Rilke 1904 yılındaki bir mektupta, "Gelecek içimize giriyor, gelmeden önce içimizde kendini dönüştürmek için" yazmıştı. Ancak geçmiş geçip gittikten çok uzun süreler sonra bile kendini şimdiki anımıza dahil ediyor. Ve geçmişle gelecek arasındaki bu dinamik diyalog sonucu, hayat bizi her iki yönden kovalarken, hayatın anlamını bulmaya çalışıyoruz. Geçmişin ve geleceğin bu kaygan akışkanlığı içerisinde nasıl yürüyeceğimiz konusu; zamanın elastikliğini çok güzel ifade etmiş olan Virginia Woolf'un (25 Ocak 1882-28 Mart 1941), 1939'da bir öğleden sonra kafa yorduğu bir konu.
Moments of Being isimli muhteşem kitabında, Woolf'un günlüğünden alınmış bir günlük yazısında Woolf, aynı zamanda neden yazar olduğunu en keskin ifadelerle gösteren şunları yazıyor:
"Geçmiş sadece, şimdiki an sanki derin bir nehirde süzülüyormuşcasına kolay akarken, tekrar ortaya çıkıyor. Sonra kişi derinliklerin yüzeyini görüyor. O anlarda, ben en büyük doyumlarımdan birini buluyorum, geçmişi düşündüğüm için değil, ama tümüyle şimdiki anın içinde olduğum için. 'Geçmiş ile desteklenen bir şimdiki an', 'çok fazla bastırdığı için başka hiçbir şey hissedemediğiniz şimdiki an'dan bin defa daha derindir. Ama şimdiki anın geçmişin derinliklerinde süzüldüğünü hissetmek için huzur gerekir. Şimdiki an huzurlu olmalıdır. Bu yüzden bu, hayatın bütünlüğüne zarar veriyor ve en küçük bir kırılma bende aşırı üzüntüye yol açıyor: An kırılıyor, sığlaşıyor ve derinliği; ince ve sert kıymık parçalarına dönüştürüyor...Bunu kısmen, bu kırık yüzeye gölge yapmasını sağlayarak beni şimdiki an hissimden iyileştirmesi için yazıyorum. O zaman, soğuk bir nehirde bir çocuk gibi çıplak ayaklarla ilerleyeyim ve kendimi tekrar akıntıya bırakayım."
Moments of Being kitabını son derece tatminkar yapan şey, Woolf'un zaman tanımayan bilgeliğinin, herhangi bir zamanda herhangi bir an için mükemmel şekilde geçerli olması.