İbrahim Tatlıses, hürriyet'e uzun süre konuşulacak açıklamalarda bulundu.
İbrahim Tatlıses, hürriyet'e uzun süre konuşulacak açıklamalarda bulundu.
Vurulduğu günden beri kaç kez telefonlaştık hatırlamıyorum. Bu kez kalktım, İbrahim Tatlıses'i ofisinde ziyaret ettim. İddialı bir tavla maçı için randevulaştık ama o kadar yoğundu ki tavla oynayamadık. Tatlıses Kebap'ta yedik, içtik, sohbet ettik... Üstelik bir gün değil, iki gün üst üste buluştuk... Vurulduktan sonra herhalde en kapsamlı konuşması bu oldu. Her şeyi anlattı; vurulma anını, doğacak bebeğini, iş hayatını... Sohbetimiz boyunca bir tek şey rica etti; "Fotoğraf çektirmeyelim" dedi. Hay hay dedim, sohbeti akışına bıraktım.
Hastanede kalem istedim, ilk kızımın adı Melek'i yazmışım
Kurşunun geldiği anı hatırlıyorum. Tam arabanın içinde arkaya dönmüştüm, programla ilgili İpek Hanım'a bir şey söylüyordum. Ateş edilen arabayı görmedim, yanımızdan geçmiş... Bir ses duydum. Sonrasında damlayan kanın şıp şıp diye çıkardığı sesi hatırlıyorum sadece... Kafamın içinde damlayan bir kan mı, yoksa kanım omzuma mı düşüyor bilmiyorum. Sadece beynimin içinde giderek daha çok yankılanan bir şıp şıp sesi...
İkinci kurşun burnumun ucunu sıyırıp İpek Hanım'ın boğazına saplanıyor. Zaten arabanın içinde benimkinden çok akan İpek Hanım'ın kanı. Hastaneye vardığımızda doktorlar "Önce İpek Hanım'a müdahale edin" diyorlar zaten, çünkü onun kan kaybı daha fazla...
Sonrasında ilk hatırladığım, doktorların "Bizi duyuyorsanız tepki verin" sesleri... Evet duyuyorum ama sesim çıkmıyor ki... O arada koluma serum için bir şeyler yapıştırmışlar. Nasıl ağırlık yapıyor anlatamam. Dişlerimle çıkarmaya çalışıyorum kolumdaki bandı ama kimse anlamıyor. Sonunda oğlum Ahmed anladı, söktü çıkardı bandı kolumdan. Öyle bir yük kalktı ki üzerimden, müthiş rahatladım. Kalem istedim. Kağıda ilk yazdığım şey sadece Melek olmuş. Neden Melek yazdım bilmiyorum, kızım Melek Zübeyde yüzünden olmalı...
O kurşun bana 40-50 milyon dolara mâl oldu
Vurulduktan bu yana ticari kaybım 40-50 milyon dolar olmuştur. Sadece tedavi masraflarımdan bahsetmiyorum. Düşün, her ay 400-500 bin ciro yapan bir çarktan bahsediyorum. O çark bir kurşunla bıçak gibi kesiliyor. İki yıldır dönmüyor. Ayrıca tedavi masrafları da yabana atılır gibi değil. Almanya'daki hastanenin sadece yatak maliyeti günlük 2 bin euro'ydu. Gerisini sen düşün... Tüm bunlar olunca ekonomik sıkıntı yaşamamak imkansız. Neyse ki sıkıntıların yüzde 80'ini aştık. Sadece yüzde 20'lik bir bölüm kaldı. Allah'ın izniyle 2013'te hem müzik hem iş hayatında İbo geri dönecek...
TRT'yi aradım, dedim ki..
Almanya'da hastanede yatıyorum. Hastanede bir tek TRT Türk çekiyor. Başka Türk kanalı yok. Bir gün, iki gün, üç gün... Baktım hep aynı programlar dönüp duruyor. Bütün programları ezbere biliyorum artık. Sonunda dayanamadım, açtım TRT'ye telefon. "Yahu hep aynı programlar. Allah rızası için değiştirin şunları. Hasta yatağımızda reva mı bu yaptığınız!" dedim.
Sonra tablet bilgisayar getirdi çocuklar da oradan Türk kanallarını izlemeye başladım. En çok izlediğim film ise "Ay Lav Yu" oldu. En az 10-15 kere izlemişimdir. Sermiyan Midyat çok güzel bir komedi yapmış. Her seferinde ekiple birlikte izliyoruz, kahkahalara boğuluyoruz. Halen de arada izliyoruz o filmi...