HABER

Washington Post sordu: Aday olacak mısınız?

Washington Post’a konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD ile Rusya arasındaki uzlaşma planının, Suriye krizinde bir çözüm olacağına inanmadığını ve Esad’ın kesinlikle gitmesi gerektiğini söyledi.

Washington Post sordu: Aday olacak mısınız?

Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olup olmayacağına karar vermediğini ve bunun için bir yıl daha vakti olduğunu belirten Gül’ün Washington Post ‘Opinion’ köşesinde Lally Weymouth’a verdiği röportaj şöyle:

ABD ile Rusya arasındaki kimyasal silah anlaşması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu anlaşmadan memnunuz ancak Suriye’deki kriz sadece kimyasal silah krizi olarak algılanmamalıdır. Bu elbette anlaşmanın önemini azaltmaz. Kimyasal silah konusunun ne kadar teknik bir konu olduğunun ve bunun onaylanması gerektiğinin de farkındayız. Burada dikkat edilecek husus, konunun çok uzun zamana yayılmasını engellemek ve ilerlemeyi kontrol edecek mekanizmaların yerinde olduğundan emin olmaktır. Bu sebeple,Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi konuya net bir çerçeve ile yaklaşmalıdır.

Bunun ile 7’nci Madde'nin uygulanmasından mı bahsediyorsunuz?
Elbette ki 7’nci Madde dahilinde konuşuyorum. Eğer kimyasal silah konusunda bu gelişmeler olur ve Suriye’de her şey bitmiş gibi davranılırsa uluslararası arenada güvenirliğini yitirecektir. Kimyasal silah araştırması bittiğinde işin de bittiğini düşünmemeliyiz.

Görünüşe göre, mevcut anlaşmada Esad yerinde kaldı. Bu sizce yanlış mı?
Bu kabul edebileceğimiz bir durum değil. Hatırlamalıyız ki olaylar başladığında, Suriye halkına büyük umutlar vadedildi. Söylemler çok güçlüydü ancak eylemler bu söylemleri doğrulamadı. Bugüne kadar, yüz binden fazla kişi öldürüldü ve ülke nüfusunun yaklaşık yarısı sığınmacı statüsünde. Eğer şimdi dönüp de, ‘Bu bizi ilgilendirmiyor, olaylar sadece ülke halkının kendi arasındaki bir problem’ dersek, baştaki söylemlerimizle zıt düşmüş oluruz. Olayları akışına bırakırsak, Afganistan’da yaşanan tehlikeler, Akdeniz kıyılarına inecek. Bunu kimse tolere edemez.

Görünüşe göre, Esad yerinde kalacak.
Kimyasal silah konusunda bir ilerleme olduğu doğru. Ancak, savaşa bir çözüm bulunmaz ve yeni bir düzen kurulmaz ise olacakları size söylüyorum.

ABD’deki genel kamuoyu, Suriye’deki muhalefetin aşırı dinciler tarafından yönetildiği doğrultusunda. Silahların Türkiye üzerinden Suriye’ye sokularak, aşırı gruplar, örneğin El Nusra’nın eline ulaşmasında, Türkiye ve Katar’ı suçluyorlar. Haklılar mı?

Suriye’de aşırı dinci gruplar başta yoktu. Eğer olaylar bu şekilde bırakılır ise insanlar önce fanatik, sonra radikal sonra da terörist olacaklar. Olayların en başından itibaren, çok daha etkin olmalıydık ancak olamadık. Eğer gerekli önlem alınmaz ise altı ay ile bir yıl içerisinde karşımıza, sistematik işleyen ve çok sayıda katılımcısı olan gruplar çıkacak ve bunları engellemek çok zor olacak. Bu grupların oluşmasına imkan verenler de Suriye’de olacaklardan sorumlu olacak.

Bunun için ABD’yi mi suçluyorsunuz?
Hayır, bence bunda herkesin payı var. Özellikle P5 üyelerinin ve tüm müttefiklerinin. En başından beri gerekli önlemler alınmalıydı. Bir tek ülkeye işaret etmek istemiyorum. Ancak elbette ki, aralarındaki en güçlü ülke ABD.

Son zamanlardaki Amerikan politikasına bakınca- Obama’nın bir güç kullanmakla tehdit etmesi bir güç kullanmaktan vazgeçmesi- ABD hükümetinin Türkiye’yi yarı yolda bıraktığını düşünüyor musunuz?
Hayır, bunu söyleyemem. Elbette ki, askeri müdahale en son çare. Diplomasinin işlemesine izin vermek daha doğru. ABD’yi bu gelişmelerin tek sorumlusu olarak gösteriyor değilim. En başından beri, iyi hesaplanmış bir politik strateji oluşturulamadı. Politikanın dışında olan, herhangi bir askeri müdahale çözüm yaratmayacaktır. Kapsamlı bir politik stratejiye ihtiyacınız var.

Bana kalırsa, Amerikan Kongresi’nin Suriye’deki muhalefete karşı olan tutumunun sebebi, Türkiye üzerinden El Nusra’ya silah yardımı yapıldığına dair raporlar olması. Bu doğru mu?
Bunu iddia eden insanlar yanlış, uz görüsü olmayan ve bizi tanımayan insanlar. Bu suçlamaları asla kabul edemem. Ayrıca, bu iddiaları olaylardan uzaklaşmak için ileri sürülen bahaneler olarak görüyorum.

Kongrede konuşulan bir başka tartışma ise Katar ve Suudi Arabistan’ın Suriye’deki radikal gruplara yardım ettiği ve Türkiye’nin radikallerin ve silahın sınırlarından geçişine izin verdiği idi.

Aşırı gruplar Türkiye’ye gelmiyor. Ancak, ılımlılar yani demokrasi için çalışanlar Türkiye’de toplanıyor. Biz ılımlılara yardım etmek konusunda öncülük ediyoruz. Yine de bu yaptıklarımız çarpıtılıyor ve tam aksine davranmak ile suçlanıyorsak, bunun, olaylardan kaçış için bir bahane olarak kullanıldığını düşünüyorum.

İsrail’in, Mavi Marmara konusundaki özründen sonra, ilişkilerinizde hiçbir gelişme olmaması, sanırım Obama’yı biraz hayal kırıklığına uğrattı. Türkiye - İsrail ilişkilerinde gelişme için bir umut var mı?

O anlaşma için delegeler karşılıklı görüşüyorlar. Belirli bir toplantı takvimleri var. Özrün dışında, hiçbir ilişkimiz olmadığı söylenemez. Milli bayramlarımıza ve kutlamalarımıza katılıyorlar. Ayrıca toplantılar da pozitif yönde ilerliyor.

Yani, ilişkilerin zamanla düzeleceğine mi inanıyorsunuz?
Her şey yoluna giriyor.

Avrupa Birliği konusunda bazı olumlu açıklamalarınız oldu.
AB, Türkiye için stratejik olarak çok önemli bir konu. Üyelik için görüşmeler devam ediyor ancak çok yavaş ilerliyor. Türkiye’nin AB üyeliği, stratejik hedefimiz.

ABD-İran arasında, nükleer konusundaki anlaşmaya yönelik gelişmelere nasıl bakıyorsunuz? Destekliyor musunuz?
Yeni seçilen başkanın, İran’da yepyeni bir dönem başlattığı çok açık ortada. ABD-İran ilişkileri olumlu bir şekilde gelişirse buna hiç şaşırmam.

Esad’a dönecek olursak, Suriye’deki kimyasal silahları iade edeceğine dair verdiği söze inanıyor musunuz?
Eğer, Birleşmiş Milletler’in kararı hiçbir şekilde 7’nci Madde dahilinde –eksik veya yanlış tercüme edilemeyecek – kadar net olur ise, Esad’ın anlaşmaya uyacağı konusunda daha umutlu olabiliriz.

Ama Ruslar böyle bir anlaşmayı desteklemeyeceklerini belirttiler.
Bu durumda, kimse anlaşma sonuçlarına bakıp da hayal kırıklığına düşmesin. Anlaşmanın dili çok açık ve net olmalıdır.

Yani Esad gitmeli mi?
Bunca kan akıttıktan sonra, kim kalması gerektiğini düşünebilir ki?

Ama dünyayı bu konuda ikna etmelisiniz.
Bu sebeple P5 ülkeleri ve komşular üzerinde yoğunlaşıyorum. Eğer bir araya gelip de çok çalışırlar ise bu krizden politik bir yolla çıkılabilir.

Rusya ile veya Rusya’sız politik bir yol…
Her zaman Rusya ve İran’ın bu anlaşmada taraf olması gerektiğini söyledim. Başından beri, her iki ülkenin de Suriye konusundaki pozisyonlarına, diğer ülkelerden fazlası ile ne kadar bağlı olduklarını gördüm.

Kazanan taraf onlar galiba…
Burada kimsenin kazandığını sanmıyorum. Bence herkes kaybediyor. ABD güçlü bir ülke. Sadece bunu göstermesi gerekiyor. Güçlüler, güçlerini son aşamada gösterirler.

Sizce, Türkiye ve Mısır’ın ilişkilerini güçlü tutmaları önemli mi?
İlişkilerimizin güçlü olması çok önemli çünkü Mısır ve Türkiye Akdeniz’deki iki önemli ülke. Türk ve Mısır halkı, mevcut konuların uzağında birbirine çok derin sevgi besleyen iki halk. Devrimden önce de Mısır halkı ile çok iyi ilişkilerimiz vardı.

Tekrar cumhurbaşkanlığına aday olacak mısınız?
Henüz bunun için vakit var. Yaklaşık bir yıl var. Doğru zaman geldiğinde bu konuda açıklama yapacağım.

Eğer Esad kalırsa, Türkiye’nin mülteci krizi ile büyük sorunu olacak.
Mültecilerin konusu çok ciddi bir konu. Mevcutta, iki yüz bini kamplarda olarak toplam beş yüz bin sığınmacımız var. Türkiye, hepsinin bakımını üstlenmiş durumda ve bunun şimdiye kadar ki maliyeti yarım milyar doları geçti. Elbette ki bununla gurur duyuyoruz. Yardımlarımız devam edecek. Dışarıdan elle tutulur hiçbir yardım almıyoruz. Eğer sığınma süreleri uzar ise bu hem ev sahibi ülke hem de sığınmacılar için sorun yaratacaktır. Ülkelerine geri dönmeleri ve aidiyet hislerini koruyabilmeleri için bir anlaşmaya ihtiyaç var.

Sizce bir anlaşma yolu var mı?
Eğer herkes bunun için azimli bir şekilde üzerine düşen yapar ise bir anlaşma yolu bulunacağına inanıyorum.

Herkes, laik muhalefetin hiç şansı olmadığına çünkü El Kaide’nin çok güçlü olduğuna inanıyor. Siz laik muhalefetin şansı olduğuna inanıyor musunuz?
Daha önce de ifade ettiğim gibi, eğer olayların başından beri anlamlı ve kararlı bir şekilde hareket edilseydi, şu anda korktuğumuz bu gelişmeler ile karşı karşıya kalmayacaktık. Şimdi Suriye’deki krize yönelik net bir pozisyon alınmaz ise yarınlarda çok daha iç karartıcı olaylar yaşanacaktır.

En Çok Aranan Haberler