- Ne bu ? diyorsunuz.
Başlıyorlar sayıp dökmeye:
- Bu, ekinezya. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor.
- Bu?
- Bu, balina kıkırdağı. Yaşlanmayı önlüyor.
- Bu?
- Bu, Çin sarmaşığı ekstresi… saç dökülmesine bire bir.
- Bu?
- Bu…. diye devam ediyor, sonu gelecek gibi değil.
Öyle ki, artık nerdeyse herkesin kendine özel bir vitamini, doğal besin desteği olmaya başladı. Üstelik de, bırakın kadın-erkek; çocuk-genç-yaşlı ayırımını, sarışınlar için farklı, karakaşlılar için farklı, uzun boylular için farklı, saçını ortadan ayıranlar için farklı, atkuyruğu yapanlar için farklı ürünler var piyasada. Oysa sağlıklı beslenen insanlar yiyeceklerden gerekli tüm vitaminleri aldıkları için ne daha sağlıklı olmak, ne daha geç yaşlanmak, ne filanca hastalıktan korunmak ve ne de daha güzel olmak için vitamin hapları alması gereksiz.
VİTAMİNLER GEREKSİZ Mİ?
Bu tür ‘ticari ürünlerin' zararlarını ortaya çıkaran araştırmaların sayısı her geçen gün artıyor. En son da Archives of Internal Medicine dergisinde yayımlanan araştırmada, avuç dolusu vitamin alan kadınlarda kanser ve kalp hastalıkları riskinde azalma olmadığı, vitaminlerin erken ölümü de engellemediği belirlendi. Amerika' da 77 binden fazla kişi üzerinde yapılan bir araştırmada da uzun yıllar boyunca C, E vitamini ve folat gibi multi-vitamin kullanımının akciğer kanseri riskini azaltmadığı gibi, günde 400 miligram E vitamini alanlarda akciğer kanseri riskinin yüzde 28 daha fazla olduğunu da ortaya koymuştu. Üstelik tehlike sigara içenlerde daha da büyük bulunmuştu. Bu sürpriz bir sonuç değil. Çünkü daha önce yapılan çalışmalarda da yüksek miktarda ve uzun süre alınan A, C ve E vitaminlerinin akciğer ve mide-bağırsak kanserlerine bağlı ölümleri artırdığı ve düzenli olarak vitamin hapı kullanan her 1 milyon kişiden 9 binin bu nedenle vaktinden önce yaşamlarını yitirdikleri ileri sürülmüştü.
VİTAMİN ALMAYALIM MI?
Almayın tabii ki. Vitaminler de aslında birer kimyasal maddedir, yani ilaçtır ve asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Gerçek vitamin eksikliklerinde düşük dozların bir yararının olmadığını ve vücudun ihtiyacından yüksek dozlarda alınan vitaminlerin ise çeşitli yan etkilere yol açtıklarını da sakın unutmayın. Türkiye gibi her çeşit meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği bir ülkede yaşıyorsunuz. Vitamin hapı yutacağınıza sebze ve meyve; balıkyağı hapı içeceğinize balık yiyin. Beyaz peynir, yoğurt, ayran dururken kalsiyum hapı da neymiş. Böylece, hem yeme zevkine varın, hem karnınız doysun ve hem de bunların içinde bulunan maddelerden de yararlanmış olun. Çünkü meyve ve sebzelerin sağlığa faydaları sadece vitaminlerden değil, ‘fitokimyasal bileşikler' ve belki de henüz bilinmeyen daha pek çok başka maddeden de kaynaklanabilir. Bizleri kanserden ve başka hastalıklardan asıl koruyan da vitaminler değil, bu bildiğimiz-bilmediğimiz maddeler olabilir pekâlâ. İyi de, ‘Meyve ve sebze üretiminde de hormonlar, böcek ilaçları gibi pek çok kimyasallar kullanılmıyor mu, onlara ne diyeceksiniz' diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Ama onun da çareleri var:
Mümkünse ‘organik' diye bilinen ürünleri satın alın, ama bunları alırken de bunların gerçekten organik olup olmadıklarından emin olun, aldanmayın. Bütün meyve ve sebzeleri zamanında yiyin, mevsimi dışında asla yemeyin. Domatesi, patlıcanı, fasulyeyi, eriği, kirazı… yazın; portakalı, greyfurdu, mandalinayı, lahanayı, pırasayı… kışın yiyin. Sebze-meyve alırken bunların anormal şekilli olanlarını ve normalden iri olanlarını da sakın almayın.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com