına dikkat edilmelidir. Yüzünüz küçük olabilir, yaşınız küçük olabilir. Maskenin yüze tam oturması gerekir. Parmak girecek kadar bir boşluk varsa o maske o kişiye boldur demektir. O zaman ya küçük bir maske kullanılmalı ya da lastikleri sıkıştırılarak kullanılmalıdır. Maskenin üst kısmı burna tam oturmalı, yanak kısımları tam kapanmalı ve diğer ucunun ise çenenin alt kısmına kadar inmesi gerekiyor. Kesinlikle dikkat edilmesi gereken nokta ağzın ve burnun maskenin içinde kalmasıdır. Havalar ısındı, insanlar terliyor ve maskeyi sadece ağızlarını kapatacak şekilde burunları dışarıda taktıklarını görüyoruz. Bu kesinlikle yanlış bir kullanımdır. Burada solunumla geçen bir virüsten bahsediyoruz. Bu nedenle ağzımızın da burnumuzun da maskenin içinde olması gerekiyor” dedi.
Özer, son zamanlarda sıkça görülen nano teknoloji ile üretildiği iddia edilen siyah maskelerle ilgili de açıklamalarda bulundu:
“Tek kullanımlık maskeler sıcak havaların etkisiyle nemlendiği için tüm gün kullanmak doğru değil. Cerrahi maske olarak tanımladığımız kullanılıp atılan maskelerin en fazla 4 – 6 saat kullanılması gerekiyor. Bu maskeler çok küçük gözenekli bir malzemeden üretiliyor, bu maskelerdeki amaç partiküllerin dışarı çıkmasını engellemek. O gözenekler tamamen dolduğunda partiküller dışardan geliyorsa nefes almak zorlaşıyor, içerden çıkıyorsa da kişi tekrar onu vücuduna geri alıyor. 6 saatten sonra mutlaka geçirgenliği ortadan kalkar. Nemlenmişse de kullanılan maskenin virüsü veya partikülleri içeride tutma özelliği ortadan kalkar, böylelikle virüs dışarıya taşmaya müsait hale gelir. Tek kullanımlık maskeler, yıkanıp kurutularak tekrar kullanılmaya uygun ürünler değildir. Siyah maskeler görüyoruz, nano teknoloji ile üretildiği iddia ediliyor. Bir kenara koyulduklarında kendi kendine kurumalarından dolayı o maskenin temizlendiğini düşünmemek gerekiyor.”
Çocuklarda koronavirüs olmayacağı düşüncesinin yanlış olduğuna dikkat çeken Dr. Songül Özer, “Çocuklara bakıyoruz, çoğu maske takmıyor. Çocuklarda hastalığın ağır geçme ihtimali daha düşük ama çocuklara mikrop gelmiyor ya da onları hasta etmiyor gibi bir yorumu kesinlikle yapamayız. Yeni doğan bebekler de dahil bütün dünyada birçok çocuk bu salgına yakalandı. O yüzden çocukların da maske takması gerekiyor. Burada asıl önemli olan çocuk için doğru maskenin bulunması. Alttan, üstten veya yanlardan hava alan kocaman bir maskeyi takmasının bir anlamı yok. Bu durum sadece çocuğun nefes alıp vermesini zorlaştırır. Lastiklerden kısaltılarak maske çocuğun yüzüne uydurulabilir. Bu noktada bütün sorumluluk ebeveynlerde bulunuyor. Çocuklar eğer anlatılanları anlayacak yaşa geldiyse maske takmanın gerekliliğini uygun bir dilde açıklanarak en azından kalabalık ortamlara girildiğinde maske takması sağlanabilir. Çocuklar parklara götürülüyor ama açık havada olunduğu için virüs kapmayacağı düşüncesiyle maske kullandırılmıyor. Maske takmak tek başına koruyucu değil, el yıkamak ve sosyal mesafe kurallarına uymak da çok önemli” dedi.
Dr. Songül Özer sözlerini şöyle sürdürdü: “Parka çocuğunu götüren ebeveyn, kendisinin ve çocuğunun etrafına 1.5 metrelik bir çember çizdiğini düşünsün. Eğer o çemberin içine hiçbir çocuğun veya erişkinin girmeyeceğinin garantisini veriyorsa maske kullanmasın. Böyle bir şey mümkün değil çünkü orda çocuklar hep iç içeler. Çocuklar kendileri de hasta olabilir, asemptomatik hasta olabilirler veya taşıyıcı olabilirler. Çocuğun kendisi hasta olmasa da bir başka çocuğa mikrobu aktarabilir ve evdeki bir erişkine bu mikrobu taşıyabilir.”
Toplumda virüsün etkisini kaybettiği düşüncesinin çoğaldığını ve tamamen yanlış davranışlar sergilendiğini belirten Dr. Songül Özer, “Bazı ebeveynler görüyoruz, kendileri maske takmadığı gibi çocuklarına da taktırmadan dışarıda yürüyüşlere çıkıyorlar. Bu tarz davranışlar sonunda aşağı doğru inmeye başlayan rakamlar tekrar yükselişe geçti. Herşey bitti sanılıyor ama hiç ilgisi yok, bu virüsün de havaların azalmasıyla yok olmayacağını hep söylemiştik. Belki bir miktar azalabilir çünkü sıcak havaların etkisiyle kapalı ortamlardan açık hava ortamlarına çıkacağız. Hava sıcaklığıyla virüsün tamamen yok olmayacağını biliyoruz. Tamamen bittiğini düşünmemek gerekiyor” dedi.
2021 yılında da bu tedbirlerle yaşamaya devam edileceğine işaret eden Dr. Songül Özer, “Bu virüs 2021’in kış aylarında bir anda ortadan kalkmayacak. El hijyenine, maskeli ve sosyal mesafeli olmaya dikkat etmeliyiz. Bu davranışlar artık hayatımızın rutini olmalı” dedi.