YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Van ve Değişim

Canımız da değişiyor, Van'ımız da.

Yunanlı filozofc Herakleitos yüzyıllar önce basit bir cümle ile önemli bir gerçeğe dokundu.

“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” dedi. O söz düşünen, fikir üreten, içindeki derin anlamı bir çırpıda kavrayan insanlar için önemli bir ipucu oldu. Söylendiği zamandan bu güne kadar binlerce yazılı esere konu oldu, dünyanın dört tarafında sayısız insan tarafından konuşuldu.

Farklı zamanlarda farklı kişiler tarafından bu sözün derinliklerine inildi. Örneğin “bugün giydiğiniz ayakkabı (dünküne göre biraz daha eskimiş, yaşlanmış, yorulmuş olduğu için) dün giydiğiniz ayakkabı değildir” bile dendi.

Bütün bunlarla evrende ve özelde biz insanların dünyasında her şeyin değişmekte olduğu, hiçbir şeyin eski halinde kalmadığı çok net bir şekilde ifade edilmiş oldu.

İnsanın hayatı ile ilgili değişmeler farklı şekillerde gerçekleşiyor. Kimileri doğal, zaman ve yer değişikliklerine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Kimileri insanın bilinçli müdahaleleri ile kendini gösteriyor. Kimileri de tamamen dış etkilerle var oluyor.

Bu sabah bütün bunları bana düşündüren, bu yazıyı yazmama neden olan şey geçen yazıma konu olan eski günler, eski hayat düzenlerimiz ve tabii o günleri birlikte yaşadığımız insanlarla uzun yıllar sonra o günlere ilişkin yeni değerlendirmeler oldu.

Her yer gibi Van'da, Her insan gibi Vanlı da değişiyor. Yiyip içtiklerimiz değişiyor, beklentilerimiz ve hayat yorumlarımız değişiyor, ilişkilerimiz ve iletişim etkinliklerimiz, araçlarımız, tarzlarımız değişiyor.

Genç Vanlılar keledoş yemeğini, kurutu, yemlik, kaz ayağı ve çatlankuş otları ile o zaman olan, bugün artık olmayan pek çok başka şeyi tanımıyorlar.

Biz ortaokul ve lisede şapka takardık. Erkek Sanat Enstitüsü öğrencilerinin şapkalarının önünde yeşil, Ticaret Lisesi öğrencilerinin şapkalarının önünde kırmızı kurdela olurdu bunu bilmiyorlar.

Van'ın hatırladığım başlıca futbol takımları Van Gençlik, Şen Gençler, İskele Spor'du. Kerpiçten kulüp binaları vardı. Maçlara çıkmadan önce limon yerlerdi. Onların da efsane futbolcuları vardı. Sınıf arkadaşımız efendi insan rahmetli Ali Azmi Oğuz da o futbolculardan biriydi.

O dönem bizim evlerimizde buzdolapları, çamaşır makineleri yoktu. Şofbenler, termosifonlar yoktu. Toprak damlı evlerin üstünü örtmekte kullanılan kavak ağaçları şehrin belli yerlerinde satılır alınırdı, kıymetli bir yapı malzemesiydi.

Husrevpaşa İlkokulu'nun karşısında kaldığımız zamanlarda bizim sokağın çocuklarıyla, okulun hemen yan tarafına düşen ve bizim o zaman Siirtli Sokağı dediğimiz sokağın çocukları okulla Hacıbekir Caddesi arasındaki boşlukta futbol maçı yaparlardı. Şehirde boş alanlar da, geniş meyve bahçeleri de, üzüm bağları da çoktu.

Biz yoğurt yapmakta ve içmekte kullandığımız sütü karşı komşudan alırdık. Evlerde inek beslenirdi ve hayvanlar uygun mevsimlerde naxırcılara teslim edilip otlamaya yollanırdı.

Çırayı ve beş numara gaz lambasını değil ama yedi ve on dört numara gaz lambalarını, gaz ocaklarını, sonradan hayatımıza giren ve ispirto ile çalışan lüks lambalarını hatırlıyorum. İlk siyah beyaz televizyonu aldıktan sonra ahlakımız bozulacak, zamanımız boşa geçecek endişesiyle babamdan yediğim fırçayı da.

Evlerimizde pişirilen hedik ile kavurgayı komşularımızla paylaşırdık.

Her sonbaharda hali vakti biraz iyi olanlar kışlık kavurmalarını yaparlardı. Sütün bol olduğu mevsimde köylerden çok miktarda gelen, o dönem ucuza satılan otlu peynirler genellikle cacakla karıştırılarak küplere konur kışın çıkarılıp kullanılmak üzere evlerin sağına, soluna bazen içine gömülürdü.

Mevsiminde Van'ın meşhur balığı İnci Kefali bol tuzla salamura yapılıp saklanırdı. Turşular kurulurdu.

Yakacak sorunu yaşadığımız kış günlerinde bazen mangala aldığımız ateşi üzerine kalın bir örtü ya da yorgan örtülen masanın altına alır, kürsü kurar ısınırdık. Köylerde soğuk zamanlarda ayaklarımızı soğumakta olan tandıra salar, hikayeler anlatır, dinlerdik.

Çocuk halimizle başımıza bir şey gelir mi, riske girer miyiz diye düşünmeden Erek Dağı'na kar getirmeye giderdik. Pekmezle karıştırıp bir güzel kaşıklardık. Dondurmacılar da eşeklerle dağdan getirttikleri karla yaparlardı dondurmalarını.

Sonradan taşındığımız mahalleden, Haçort Düzünden, Belediye Garajı'nın da ötesinde bulunan evimizden çarşıyı geçerek İskele Caddesindeki Atatürk Lisesi'nin ortaokul kısmına yaya giderdik. Hiç yakınmazdık, yakınmayı aklımıza bile getirmezdik. Kış günleri okul dönüşü Belediye Garajı'nı geçtikten sonra Erek Dağı'nın düzünden esen soğuk rüzgar yüzümüzü, ağzımızı dondururdu. Yollarda bugünkünün ellide biri kadar bile araba yoktu. Teneffüslerde Atatürk Lisesinin önünde temizliğe büyük özen gösteren ve öğrencilerin “Hoca” dedikleri satıcının camlı arabasından domatesli, peynirli ekmek alır büyük bir iştahla karnımızı doyururduk.

Kitap okuyan Van'lı gençler kütüphane müdürümüz rahmetli Hakkı Yakupoğlu'nu çok iyi tanırlardı. O da büyük bir ciddiyetle işini yaparken gençleri korumaya da özen gösterirdi. Bir keresinde iyice inceleyip seçtiğim bir romanı bana ödünç vermeden önce inceledi. Kitabın adı “Canavar Tohumu” idi ama iyi hatırlıyorum içeriğinde sorun teşkil edecek bir şey yoktu. Kitabın adına ve gözlüğünün üstünden benim yüzüme baktıktan sonra “götür bu kitabı yerine koy, sana göre değil” dedi.

O kitabı okuyamadım ama yüzlerce başka kitabı okudum kütüphanemiz sayesinde. Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun Kolsuz Kahraman adlı kitabını iki ya da üç kez olmak üzere tüm eserlerini okudum. Kerime Nadir'in, Muazzez Tahsin Berkant'ın, Oğuz Özdeş'in kitaplarından başlayıp Şevket Süreyya Aydemir, Peyami Safa, A, J. Cronin, Pearl Buck, E. Hemingway, Dostoyevski, Gorki ve daha pek çok başka yazarın kitabını ayrıca farklı konularda eserleri okuma şansı buldum.

Şehrin kültürüne katkısı olan diğer insanlardan biri de Alaaddin Şen abimizdi. O bizim gazetecimizdi. Kar yolları kapayıp iki – üç günde bir gazete geldiğinde de o vardı.

Vansesi, İkinisan ve Van Postası adlı üç yerel gazetemiz vardı.

Seyrettiğimiz ilk eğitici filmler Eğitim Araçları Merkezinin unutulmaz ismi, yakın zamanda aramızdan ayrılmış olan ve Van'ın yakın tarih kültürüne katkısı inkâr edilemez olan Fevzi Leventoğlu sayesinde girmişti çocuk hayatımıza.

O işini ciddiyetle yapan, dürüst, çalışkan insan bazen sinema makinesiyle okullara giderek, bazen okulları Merkezinde konuk ederek bizlere Atatürk ve arkadaşlarının hızlı hareketlerle gösterildiği, nutkunun ilk bölümlerinin kendi sesinden verildiği siyah beyaz filmi ve Verem Savaş Haftalarında da bizlere o zaman sevimli gözüken çizgi verem mikrobunun yaptıklarını gösteren adamdı. Van halkının bir kısmı onu güzel sesiyle söylediği şarkılarla da bilirdi. Kendisini rahmet ve özlemle anmak isterim.

Kitapçı Cavit Türkoğlu ile rahmetli Yunus Dayı'yı da o zaman kitap okuyanlar hatırlarlar.

Bir de Milli Eğitim Yayınevi vardı. Kitapları diğerlerine göre daha ucuzdu ve klasik kitaplar, fikir kitapları, hikâye kitapları satılırdı. Orada da uzun yıllar boyunca fazla güldüğünü görmediğimiz ama işini büyük bir ciddiyetle yapan, şu anda ismini hatırlayamadığım bir büyüğümüz çalıştı.

Ticaret Lisesinde okurken okulumuzun alt katında İmam Hatip Okulu vardı. Bir keresinde bizim kızlar onların kendilerini merdivenden çıkarken aşağıdan izlediklerini söyleyip şikayetçi olmuşlardı.

Hastahane kırık, çıkık işinde Rahmetli Kasap Ziya ile yarışamazdı.

Komşular birbirleri ile bir çıkar hesabı olmaksızın ilgilenirlerdi. Birbirlerinin iyi ve kötü günlerinde yanında olurlardı.

Bir gün üç kafadar yaya olarak ailelerimize haber vermeden denize gidip geç dönmüştük. Bütün mahalle seferber olmuş bizi arıyordu. Komşumuz Şeref Önay abimiz bisikletiyle ararken biz iki kardeşi buldu, bisikletinin önüne ve arkasına bindirip eve getirdi.

Dünkü Van hakkında benim şu an hatırladığım ve buraya aldığım şeyler gerçek olup bitenlerin yanında oldukça sınırlı şeyler.

Ben tanık olduklarımı, onlar içinden de hatırladıklarımı yazdığım için buralara aktarılmayan çok şey var. Diğer hemşehrilerimin de bilip yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini çok geç olmadan yazıp paylaşmaları en samimi dileğimdir.

Paylaşılacak şeylerin yarına kalma şansları olacak. Bizden sonraki kuşaklar bizim yaşadığımız dönemleri daha iyi anlama, değerlendirme olanağı bulacaklar.

Doğal olarak bir şeylerin zaman içinde unutulduğunu da göreceğiz böylece. Geri beslemeler, düzeltmeler gelecek. Bulanık olanlar netleşecek.

Geçen yazımda Ticaret Lisesinde öğrenci iken bir grup arkadaşın gösteri yaptığından söz etmiş, gösterilerin adının Ali ile Veli olduğunu ifade etmiştim. Yazının yayınlanmasından sonra eski okul arkadaşlarımdan kıymetli dostum Yılmaz Özel sosyal paylaşım sitesinden gönderdiği mesajla oyunların adının Ali ile Veli değil; Haso ile Hüso olduğunu ve başrol oyuncularından Muhittin arkadaşımızın da önemli katkısı olduğunu hatırlatarak beni çok sevindirdi.

Bu düzeltmesinden ötürü kendisine çok teşekkür ediyorum.

Sonuçta hepimizin bildiği gibi zaman rüzgarının etkisinde kalan her şey değişiyor.

Biz insanlar da yaşlı dünyamız gibi yaşlanıyor bir yerden sonra onu da geride bırakıp üzerinden siliniyoruz.

Her saniye süren ve belli süreler sonunda tamamen farklılaşmış olan pek çok şey var. İnsanlar; insanların yaşam biçimleri, sağlık ve kültür durumları, beklentileri, pozisyonları da bu değişenlerden sadece bazıları.

Van'ın ilköğretim okullarına, liselerine giden gençler şimdi tamamen farklı şeylerle meşgul.

Anne ve babaların da, şehir yöneticilerinin de, kırsaldan kente göç edenlerin de, çalışanların da, işsizlerin de, farklı hesapları, planları, beklentileri var.

Eski yapılar zamanla yıpranıp yıkılıyor. Yeni ve daha modern yapılar kuruluyor. Her anlamda değişim sürüyor.

Dün ciddi bir sorun olan şeyler yavaş yavaş sorun olmaktan çıkıyor.

Gittikçe hızlanan değişim kısa zaman dilimleri içinde pek çok şeyi yerle bir edip yerine yenilerini koyuyor.

Van'ımızı büyükşehir olmasının ardından büyük ve güzel değişimler bekliyor.

Hem de yeni bir baharın, ülkemizde ve Asya'nın pek çok ülkesinde Nevruz Bayramı coşkuyla kutlanmaya başlamışken oluyor bunlar.

Herkese hayırlı olsun.

16.03.13

12:02:19

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler