Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Medeniyetler İttifakı Enstitüsünde yapılan seminere; Vakıflar Meclisi Üyesi Ahmet Özdemir, Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürü İbrahim Özekinci, TGTV Yönetim Kurulu Başkanı Av. Hamza Akbulut ve otuza yakın vakıftan 60 temsilcisi katıldı.
Seminerin açılış konuşmasını TGTV Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Av. Hamza Akbulut yaptı. Akbulut konuşmasında; Vakıflarımızın yönetiminde eksikler olmakla beraber daha güzel uygulamalar olacağını söyledi. Başarı için “Esbaba tevessül zahire riayet” kaidesince hareket edilmesi gerektiğini herkesin önünde hesap verebilir durumda olunması gerektiğini, bunların yapılması durumunda da vakıflarımızın uzun ömürlü olacağına değinen Akbulut, eskilerin ifadesiyle “Vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir” yani hedefe ulaşamama sebebinin usul bilinmemesine bağlı olduğu olduğunu belirterek, TGTV’nin bu seminer programı ile uzmanları tarafından vakıflarımıza iç denetim ile ilgili usul bilgisinin aktarılacağını söyledi.
Vakıflar Meclisi Üyesi Ahmet Özdemir de bir konuşma yaparak, vakıfların insanlar topluluğu olmayıp, mal topluluğu olduğuna dikkat çekti. Yeni çıkartılan 5737 sayılı kanunun vakıflarımızın pek çok sorununu çözmekle birlikte vakıf medeniyetimizi yeniden ihya edecek vakıfların kurulmasını sağlayacak bir nitelik taşımadığını söyledi. Vakıf medeniyetini yaşatmak için Vakıf meslek yüksek okulunun kurulmasına ihtiyaç olduğuna değinen Özdemir, tüm vakıflarımıza kamu yararı statüsün verilmesi gerektiğini vurguladı. Vakıfların yapısal sorunlarına da dikkat çeken Özdemir, vakıflardaki yönetici eksikliğinin ve mal varlıklarının amaçları gerçekleştirmedeki yetersizliğinin vakıflarımızın etkisini ve saygınlığını azalttığı tespitinde bulundu. Vakıfların hayır için ve hayırseverlerimiz için var olduğunu söyleyen Özdemir, vakıflarımızın bu amaç dışındaki faaliyetlerden uzak durması gerektiği inancında olduğunu belirtti. Türkiye’de 41720 adet mazbut vakıf olduğunu ve bunların yönetiminin vakıflar genel müdürlüğü tarafından yapıldığını, ancak bunların vakıf senedlerinin Türkçeleştirilmediğini, mal varlıklarının da bilinemediğine değinerek, bu medeniyet değeri vakıflarımızın vakıf senetlerinin biran önce tercüme edilmesi ve mal varlıklarının da tespit edilerek varsa kayıplarının devlet tarafından tazmin edilmesi gerektiğini ve Mazbut ile mülhak vakıfların devlet malı olmaktan çıkartılması gerektiğini söyledi. Ahmet Özdemir, TGTV’nin bir çatı kurum olarak, bu eğitim programı gibi vakıflarımıza kurumsal rehberlik yapmaya ve kurumsal çözümler sunmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürü İbrahim Özekinci de konuşmasına ilk vakıf sahibinin Allah (c.c) olduğunu tüm insanlara ayrım gözetilmeden nimetler verildiğini, Hz. Peygamber’in (S.A.V) Fedek Hurmalıklarını vakfettiğini hatırlatarak ortaçağda akıl hastalarının yakıldığını, İslam Coğrafyasında ise akıl hastalarının vakıf kurumu olan darüşşifalar ile tedavi edildiğini, yine batının kapitalist döneminde çocukların kömür ve maden ocaklarında çalıştırılıp, olumsuz şartlarda ölümlerine neden olunurken, İslam coğrafyasında kimsesiz çocuklar vakıf kurumlarda istikbal içinde muhafaza edildiğini söyledi. Osmanlı döneminde Yemen Çöllerinden başlayıp, Viyana’ya kadar olan coğrafya üzerinde 200 bin adet vakıf kurulduğuna değinen Özekinci, Cumhuriyetten bugüne kadar (sosyal yardımlaşma vakıfları sayılmazsa) 3700 vakıf kurulduğunu, bu sayının çok az olduğunu söyledi. Özekinci, 28 Şubat sürecinde vakıf kurmanın maddi olarak zorlaştırıldığına değinerek, artık o dönemlerin bittiğini değinerek, bugün yeni bir kanun olduğunu ve vakıf kurmanın önünde bir engel kalmadığını ifade etti. Vakıf kültürümüzün yeniden canlandırılması ile bırakın Türkiye’yi, dünyadaki (Somali gibi ) açlık sorunlarının çözüleceğine inandığını söyledi.
Seminer programı birinci bölümü, Maliye Bakanlığı Muhasebat Baş kontrolörü Bekir Sıddık Adıbelli’nin “Kurumlarda İç Kontrol Sistemi ve İç Kontrol Sisteminin Kurulması” sunumu ile başladı. Adıbelli, iç kontrolün kurumun belirlenmiş hedeflere ulaşmasında ve misyonunu gerçekleştirmesin de makul bir güvence sağlamak üzere tasarlanmış ve kurumun genelini etkileyen bir süreç olduğunu söyledi. İç kontrolün sadece finansal işlemler ve raporlama ile ilgili olmadığını, her kurumun iç kontrol sisteminin farklı olması gerektiğine değine Adıbelli, İç Kontrol sisteminin hedefinin kurumun, faaliyetlerin etkin ve verimli , mali raporların güvenilir olmasını, kurumun yürürlükteki mevzuata uyumunu ve kurum varlıklarının korunmasını sağlayacağını söyledi.
Seminer programını ikinci bölümünde ise, Vakıflar Genel Müdürü Müfettişi Muhammet Vatansever’in “5737 Sayılı Vakıflar Kanunu Çerçevesinde Vakıflarda İç Denetim Uygulamaları” sunumu yer aldı. Vatansever, vakıflarda üç tip denetim olduğunu bunların kamu denetimi, iç denetim ve bağımsız denetim olduğunu söyledi. Sorulan bir soru üzerine 28 Şubat döneminde başlatılan ve valiliğe bağlı bir grup tarafından yapılan denetimin bakanlar kurulu kararı ile kaldırıldığı bilgisini veren Vatansever, 5737 sayılı kanunla kamu denetimin saklı olmak üzere vakıflarda iç denetimin esas olarak getirildiğini, söyledi. Bağımsız denetim konusunda sertifikasyona tabi vakıf denetçiliği uygulamasının Danıştay tarafından yürütülmesinin durdurulmasının ardından, iç denetim konusunda bir boşluk yaşandığına dikkat çeken Vatansever, vakıflarımızın iç denetimi sadece ek-7 belgesinin doldurulması olarak algıladıklarını oysa bu belgenin yapılacak etkin bir iç denetimin sonucunu yansıtması halinde önemli olacağına dikkat çekti.
Seminer sonunda konuşmacılar günün mana ve anlamını ifade için plaket takdimi yapıldı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz