YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Uzungöl Van Gölü Dün ve Bugün

Trabzon Uzungöl'de Van Gölünü ve bölgenin turizm potansiyelini düşünürken aklıma gelenler.

İki hafta önce bir Cumartesi günü Karadeniz Bölgemizde, Trabzon Uzungöl’deydik. Doğu Karadeniz gezisi çerçevesinde bir akşam vakti ulaştık Anadolu’nun bu güzel bölgesine. Uzaktaki dağlarda kar vardı ve çevre yemyeşildi.

Görebildiğimiz kadarıyla Karadeniz Bölgesinde her tonuyla yeşil rengin olmadığı yer yoktu. Çalışkan bölge insanı dik yamaçlarda, oksijen dolu ağaçların ormanların arasında kendisi ve ailesi için inanılmaz yaşam alanları oluşturmuştu. Kentin beton caddelerinden kopup oralara gelenlere adeta “sizinki de hayat mı, gelin gerçek ve doğal hayatı burada görün” der gibiydi.

Uzungöl’de konaklama yerleri, turistik eşya satılan dükkânlar vardı. Bir onarım nedeniyle erkekler tuvaleti bakımdaydı ve Karadeniz insanı kıvrak zekâsıyla kalan tuvalete erkekleri ve kadınları vardiyalar halinde alarak gelen ziyaretçiler için sorunu çözmüştü. Son kadın çıktıktan sonra erkekler, son erkek çıktıktan sonra kadınlar. Bir an için vardiya beklemeyip köyün içindeki ikinci camiye gitmeyi düşündüm. Böylece köy evlerini de daha yakından görebilecektim ama yola koyulunca aklıma başka bir olasılık geldi ve vazgeçtim. Köy sokaklarında kendi doğal ortamlarında benim gibi bir yabancıyı sıkıntıya sokabilecek köpekler olabilirdi ve ben de hiç öyle bir şey çekebilecek durumda değildim.

Bir an için eşsiz manzarası olan Uzungöl’e bakarken Van’ı düşündüm.

Yaşadığım şehir bir tarih ve doğa cennetiydi. Van Gölü bölgenin en önemli zenginliklerinden biriydi. Milattan çok öncesine dayanan bir tarihi vardı. Pek çok uygarlığa ev sahipliği, Urartu’lara başkentlik yapmıştı.

1970’li, 1980’li yıllar boyunca ülkenin en çok turist çeken yörelerinden biriydi. Yerli ve yabancı turistler ya Kapadokya Bölgesinden, Adıyaman Nemrut Dağı tarafından gelir Doğubeyazıt’a, oradan da Karadeniz Bölgesine giderlerdi ya da tam tersi bir güzergâh izleyerek uğrarlardı memleketime.

Göl kıyısında yol boyunca kamping yerleri, konaklama tesisleri vardı. Sınırlı olanaklarla oluşturulmuş olan bu yerlerin de ayrı birer doğal güzelliği, ve her birinin farklı bir havası vardı.

Şehir merkezinde de yerli ve yabancı turistlere hitap eden halı ve kilim, takı ve hediyelik eşya dükkânlarının sayısı hayli fazlaydı.

1980 sonrası bölgeyi etkisi altına alan gergin ortam bölgeye yapılan turistik gezileri büyük ölçüde bitirdi. Televizyonlar, gazeteler, radyolar yurt içinde ve dışında çatışma haberlerini yayınladıkça bölgeye yönelik turizm potansiyeli düştü. Dağlardaki olayları şehir merkezlerinde oluyormuş gibi düşünen turistler doğal olarak en ufak bir riske girmek istemediler ve bölgeye yapılan geziler büyük ölçüde azaldı. Bundan hem yaşadığım şehir, hem bölgede geçimini bu yolla temin eden her düşünceden insan nasibini aldı. Kampingler, dinlenme tesisleri, halı kilim ve turistik eşya satan yerlerin sayısı hızla azaldı.

Kimilerine göre ellerindeki müşterileri kaybetmek istemeyen diğer bölgelerdeki turizmden geçinen bir kısım çevreler de yöreye gelmek isteyenleri az ya da çok korkuttular, plânlarını değiştirttiler, en azından cesaretlerini kırdılar.

Dört mevsim manzarasına doyulamayan Van Gölü, bölgedeki pek çok tarihi mekân, müzeler bir anlamda bu dönemde yetim kaldı. Çok özel ziyaretçileri dışında Van Kalesi’ne, Hoşap Kalesi’ne Akdamar Adası’na, Ahlat’taki meşhur Selçuklu eserlerine, Muradiye Şelalesi’ne gelenlerin sayısı azaldı.

Dünyanın dört tarafında “bacasız fabrika” olarak anılan turizm uzun yıllar boyunca bölgede gerçekte olması gereken yere hiç uğramadı bile.

Bu ilkbaharla birlikte, bölgede yaşanan deprem felaketinin ardından hükümetimizin de çok değerli katkıları ile bütün bunların giderek değişebileceğini düşündüm Uzungöl’un serin ve dalgasız sularını izlerken.

İnsanların küçük hesaplardan vazgeçip kenetleneceklerini, el ele, omuz omuza vereceklerini hayal ettim. Yeni turistik işletmelerin açılacağını, her yıl Akdeniz’i ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin bir anlamda unuttukları bölgeye geleceklerini, anne ve babalarının öve öve bitiremediği bu yerleri görme şansı elde edeceklerini düşündüm.

Deprem sonrası toparlanma sürecinde olan insanların gelişen, açılan yeni iş olanaklarını sonuna kadar değerlendireceklerini, aç ve açıkta kimsenin kalmayacağını, çalışan ve turizmin inceliklerini kavrayan insanlarımızın zenginleşeceklerini hayal ettim.

Aslında olmayacak şeyler düşünmüyordum ve bunun çok iyi farkındaydım.

08 Mayıs 2012 Salı

07:22

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler