Venedik'ten arabayla bir saat, trenle yarım saat uzaklıkta. Verona, resmedilmeye değer komşusu gibi kalabalık turist kafilelerini çekiyor, buna rağmen daha az kalabalıkmış gibi hissettiriyor. Bu gerçekten iyi bir şey, şehri keşfetmek daha sakin bir hal alıyor. Venedik'te en çok ilgi çekici yer tabii ki Arena. Neredeyse tamamen el değmemiş olan Roma Amfi Tiyatrosu, şehrin kalbinde yer alıyor. Zaten oloğanüstü tarihi ve mimari yapısıyla bir gün boyunca gezilebilecek yer olmasına rağmen, orayı asıl özel yapan günümüzde hala kullanılıyor olması (Rönesans Dönemi'nden bu yana aktif olarak kullanılıyor). Yaz boyunca burada opera performansları sergileniyor. Gerçekten muhteşem olduğunu söylemeye gerek yok. 2000 yıllık bir ortamda opera izlemek biraz tarihsel duyarlılık verip insanın tüylerini ürpertebilir. Bir saniye için bile, Verona'nın sadece tek bir numarası olduğunu düşünmeyin. Arena'dan 10 dakikalık bir yürüyüşle Piazza delle Erbe Meydanı'na ulaşabilirsiniz. Orta Çağ'a özgü bir yapıya sahip olan bu meydanda alışveriş yapabileceğiniz dükkanlar, akşam vakitlerinde ise geçerken ayaküstü bir şeyler yiyip içebileceğiniz sokak satıcıları bulunuyor. Hemen meydanın ilerisinde Saat Kulesi (Torre dei Lamberti) var. Onun yanında 650 yıllık olan Madonna Verona Fıskiyesi bulunuyor. Söylentilere göre diğer bir görülecek yer, buraya yakın olan en ünlü balkon manzarasına sahip, "Romeo ve Juliet" romanında bahsi geçen Juliet'in evi. Bize sorarsanız tıpkı masallardaki gibi. Adige Nehri'ni batıya doğru bir süre takip ederek , 14. yüzyılın etkileyici mimarisine sahip olan Castelvecchio Kalesi'yle karşılaştık, bu kaleye bağlı bir şekilde bulunan Scaleigero Köprüsü ve ilkel Roma Mimarisi tarzıyla Basilica di San Zeno Maggiore Katedrali bulunuyor. Bütün bunlar yürüme mesafesinde.