YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Van Depremi sancılı hasar tespit süreci

Van Depreminin ardından gerçekleşen hasar tespit süreçleri ile ilgili bir değerlendirme.

İnsanların evleri işleri, ekmekleri, suları kadar önemlidir, hatta bazen ekmekten de, sudan da önce gelir.

Kolay değildir ev sahibi olmak ve yine kolay değildir evsiz olmak, evsiz kalmak.

Rahmetli kayınpederim Abdulbaki Yazlık’ın deyişiyle evler, ailelerin sıtarlarıdır, sığındıkları, dış etkilerden uzaklaşıp korundukları yerlerdir.

Bu nedenle yönetimler tarafından, insanların evlerini ilgilendiren konularda kamu adını ve otoritesini kullanarak bağlayıcı kararlar vermek durumunda olanların, duyarlı bir yaklaşımla etkili ve sağlıklı bir zemin oluşturmaları icap eder. Bunun için kendi alanlarında uzman kişilerden doğru komisyonlar kurulması, yurttaşın evleri hakkında hasarsız, az hasarlı, orta hasarlı ya da ağır hasarlı etiketlerini hazırlayacak bu komisyonların ayrıntılara özen gösteren bilimsel ilkelere uygun çalışan, çağdaş teknolojinin bütün olanaklarından sonuna kadar yararlanan, sağlıklı ve itiraza mahal bırakmayacak sonuçlar üreten yerler olması gerekir.

Eğer Van Depremi gibi bir felaket sonrası, sayıları binlerle ifade edilen türlü nitelikteki yapılarda, basit yöntemlerle, zaman zaman da göz kararı hasar tespiti yapılmışsa; hasar tespit listelerinin açıklanmasından sonra da sonuçlara yoğun itirazlar varsa ve yakınmalar devam ediyorsa bir yerlerde yanlış yapılmış olma olasılığının mevcudiyeti göz ardı edilmemelidir. Böyle bir durumda kamu adına hareket edenlerin, itiraz sahiplerini karşılayacak alt yapıyı hazırlamaları, insanları bilgilendirmeleri, sağlıklı, bilimsel açıklamalarla ikna etmeleri, gerçekten gerekiyorsa yakınmaları en aza indirmek için yeni ve daha etkili bir incelemeyi insanlardan esirgememeleri icap eder.

İtirazları “yasal süre bitti, mahkemeye başvurabilirsiniz, başka çözüm yok” diyerek geri çevirmek kolaydır. Böyle yapılarak hak arama konusunda sıkıntıları olan bir toplumun sesi kısılabilir ancak gerçek bir çözüm elde edilmez. Güncel olmayan yasaların darlığı, sıkıntısı bu yolla evi yıkılan yurttaşın başına sarılmış olur.

Böyle bir zamanda, yoğun tepkileri göğüslemek durumunda kalan, bu anlamda kendisi de gerçekten zor zamanlar geçiren kurum amiri, kamu yetkilisi, üst makamlara işler yolunda derken halkın sesini kısıyorsa bir yerde yanlış vardır. Zor da olsa, öyle bir durumda kendisinden beklenen şey, gerçekten varsa uygulamadaki yanlışları, eksikleri görmesi, kabul etmesi ve üstlerinden acil, sağlıklı çözümler; gerekiyorsa yasal düzenlemeler talep etmesi olabilir. Bunları yapması onun gücünü ve itibarını azaltmaz, aksine hem millet hem devlet yöneticileri nezdinde gücünü de, itibarını da arttırır. O günden sonra yaşanması muhtemel felaketlere devletin daha hazırlıklı girmesine zemin hazırlar.

İnsanların evleri ile ilgili böyle zor bir durumda, haklı ve kendilerince doğru itirazlarına devlet adına hareket edenler baba duyarlılığıyla yaklaşmaz, zorlama çözümler dayatırlarsa işin rengi değişir ve bizim dilimizdeki en ağır beddualardan olan “evin yıkılsın” yakınması bir yerlere dokunmaya başlar.

Canı yanmış çaresiz insanların “sağlam eve çürük raporu verip yıkım yolunu açanların ve varsa işin aslını bilmeden onların bu kararlarının arkasında bilerek ya da bilmeyerek kapı gibi durup itiraz yolumuzu kapatanların evleri yıkılsın!” Ya da “çürük eve sağlam raporu verip hayatlarımızı ciddi şekilde riske sokanların; devletçe sağlanmış haklara ulaşmamızı engelleyenlerin; bu işi yapanlara haklı itirazlarımızı bertaraf ederek destek verenlerin elleri kırılsın” şeklindeki beddualarını kimse engelleyemez.

Rahatsızlık duyan herkesten özür dilerim. Haklısınız, yukarıdaki ağır bedduaları buraya almasam iyi olurdu. Fakat bugüne kadarki gözlem ve deneyimlerimden işitme eşiği yükselmiş, haklı tepkilere kulak tıkamayı alışkanlık haline getirmiş birileri varsa onlara düşük frekanslı seslerin ulaşmadığını öğrendim. Bazılarımızın, kimi vahim durumları ancak gerçek uyarıcılar söz konusu olduğunda fark etmeye başladığını gördüm.

Bu satırların yazarının yedi katlı binanın birinci katında bulunan evi ve evin bulunduğu site ilk hasar tespiti aşamasında “hafif hasarlı” olarak ilan edilmişti. Açıklama sonrası site sakinlerinden bazıları tarafından çeşitli gerekçelerle itiraz dilekçeleri yazıldı ve içinin rahat etmesi için onlara katılan yazar da birinci kattaki evinde rahat oturabilmek için “hafif hasar” kararının yinelenmesini umut ederek itiraz etti. Bu itirazlar sonucu dört bloklu, 54 konutlu sitenin tamamı aletsel inceleme ve karot incelemesi yapılmadan ikinci hasar tespit listesinde “orta hasarlı” olarak ilan edildi. O hayal kırıklığıyla ayrıntıları, bu hasar düzeyinin artış nedenini anlamak için her düzeyde yetkiliye yapılan bütün başvurular da bu güne kadar ne yazık ki yanıtsız kaldı.

Başvurular, çoğu internetten olmak üzere AFAD’dan, Başbakan Yardımcımıza, sonunda da BİMER’E yapıldı.

İnternet üzerinden izlenebildiği kadarıyla yalnız BİMER’deki başvuru değerlendirilmiştir. Van Valiliğine, oradan da aynı gün Van AFAD’a havale edilmiş ancak diğer pek çok başvuru gibi orada bir anlamda soğutmaya alınmıştır.

Pek çok vatandaşların da benzer süreçler yaşadıkları bilinmektedir. Aldığım duyumlara göre, Van milletvekilimiz Sayın Burhan Yenitürk’ün de bu süreçteki sıkıntılardan haberi vardır. Ne yazık ki, konu hasar tespit sorunları olduğunda devlet katları soruları yanıtsız bırakmışlardır. AFAD’ın zorunlu olarak verdiği yanıtlar da “şu yasanın şu maddesine göre süre dolduğundan yapılacak bir şey kalmamıştır, mahkeme yolu açıktır” şeklindedir. Büyük bir olasılıkla benim BİMER aracılığıyla iletilen yakınmam için de benzer bir yanıt gelecektir.

Hasar tespiti ve ilanı çok yönlü bir olaydır. İşin içinde ev ve işyeri sahipleri, kiracılar, hasar tespiti yapanlar, hasar tespiti ile ilgili kamu kuruluşu, devlet ve diğer kişiler vardır. Olayı bir de o açıdan, taraflar açısından değerlendirirsek şunları söyleyebiliriz.

Bir inşaat mühendisi arkadaşım “hasar tespit işi uzmanlık işidir.” Her inşaat mühendisi hasar tespit uzmanlığı yapamaz demişti.

Hasar tespiti yaparken, özellikle orta hasar kararı verirken teknik ekipman kullanılması, işin bilimsel kalitesini arttırır. Benim yaşadığım sitede olduğu gibi göz kararıyla birinci ekip hafif, ikinci ekip orta deyip dosyayı kapatabilse de gerçek hesabı kapatmış olmaz. Orta hasarlı binaların çoğundan devlet eliyle karot alınıp üniversite laboratuarlarında incelenmişken, karot alınmadan, röntgen çekilmeden dört blok halinde bir sitenin tamamı, hafif hasardan orta hasara çıkarılıp “mahkeme yolu açık olmak üzere” kesinleştirilmesi ne kadar hakkaniyet ölçülerine uygundur, okuyucuların takdirine bırakıyorum.

İlimizde hasar tespiti yapan ekiplerin birinci tespit sürecinde nasıl çalıştıklarına yakından tanık oldum. Onlar binaları incelemeye ayırdıkları zamanın daha fazlasını bina sahipleri ile ilgili bilgileri kayıt etmeye harcadılar. Bina kapıcısından isteyip bazen bulamadıkları çekiçlerle binaları denetlediler.

Hasar tespiti yapan ekipler Türkiye’nin her tarafından ailelerini bırakarak Van’a geldiler. Büyük bir şehir olan Van’da yoğun ve uzun süren bir çalışma yaptılar. Ben hemen hepsinin ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını, bilerek yanlış kararlar vermediklerini, dürüst ve çalışkan olduklarını, duruma göre vatandaşın anlık taleplerine de çözüm adına kulak verdiklerini düşünüyorum. Yine de yukarıda ifade ettiğim gibi, pek çok yerde yeterli teknik teçhizat kullanamadılar. Az zamanda çok işi bitirmek durumunda kaldılar. Kimi binalara giremediler, kimi binaları atladılar. Bazı apartmanların bir katına başka, başka bir katına başka hasar düzeyleri bildirdiler. Zaman zaman bir ekibin orta dediğine “ben olsam hafif derdim” ya da tersi diyenlerin olduğu da halk arasında çok konuşuldu.

Hazırlanan raporlar kayıtlara geçirilirken de hatalar yapıldı. Bu konuda Van AFAD Müdürünün “yazım hataları oldu” şeklinde açıklaması var. Ben kendim dilekçe vermek üzere AFAD’a gittiğimde o yoğun iş temposu içinde İş Kur tarafından görevlendirilmiş profesyonel olmayan elemanların da çalıştığına tanık oldum. Halk gergin ve tepkiliydi, tam bir kargaşa ortamı vardı. Dilekçemi işe yaraması için dilekçe olarak değil, “bilgi notu” olarak vermek zorunda kaldım. Çünkü benim talebime benzer bütün dilekçeler resmi olarak olumsuz yanıt alıyordu ama bilgi notlarının az da olsa bir değerlendirilme ihtimali vardı.

Benim bildiğim dul bir kadın, ağır ya da en azından orta hasar durumundaki evinin hafif hasarlı gösterilmesi üzerine büyük bir şaşkınlık yaşadı. Günlerce resmi kurumlara gidip geldi. Bir konteynır almak, TOKİ’ye yazılabilme hakkını edinebilmek için çırpındı. Ne yazık ki bütün çabaları boşa gitti.

Kadının evinin durumu yerel bir televizyon kanalı tarafından görüntülendi. İnternette yayınlandı, Facebook’da paylaşıldı yine de kimse sesini duymadı. Şu anda kısa bir süre sonra çıkartılacağı başka şehirdeki kamu kuruluşundan dönünce o yıkık evine dönmeyi planlıyor.

Arzu edenler www.merkurhaber.com/az-hasarli-dendi-ama-video,1735.html adresinden konu ile ilgili yerel televizyon kaydına ulaşabilirler.

Yine yukarıda sözünü ettiğim inşaat mühendisi arkadaşımın amcasına ait bir kısmı yıkık toprak eve “hasarsız” raporu verildiğini hayretle gördük.

Bizim sitemizdeki hasar tespiti sonrasındaki çok sesli kargaşanın bütün orta hasarlı site ya da bina toplantılarında çıktığını görür gibiyim. Bana göre kesinlikle mahkemeye gidilmesi gerekirken site sakinlerinin bir kısmı güçlendirelim, bir kısmı yıkalım hesapları yaptılar. Sonuçta üyelerin tamamının olmadığı bu toplantıda katılanların çoğunluğuyla her üyeye ek parasal yükler getirme olasılığı olan güçlendirme kararı alındı. 54 daireli sitede doğal olarak ek ödemeleri yapamayacak olanlarla; güçlendirme harcamalarının daire değerine tam yansımayacağını, boşa gideceğini düşünenler de var. Hangi tarafından bakarsanız bakın, ciddi sorunların doğabileceği bir süreç söz konusu.

Güçlendirme ile ilgili bir başka şey de yine benim inşaat mühendisi arkadaşımın iddiası. O kesinlikle güçlendirme amacıyla işe girişeceklerin az da olsa bir kısmının bu süreçte binaları daha da güçsüz hale getirebileceğini, bu işin de gerçek bir uzmanlık gerektirdiğini, çok hassas olduğunu söylüyor.

AFAD Müdürümüzün çözüm yolu olarak gösterdiği mahkeme süreci de ayrı bir sorun. Mahkemeye dava açmış bulunan bir arkadaşım avukatla, avukatlık ücreti olarak, mahkemeyi kazanmaları halinde yani “orta hasar” değil de “hafif hasar” olduğunu kanıtlamaları halinde evin yüzde onu gibi bir bedelle anlaşmış. Bana öyle söyledi. Bu her babayiğidin göze alabileceği bir meblağ değildir. Çoğu kişinin ödeyebileceği böyle bir parası yoktur. Kaldı ki, bizim insanımızın önemli bir bölümü mahkeme yolunu bilmez, bu yola haklı da olsa girmez, giremez. Ayrıca itiraz edilecek yer çok katlı bir binaysa ve binanın diğer ortaklarının başka hesapları varsa ki çoğu öyledir; sonuç ne olur varın siz düşünün.

Hükümetimiz depremin ilk gününden itibaren büyük bir duyarlılıkla sorunları görmüş, yapılabilecek hemen her şeyi yapmıştır. Ankara hemen harekete geçmiş, zamanında ve etkili bir atakla bölgede çok sayıda TOKİ binasının inşaatı başlatılmıştır. Bu binaların çoğunun kaba inşaatları bitmiş ya da bitecek duruma gelmiştir. Yine Hükümetimiz yerel tüm dirençleri kırarak mağdur durumdaki depremzedeleri ülkenin dört bir yanındaki devlet misafirhanelerine başarıyla yerleştirmiştir. Tüm bunlar bugüne kadar Türkiye’de görülmemiş şeyler olarak hem alkışlanmayı hem de ülke tarihine altın harflerle yazılmayı hak etmiştir. Genel yönetim bu anlamda takdiri hak eden pek çok iş yapmıştır. Ancak yereldeki bu yazının konusunu teşkil eden hasar tespiti gibi önemli bazı şeyler ne yazık ki aksamıştır. Arzulanan sürelerde tamamlanamamış, tamamlandığında da çoğu kişi için hayal kırıklığı olmuştur.

Öte yandan Türkiye içinde ve dışında bulunan bütün duyarlı insanlar, yedi bölge Anadolu insanı maddi manevi yardım etmek için adeta birbiriyle yarışmıştır. Çocuklarının sırtlarından çıkardıkları montları, giysileri deprem bölgesine göndermişlerdir. Duaları ile hep bölge insanının yanında olmuşlardır. Söz buraya gelmişken Van Depremine maddi manevi en ufak yardımı yapanından en büyük yardımı yapanına kadar herkese, her kişi, kurum ve kuruluşa kendi adıma ve bölge insanım adına yürekten teşekkürü borç bildiğimi ifade etmek ediyorum.

Yardımların, çadırların ve diğer barınakların halka ulaştırılması sürecinde meydana gelen aksaklıkların, ufak tefek hataların, sürecin özellikleri göz önüne alındığında, hoş görülebilir düzeyde olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak kesin hasar tespit listeleri bu haliyle sıkıntı kaynağı olmaya devam etmektedir. Çok fazla ve çok çeşitli yakınmalar vardır. Mevzuat yetersiz kalmaktadır.

Sonuç olarak Van Depreminden sonraki hasar tespiti sürecinin çok sayıda ve çeşitli konumlarda mağdurlar ürettiğini, pek çok kişinin hala devletin bilinen yöntemler dışında kendisine yaklaşacağını umduğunu ifade etmek isterim. Orta hasarlı çok katlı binalardaki daire sahipleri zor durumdadırlar. Ayrıca, bundan sonra ortaya çıkması muhtemel felaketlerde benzer sorunlar yaşanmaması için de acil yasal düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır.

14.05.2012 17:05

Sonuç olarak ifade etmek gerekir ki diğer mağdurların yanında özellikle orta hasarlı olarak bildirilen binaların sahipleri ciddi anlamda bunalımdadırlar. TOKİ aracılığıyla bina yapan devlet güçlendirme işine girmemektedir. Orta hasarın tam olarak ne anlama geldiği de aslında çok kişi tarafından tam olarak anlaşılmış değildir.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

22:41

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler