TRABZON (İHA) - Yabani hayvanların ekosistemleri ve yaşama alanları bozulduğu için özellikle kış aylarında aç kalınca yerleşim yerlerine inerek saldırılarda bulundukları belirtildi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Yaban Hayatı Uzmanı Doç. Dr. Şağdan Başkaya, doğada yaşayan ve insanların canına ve malına zarar veren hayvanlar arasında kurt ve yaban domuzunun ilk sırada yer aldığını söyledi. Bunun doğal bir sonucu olarak da insanların yerleşim alanlarına yakın bir yerde bu türlerden herhangi birini görünce öldürerek kurtulmayı düşündüklerini kaydeden Doç. Dr. Başkaya, "Yaban domuzları her mevsim ürünlere zarar verirken, kış mevsiminde özellikle kırsalda insanlara da doğrudan zarar verebilmektedir. Kurtlar ise, kış ayları haricinde insanların genelde koyun, keçi ve sığırlarına saldırarak zararlar verirken, kış aylarında kendilerini de hedef seçebilmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu kış aylarında insanların can güvenliğini tehdit eden saldırılar özellikle kurtlar tarafından yapılmaktadır. Bu gibi yaban hayvanı saldırıları veya zararları tarih boyunca insanlarla yaban hayvanları arasında hep yaşanmıştır. Ancak, yaban hayatı uzmanları kurtların dünya genelinde olduğu gibi ülkemizdeki populasyonlarının da azaldığını belirtirken, sayıları iyice azalmış olan kurtların hala insanları tehdit ediyor olmasının nedeni de kamuoyunda ciddi bir merak konusu olmuştur. Hemen her yıl ülkemizde kış mevsimi gelince kurt ve domuz saldırıları görülmektedir. Köy, mezra, belediye, ilçe merkezleri ve hatta bazı il merkezlerinde kurtlarla insanlar karşı karşıya gelir. Bazı yörelerde bu durum yaban domuzlarıyla insanların karşılaşması şeklinde de yaşanmaktadır. Örneğin geçen yıl Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde yaşanan ve birisinin kuduz olduğu tespit edilen vahim kurt saldırısı sonrası yaralanan ve kuduz tehlikesi yaşayan insanlarla kuduz aşısı krizi halen hafızalardadır" dedi.
Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de canavar olarak anılan kurtların evcil hayvanlara ve bazen insanlara verdikleri ölümcül zararlarla toplumlarda kötü bir üne sahip olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Başkaya, "Bu kötü ünleri nedeniyle büyük bir kısmı geçmişte kurtlardan arındırılmış olan Avrupa kıtası gibi Amerika Birleşik Devletleri'nin bazı bölgeleri de bugün tekrar geri dönüş projeleriyle kurtları geri kazanmaya çalışmaktadır. Kurt, özellikle avladıkları yaban hayvanlarının populasyonlarını dengede tutarak ekosistemin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayan önemli bir yırtıcı türdür. Birçok yaban hayvanı türü gibi kurtların da populasyonlarının azalmasında ve zamanla yok olma sürecine girmesindeki en önemli etkenler; yaşam ortamlarının (habitat) bozulması, parçalanması ve yok olması, kaçak avcılık ve aşırı avcılık, hayvanların yasadışı ticareti (ticareti yasak olan, koruma altındaki kuş türleri, yılan, kaplumbağa, balık türleri gibi), toprak, su ve hava kirliliği ve devamında küresel düzeyde iklimsel değişmelerdir. Bugün hem kurtların yaşam alanları süratle bozulmakta, hem de doğrudan kurtlar vurularak yok edilmektedir. Doğadaki geyik, karaca, yaban koyunu, ceylan, yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, tavşan, yaban domuzu, keklik gibi birçok tür benzer tehditlerle yok edilirken, kurtların besin kaynakları yani esasen kurtlar yok edilmektedir" diye konuştu.
"İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜKLERİ'NE ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR"
Doç. Dr. Şağdan Başkaya, kurtların herhangi bir alanda bulunması gerekenden çok daha düşük populasyon yoğunluğuna sahip olsalar bile günümüz şartlarında insan çıkarlarıyla çatışmamalarının mümkün olmadığına dikkat çekerek, şunları söyledi:
"Ekonomik sıkıntıların çok yoğun olarak yaşandığı kırsal alanlarda kaçak yapılaşma, ormandan tarım alanı açma, yol yapımı, kaçak ağaç kesimleri gibi birçok nedenle yaşam alanları tahrip edilmeye devam etmektedir. Bu durumda olumsuz etkenlerin en aza indirilmesi ve yok edilmesi için başta eğitim ve ekonomik gelişmeyi sağlamak için gerekli önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Ayrıca, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Av ve Yaban Hayatı Dairesi Başkanlığı'nın ve dolayısıyla her ilde mevcut olan İl Çevre ve Orman Müdürlükleri'nin kurtlarla ilgili çalışmalarını yoğunlaştırmaları ve her yıl periyodik olarak devam ettirmeleri gerekmektedir. Bu konuda üniversitelerin ilgili fakülteleri, araştırma kurumları, doğa korumayla ilgili sivil toplum örgütleri başta olmak üzere herkese önemli görevler düşmektedir. Aksi taktirde, kurtlar saldırmak zorunda kalacaklar ve insanların kafasındaki saplantı haline gelmiş olan kötü ünlerini de devam ettireceklerdir. Bunun sonucunda da insanlar her gördükleri yerde kurtları öldürmeye çalışacaklardır. Halbuki kurtlarla ilgili yeterli araştırma ve izleme çalışmaları yapılsa, kurtların bu kadar zor durumda kalmalarının önüne geçilse kötü olayların yaşanması da önlenmiş olacak."
Kurt saldırılarının geçtiğimiz yıllara bakıldığında daha çok Mersin, Konya, Karaman, Erzurum, Ankara, Kars, Kırklareli ve özellikle Hakkari'de yoğunlaştığını kaydeden Doç. Dr. Başkaya, "Şikayet sahibi vatandaşların iddialarının adli makamlara intikal etmesine sebebiyet verdirilmeden İl Çevre ve Orman Müdürlükleri tarafından araştırılması, uzman bilirkişi raporlarına göre de imkanlar dahilinde zararlarının karşılanmasına çalışılmalıdır. Özellikle bazı durumlarda kurt gibi yırtıcı memelilerin evcil hayvanlara veya insanlara saldırmayı alışkanlık haline getirdikleri bilinmektedir. Ülkemizdeki şikayetlerin bir kısmının bu durumdan kaynaklandığı da bilinmektedir. Bu gibi durumlarda ise sorun teşkil eden bireylerin saptanarak avlanmasına izin verilmelidir. Sadece çok özel durumlarda insanlara zarar veren bu canlı türüne karşı, ağır kış şartlarında yetkililer tarafından yiyecek bırakılmasını ise ancak geçici bir çözüm olarak önerebiliriz" şeklinde konufetkenler; yaşam ortamlarınıştu.