YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Webo: Türkiye Abdullah Avcı ile iyi yerlere gelecektir

İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un golcü futbolcusu Pierre Webo, bir dönem çalışma fırsatı bulduğu Milli Takımlar Teknik...

İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un golcü futbolcusu Pierre Webo, bir dönem çalışma fırsatı bulduğu Milli Takımlar Teknik Direktörü Abdullah Avcı’ya sabredilmesi halinde Türkiye’nin çok önemli bir teknik adam ve başarı kazanacağını söyledi.
Türkiye Futbol Federasyonu tarafından çıkarılan Tam Saha Dergisi’ne açıklamalarda bulunan golcü, oyuncu kendisine sorulan sorulara şu cevapları verdi:

-Afrikalı oyuncular kıta dışına çıktıklarında ilk tercihlerini başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinden yana kullanıyor. Ama senin hikâyeni incelediğimizde Kamerun’dan Uruguay’a gittiğini görüyoruz. Bu transferi anlatır mısın?
Aslında kariyerimde aldığım bütün kararlar enteresan galiba. Uruguay’ı benim futbolcu olarak doğduğum ülke kabul edebilirsiniz. Elime Nacional gibi önemli bir takımda oynama fırsatı geçti ve bir anda kendimi orada buldum. Hem kişisel olarak hem de kulüp düzeyinde kazandığım bütün büyük başarıları Uruguay’da yaşadım. Dediğiniz gibi Afrikalı oyuncular öncelikle Fransa’ya geçiyor. Ama ben adım adım Avrupa’ya yaklaşmayı tercih ettim. Çünkü kıtamdaki futbolla Avrupa arasında ciddi bir seviye farkı var. Güney Amerika’da oynayarak kariyerim adına bu basamağı çok iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Uruguay’da futbol adına gerçekten çok şey öğrendim.

-Yurtdışında ikinci durağın ise İspanya. Osasuna ve Mallorca futbol yaşantının uzun bölümünü geçirdiğin kulüpler. Bunlar ülkenin en önemli takımları değil. Ama senin orada olduğun dönemde bu kulüplerin çıkışa geçtiğini görüyoruz. Bu bir tesadüf mü?

Daha önce de birkaç kez ifade ettiğim üzere iyi bir takım oyuncusuyum. İspanya’da çok gol atan bir futbolcu değildim. Ama kendimi hep çok iyi gruplar içinde buldum.Osasuna’yla hem Avrupa’da hem de ligde kulübün en iyi derecelerini yaptık. Mallorca’da da iyi işler başardık. Etrafımda oynayan futbolcular benim yanımda iyi gelişim gösterdi ve usta golcüler haline geldi. Güiza, Milosevic, Aduriz, Soldado ve Arango bu oyunculardan bazıları. Ben takım oyuncusuydum, onlar ise golcülükleriyle ön plana çıktı. Özetle hep beraber ilerledik. Şimdi Büyükşehir Belediyespor’dayım. Burada da aynı şeylerin gerçekleşeceğini umut ediyorum. Çünkü Belediyespor da gelişmek ve büyümek isteyen bir kulüp.

-İspanya’da uzun yıllar kalmana ve başarılı olmana karşın neden ayrılmak istedin?
Geçen sezon kulübüm Mallorca çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşadı. Sezon bitmeden ayrılmayı kararlaştırmıştım. Transfer döneminde İspanyol ve İngiliz kulüplerinden teklifler aldım. Ama bu arada beni transfer etmek için en ciddi yaklaşımı gösteren, en çok isteyen Büyükşehir Belediyespor oldu. Şu anda sanırım kulübüm de ben de bu transfer gerçekleştiği için pişmanlık duymuyoruz.

-Türkiye’ye geleli kısa bir süre olmasına karşın takıma çok çabuk adapte oldun. Bu arada İspanya’daki yardımcı rolünün aksine Büyükşehir Belediyespor’un bir numaralı hücum silahı konumundasın. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Aslında geçen sezon Mallorca’da takımın önemli forvet oyuncularının ayrılmasından sonra teknik direktör Laudrup da aynı rolü vermişti. Türkiye’de de bu görevim devam ediyor. Bu beni mutlu ediyor. Biz forvet oyuncuları hep gol atmak isteriz. Çünkü işimiz bu. Şu anda vuruşlarımın içeri girdiği bir dönemdeyiz. İşler yolunda gidiyor. Bu sorumluluğu üstlenmekten şikayetçi değilim.

Büyükşehir Belediyespor’un hücum hattını incelediğimizde farklı ekollerden -oluşan güzel bir mozaik görüyoruz. Sen, Brezilyalı Doka, Boşnak Visca ve size destek veren İsveçli Holmen. Farklı futbol kültürlerini temsil etmenize rağmen çok uyumlu bir görüntü çiziyorsunuz. Sırrınız ne?
Bu işin sırrı teknik kadroda aslında. Neye ihtiyaçları olduğunu çok iyi tespit etmişler ve ellerindeki malzemeyi çok doğru kullanıyorlar. Görevde olduğu sürece Abdullah Avcı bunu çok işi başardı. Yeni teknik direktörümüz Arif Erdem’in de aynı çizgide devam edeceğine inanıyorum. Mütevazı olarak tanımlayabileceğim kulübümün bu kadar iyi işler çıkarmasının sihri de taşları doğru bir şekilde bir araya getirmek ve karışımı iyi kullanmak zaten.

-Teknik direktörünüz Abdullah Avcı A Millî Takım’ın başına geçti. Birlikte çalıştığın zaman içinde onunla ilgili neler gözlemledin?
Onun ayrılmasıyla iki farklı duygu yaşadım. Ailenin babasının aileden uzaklaşması gibi bir durum söz konusu. Bu yüzden üzgünüm. Diğer yandan Türk halkına şunu söyleyebilirim; birazcık sabırla çok iyi bir antrenör kazandıklarının farkına varacaklar. Biraz sabır, biraz da şansla Abdullah Avcı yönetiminde Türk futbolunun çok iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.

-Türkiye’de oynanan futbol ve ligin kalitesiyle ilgili neler söylemek istersin?
Spor Toto Süper Lig büyük mücadelenin yaşandığı üst seviyede bir lig. Gelmeden önceki düşüncelerimle burada oynamaya başladıktan sonra oluşan fikirlerim çok farklı. İspanya’yla karşılaştırmak gerekirse orada iki büyük kulübün, Barcelona ve Real Madrid’in büyük egemenliği var. Ya da İskoçya’dan örnek vermek gerekirse Celtic ve Rangers’ın yanına diğer takımların yaklaşması mümkün değil. Türkiye’de ise zirveye oynayan takımlarla diğerleri arasında çok büyük fark yok. Büyük takımlar biraz dikkatsiz davrandıklarında kolaylıkla puan kaybedebiliyor. Bu da dikkatli olmalarını gerektiriyor. Zaten son yıllara bakarsak Bursaspor’un şampiyon olduğunu ve zirve yarışının birçok takım arasında geçtiğini görüyoruz. Bu da ligi daha heyecanlı kılıyor. Türkiye’de gerçekten çok iyi oyuncular var. Bunu açıkçası İspanya’dayken çok fark etmemiştim.

-Bu oyuncuların isimlerini verebilir misin?
İlk aklıma gelenleri sayayım. Eskişehirspor’un savunmasında yer alan Diego’yu çok beğendim.Trabzonsporlu Burak Yılmaz harika bir futbolcu. Oyuna çok şey katıyor. Kayserispor’daki Amrabat da dikkatimi çeken bir oyuncu. Dediğim gibi İspanya’dakiler Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ı ve buradaki oyuncuları biliyor. Oysa başka takımlarda da kaliteli isimler var. Kendi takım arkadaşım Mahmut’u da unutmadan söyleyeyim. Daha iddialı bir takımda patlama yapıp çok iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum.

-Büyükşehir Belediyespor lige çok iyi başladı ama sonradan durakladı. Hedefiniz ne?
Lige ilk galibiyetin ardından beşinci olarak başladık. Dediğiniz gibi sonradan bir duraklama dönemi yaşadık. Ama sakatlık sorunu yaşamazsak neden ilk dörde giremeyelim? Ama adım adım gitmekte fayda var. Gerçekçi olmak gerekirse ilk dörde girmek bizim için bir rüya. Ama hayal kurmak bedava. Şans yanımızda olmaya devam ederse neden olmasın?

-Peki ya gol krallığı?
Şu an itibariyle Burak Yılmaz'la aramızda ciddi bir gol farkı var. Kendisine en içten başarı dileklerimi sunuyorum. Çok iyi bir futbolcu. Sadece golcü olarak değil oyuna başka katkılarıyla da çok faydalı. Üstelik arkasında ona yardım eden çok kaliteli bir oyuncu topluluğu var. Ben elimden geleni yapacağım. Ama şu anda gol krallığından fazlaca bahsetmek bencilce olur. Biz takım olarak elimizden geleni yapmalıyız. Lig bittikten sonra hedefimizi yakalamışsak ve bunun yanında bir ödül daha gelirse elbette sevinirim.

-Belediyespor kendi evindeki maçlarını büyük bir statta ama çok az bir seyirci önünde oynuyor. Sanırım bu daha önce rastlamadığın bir durum.
Evet, kariyerimde böyle bir şeyi ilk kez görüyorum. Ama gelen taraftarlarımızın birer fenomen olduğunu da söylemeliyim. Pankartlarıyla, farklı tezahüratlarıyla bizi destekliyorlar. Onlara teşekkür etmek lâzım. Çünkü bir şekilde varlıklarını hissettiriyorlar. Az seyirci önünde oynamanın motivasyona etkisine gelince... Bireysel olarak bir oyuncunun sahaya çıktığı zaman diğer faktörlerden çok fazla etkilenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sahada topun ve yeterli sayıda oyuncunun olması motive olmak için yeter. Fakat bazen 12. adamın etkisi olabileceğini kabul etmeliyim.

-Büyükşehir Belediyespor’un renkli taraftar grubu Bozbaykuşlarla tanıştın mı?
Yüz yüze tanışma fırsatım olmadı. Ama twitter hesabıma mesajlar geliyor. Öncelikle kendi taraftarımıza, sonra mesaj yollayan diğer futbolseverlere yanıt vermeye çalışıyorum. Bu arada maçtan önce tribüne çağrıldığımda gidip onlara selam vermeyi öğrendim. Artık unutmuyor, mutlaka tribüne gidip sevgilerine karşılık veriyorum.

-Bu yıl Afrika Uluslar Kupası var. Ama ülken Kamerun bu turnuvanın dışında kaldı. Bu olumsuz tabloyu neye bağlıyorsun?
Gerçekten çok üzüntü verici ama Kamerun kupada yok. Kamerun; Mısır ve Nijerya ile birlikte futbolseverlerin bu turnuvada izlemek istedikleri bir takım. Dünya Kupası’ndan sonra bir gelişme süreci yaşamamız gerekirken bunu başaramadık. Afrika Uluslar Kupası’na katılamamamız bunun göstergesi. Sorun futbolu yönetenlerde. Gelişime açık bir ülkede fırsatları iyi kullanamadılar. Bunun cezasını da halk çekecek. Ülkelerini izleyemeyecekler. Kamerunlu oyuncular da bu büyük turnuvada kendilerini gösteremeyecek. Futbolcular bir türlü sadece futbolu düşünerek gelemiyor Millî Takım'a. Afrika’nın öncüsü olan ve çok daha iyi yerlerde olması gereken Kamerun kötü durumda. Cezayir'le oynanması gereken hazırlık maçının iptal edilmesini tüm dünya gördü. Millî Takım maça gitmedi bile.

-İstanbul’u ne derecede tanıma fırsatı buldun?
Bugün benim için tarihi bir gün, röportajdan sonra Sultanahmet’i ve Ayasofya’yı gezmeye gideceğiz (gülüyor), İstanbul keşfedilecek çok şeyi olan bir şehir. Çok kolay bir şekilde adapte oldum buraya ama en kötü tarafı bir türlü alışamadığım yoğun trafik, çok etkileyici (gülüyor).

*Unutamadığın gol?
Dünya Kupası elemelerinde 3-2 kazandığımız, Abidjan’daki Kamerun-Fildişi Sahilleri maçında 3 golü de ben atmıştım. Üçüncü golü maçın sonlarında kaydetmiştim. Golü attıktan sonra tribünlerden insanları düşerken gördüm, ölenler oldu o maçta. Maçtan sonra annemle konuştum, heyecandan sesi titriyordu. Duygusal olarak çok etkileyici bir maçtı. Kariyerimdeki en önemli goller olduğunu söyleyebilirim. Başka goller de var tabii ama Millî Takım'da attığım goller bambaşka. Çocukluğumuzdan beri millî maçları izleyerek büyüdük. İlk defa Millî Takım'a çağrıldığımda çok mutlu olmuştum. Benim için çok büyük bir sevinç kaynağıydı.

-Büyükşehir Belediyespor’u dışarıda tutarsak, forvette birlikte oynadığın partnerlerden en iyi anlaştığın hangisiydi?
Çok var ama en iyi anlaştığım Samuel Eto’o diyebilirim. Onunla beraber oynamak bir zevk.

-Avrupalılar Afrika Kupası'nın iki yılda bir düzenlenmesine karşı çıkıyor. Afrikalılar ise bunun arkasında duruyor ve iki yılda bir düzenlemeye devam ediyor. Bu konuda neler söylemek istersin?
Bizim paramızı verenler Avrupalılar, onları da anlamak lâzım. Ancak bir Afrikalı için Afrika Kupası’nın ne anlama geldiğini Afrikalı olmayan birinin anlaması imkânsız. Kupa sırasında her şey duruyor. Bir Afrika Kupası maçı oynanırken, insanlar televizyonda izlerken elektrikler kesilirse, enerji bakanı işini kaybeder (gülüyor). Bu yaşanmış bir olay. Afrika Kupası bizim için her şey. Bir kıtanın partisi, festivali gibi. Çok acılar yaşamış bir kıtanın böyle bir eğlenceye sarılmasını da anlamak lâzım. Hem açlık hem çile, birçok doğal afet yaşamış bir kıtanın bir tanecik festivali var. Bir futbolumuz var elimizde, onu da tabii ki vermek istemiyoruz. FIFA bizi anlasın. Bizim Afrika Kupası’na ihtiyacımız var. Aslında bunu her sene oynamamız lâzım. Yaşadığımız bütün çilelere karşılık olarak aslında her sene oynasak insanlarımızın acısını biraz hafifletiriz.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler