Araştırmayı yürüten komisyonda yer alan Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Sezgin, elde ettikleri bilgileri paylaştı. Sezgin, "Manisa’daki çekirdeksiz üzümün tescillenmesi sürecinde Manisa Ticaret Borsası’ndan bir talep geldi. Bu konuda göstermiş olduğu duyarlılık nedeniyle borsa başkanımız Sayın Sadık Özkasap’a teşekkür ediyorum. Çok ciddiye alıyorlar bu konuyu. Önce Türkiye’deki tescili gerçekleştirdiler şimdi de yeni bir komisyon kuruldu. Bu komisyonda bizim üniversiteden hocalarımız var. Diğer paydaşlarla beraber Avrupa Birliği tescili almak için çalışılıyor. Bu çalışmalar üzümün hak ettiği değeri bulmasını sağlayacak. Çünkü Dünya’da hiçbir yerde çekirdeksiz üzüm bu kadar kaliteli yetişmiyor. Tamamen bu coğrafyaya özgü. Buranın iklim koşulları ve Gediz sayesinde sadece bu coğrafyada bu kadar kaliteli yetişiyor. Hak ettiği değeri alması için bu tescil çok önemli” dedi.
Manisa’nın üzüm ve bağcılıkla olan ilgisinin çok eski tarihlere dayandığını vurgulayan Sezgin, "Antik çağdan günümüze kadar her dönemde Manisa ve çevresinde en önemli ürün üzüm olmuştur. En erken bildiğimiz bilgi Marmara Gölü kıyısındaki kazılarda elde edilen üzüm çekirdekleri. Kaymakçı Tepe’de bulunan üzüm çekirdeklerinin M.Ö. 2 bininci yıla ait olduğu tahmin ediliyor. Anadolu’daki en yoğun üzüm çekirdekleri bulundu orada. Botanik çalışmalar bunu gösteriyor. Ayrıca Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes’te üzümü çok fazla görüyoruz. Yaklaşık 20 kadar irili ufaklı kent var Manisa bölgesinde. Bu kentlerin neredeyse hepsinin sikkelerinin üstünde üzüm tasviri var. Bu, üzümün temel ekonomik faaliyet olduğunu gösteriyor. Bunun bir nedeni de Gediz Nehri” dedi.
Antik dönemde Hermos adıyla bildiğini ifade eden Sezgin, “ Antik dönem insanı için Hermos bir tanrı aslında. Antik dönemde bu insanlar Pagan yani çok tanrılı. O dönemin üzüm ve bağcılık tanrısı Dionysus’dur. Çok ünlü bir tregedya eseri vardır, Euripides’in ‘Bacchae’ye diye. Orada tanrı kendi ağzından Lidyalı olduğunu söyler. Bu da bize gösteriyor ki hem mitolojik olarak hem de gerçek anlamda Anadolu ve Manisa bölgesinde üzümün geçmişimizle çok güçlü bir bağı var. Sadece antik dönemde değil, beylikler dönemi, Osmanlı dönemi mezar taşlarında, kabartmalarda hepsinde asma yaprağı ve üzüm çok önemli bir yer kaplıyor. Şunu söyleyebilirim rahatlıkla, en azından 4 bin 500 yıl öncesine kadar üzümün Manisa’da görüldüğünü söyleyebiliriz. Bunu Kaymakçı Tepe’deki kazılardan dolayı biliyoruz. Daha erken dönemde de olması lazım ama bölgede çok fazla kazı çalışması olmadığı için bunu söyleyemiyoruz" diye konuştu.
Üzümün her dönemde önemini koruduğunu anlatan Sezgin, Osmanlı döneminde de Manisa’dan saraya kuru üzüm gönderildiğini söyledi. Sezgin, "1609 yılına ait Osmanlı saray kayıtlarında Manisa’dan çekirdeksiz kuru üzüm getirildiğini görüyoruz. Bin 500 kantar gönderilmiş. Günümüzde de üzüme verilen değer hiç azalmadı. Sosyal, kültürel, ekonomik açıdan Manisa’nın en önemli ve en temel ürünü üzüm diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
(İHA)