Medipol Mega Üniversite Hastanesi Organ Nakli Bölümünden Prof. Dr. Onur Yaprak, vücudun temel fonksiyonlarında ve hastalıklarla mücadelede önemli rol oynayan vitaminlere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Yaprak, A vitamini gibi yağda çözünen vitaminlerin fazlasının vücutta depolanarak istenmeyen yan etkilere yol açabileceğini belirterek “Özellikle gıdalarda bulunan A vitamininin preformed yani önceden oluşturulmuş ve provitamin olmak üzere 2 ayrı formda bulunur. Önceden oluşturulmuş A vitamini, süt ürünleri, balık ve et (özellikle karaciğer) dahil olmak üzere hayvan kaynaklı gıdalarda bulunur. Provitamin A ise bitkilerden karoten halinde alınır ve vücut bu pigmentleri A vitaminine dönüştürür. Yeşil yapraklı sebzeler olan ıspanak ve brokoli, havuç, patates, kabak, gibi diğer turuncu ve sarı sebzeler, kavun, kayısı ve mango gibi meyveler provitamin A kaynaklarıdır. A vitamininin fazlası karaciğerde depolanır. A vitamini bağışıklık fonksiyonu, görme, üreme ve hücresel iletişimde rol oynar. Korneaları ve diğer epitel yüzeylerini korumak için vücudun A vitaminine ihtiyacı vardır. Beta-karoten tipi A vitaminleri antioksidandır. Antioksidanlar hücreleri serbest radikal adı verilen maddelerin neden olduğu hasarlardan korur” dedi.
Prof. Dr. Onur Yaprak, gelişmiş ülkelerde A vitamini eksikliğinin nadir göründüğüne değinerek, şu bilgileri verdi: “Gelişmekte olan ülkelerdeki hamile kadınlar, emziren anneler, bebekler ve çocuklar A vitamini eksikliği riski taşırlar. A vitamini eksikliğinde kuru cilt, saç dökülmesi, enfeksiyonlara karşı direnç düşüklüğü, gözlerde kuruma, gece körlüğü, büyüme ve gelişme geriliği ortaya çıkar. Gıda takviyesi olarak alınan A vitaminlerinde önceden oluşturulmuş A vitamini ve karoten yapısındaki provitamin A düzeyleri farklılıklar gösterebilir. Bazı takviyelerde A vitamininin bir kısmı karoten formundadır ve geri kalanı önceden oluşturulmuş A vitamini şeklindedir. Büyük miktarlarda alınan beta-karoten ve diğer provitamin A karotenoidlerinin ciddi yan etkiler oluşturmamasına karşın, önceden oluşturulmuş A vitamini fazlası vücutta toksik etkilere yol açabilir. Bu duruma hipervitaminoz A denilir. Hamilerde yüksek dozda A vitamini kullanımı anne karnındaki bebeklerde bazı hasarlara yol açabilir. Takviyelerden günde 10 bin ünitenin üzerinde önceden oluşturulmuş A vitamini alan kadınlarda, 57 bebekten 1’inin doğum kusurlu doğduğu tahmin edilmektedir. Hipervitaminoz A, aşırı diyet alımlarına bağlı olmaktan ziyade takviye edici ilaç şeklinde çok fazla önceden oluşturulmuş A vitamini tüketmenin bir sonucudur. İnsanlar çok fazla A vitamini tükettiğinde, doku seviyelerinin alımı bıraktıktan sonra düşmesi uzun zaman alır ve ortaya çıkan karaciğer hasarı her zaman geri dönüşlü değildir.”
Vücutta fazla biriken A vitamininin yarardan çok daha büyük hasarlara yol açabileceğini ifade eden Prof. Dr. Yaprak, “Tavsiye edilen günlük A vitamini alımı çocuklarda 300 ila 700 g yani 1000 ila 2000 ünite, erişkinlerde ise 700 ila 900 g yani 2300 ila 4300 üniteyi aşmamalıdır. A vitamini piyasada takviye olarak tablet ya da kapsül şeklinde tek başına satılabildiği gibi multivitaminlerin içinde bir bileşen olarak da bulunabilir. Hipervitaminoz A’nın vücutta yol açtığı sorunlar aşırı alımın büyüklüğüne ve hızına bağlıdır. Büyük miktarda A vitamini alımını takiben gelişen hipervitaminoz A semptomları akuttur. Normal dozun 10 katı alınan yani bir seferde 40 bin ünite alınan A vitamini vücutta baş ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi, görme bulanıklığı, deri reaksiyonlarından komaya kadar varabilen ciddi toksik yan etkilere yol açabilir. Yüksek dozların birkaç ay ya da yıl gibi uzun süre kullanılması ise deride kuruma, saç dökülmesi, diş eti iltihabı, yorgunluk, kemik erimesi, kas ve eklem ağrıları ile karaciğer hasarına yol açabilir. Bu durumda karaciğer testlerinde birkaç kat artış görülür. A vitamininin karaciğerde fazlaca depolanması karaciğerde yağlanma ve sertleşme ile karakterize bir karaciğer hasarına yol açar. Bu hasar devam eder ise karaciğerde siroz gelişir. Erken dönemdeki karaciğer hasarı A vitamini alımının kesilmesi ile yavaş yavaş geri dönebilir ancak siroz olduktan sonra olay geri dönüşsüzdür” değerlendirmesinde bulundu.
İHA