Anti-sosyal kişilik bozukluğu olarak tanımlana sosyopatlık, sadece kendine inanma, başka herkesi bir araç olarak görüp dünyayı tehlikeli bulup, sürekli savunma durumunda bulunma halidir. Bir sosyopat için, doğru bildiği şeye sahip olmak için herşey mübahtır.
Kendilerine zararı dokunabilecek her durumu çok önceden düşünüp hazırlık yaparlar. Yaptığı planlar akıllara durgunluk verecek şekilde detaylıdır. Çevrelerinde kendilerine zarar verebilecek kimse kalıncaya kadar durmazlar.
Dürüstlük ve onurdan eser bulunmayan karakterleri tek bir şeye odaklanmıştır, o da çıkar. Güç ve para için herkesi acımasızca kullanırlar. Kendi istedikleri şeye insanları inandırabilir, ikna edebilir ve zorlamak için her türlü laf cambazlığını yapabilirler.
Genellikle zeki olan sosyopatlar tam bir laf ebesidirler. Karşı cinse öyle oynarlar ve kendilerini sevdirirler ki aldatıldığınızı ancak evlendikten sonra anlarsınız.
Çıkarlarının zarar gördüğünü düşünürlerse bir anda saldırganlaşırlar.Herhangi bir baskı, maddi problem veya otorite kurulması karşısında, sinirlenir ve zarar verme eğilimine girerler. Acimasızdırlar ve insanlara verdikleri zarardan dolayı suçluluk duymazlar.
Yaptıkları her hareketin doğruluğundan emindirler. Yanlış veya doğru diye bir ayırım bilmezler. Hasta olduklarına inanmazlar, onlar için diğer insanlar sadece faydalı oldukları sürece değerlidir bu yüzden yaptıklarından vicdan azabı duymazlar.
Şiddet ve saldırganlığa eğilimi olan sosyopatlar, otorite ve toplumsal değerleri tanımazlar. Çıkar veya zevk için kanunsuz işler yapmaktan, yalan söylemekten ve sahtekarlıktan çekinmezler. Hırsızlık, alkol ve uyuşturucu gibi alışkanlıklara sahip olabilirler.
Daima endişe, moral bozukluğu ve sinirlilik hali yaşarlar. Dünya onlar için hayal kırıklıklarıyla dolu tehlikeli bir yerdir. Etrafındaki insanlar ise onun için zararlı ve onu kontrol etmek için çabalayan varlıklardır.