HABER

'Yamalı bohçadan kalma anayasa' çıkışı! '1982 yerine 2023 Anayasası Sempozyumu' kitabı yayınlandı!

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu iş birliğiyle hazırlanan “1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu” kitabı yayımlandı. Kitabın takdimini de Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. Mehmet Uçum, 'Bu kez olsun tam olsun diyelim yamalı bohçadan kalma anayasa ülkemize yakışmıyor' dedi.

'Yamalı bohçadan kalma anayasa' çıkışı! '1982 yerine 2023 Anayasası Sempozyumu' kitabı yayınlandı!

Panelin açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan yaparken diğer konuşmacılar arasında Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptı.

12 Eylül'de çocuk mahkumlardan biri olduğunu belirten Mehmet Uçum, darbenin 43. yılında yeni anayasa konulu toplantı düzenlenmesinde görev aldığı için bahtiyar olduğunu dile getirdi.

MEHMET UÇUM: YAMALI BOHÇADAN BETER ANAYASA CUMHURİYET'İN 100. YILINA YAKIŞMIYOR

'Ülkemizin bu gelişimini yeni bir aşamaya taşımak için Cumhuriyetimizin 100. yılını taçlandırmak için Türkiye Yüzyılı’nı görkemli bir şekilde başlatmak için artık hedefimiz yeni anayasadır. 1987 yılından beri, yani tam 36 yıldır Türkiye’de yeni ve sivil bir anayasa talebi var. 1987 ila 2017 arasında 23 değişiklik yapılmasına, 19 değişiklik yürürlüğe girmesine rağmen yeni anayasa talebi her zaman ülke
gündeminde çeşitli seviyelerde yer aldı.

Başlangıçta 177 asıl maddeye sahip 1982 Anayasası, şu anda 154 asıl madde ile caridir. Cari maddelerin 96’sı 30 yıl içinde 19 seferde 184 temel ve tali hususta değişikliğe uğradı. Buna rağmen Türkiye’de yeni anayasa ihtiyacı ortadan kalkmadı. Hem darbe ürünü olan hem de bu kadar çok değişikliğe uğrayıp bütün iç tutarlılığını, dil ve terim uyumunu yitirmiş yamalı bohçadan beter bir anayasayla yaşamak cumhuriyetin 100. yılında ülkemize yakışan bir durum değildir.

casa

Elbette yeni bir anayasa hedeflense de sıfırdan, sil baştan bir kurgu olmayacağı tüm toplumda
genel kabul görüyor. Cumhuriyetimizin kurucu lideri Atatürk’ün öngördüğü üniter yapının, adalet ve insan haklarına dayanan demokratik, laik, sosyal devlet ve hukuk devletinin temel olduğu; resmi dilin “Türkçe”, bayrağın “Ay Yıldızlı Albayrak”, milli marşın “İstiklal Marşı”, başkentin “Ankara” olduğu bir anayasa milletimizin vazgeçilmezidir.

Yeni anayasada halk iradesinin temel kazanımı olan başkanlık sisteminin ve tüm kuvvetler açısından demokratik meşruiyet ilkesinin korunması ve geliştirilmesi de özellikle 14 ve 28 Mayıs 2023
seçimlerinden sonra halkımızın verdiği bir talimata dönüşmüştür.

Açıktır ki, Cumhuriyetimizin ilkeleri ve demokratik birikimimiz yeni anayasanın kaidesi yani en sağlam temeli olacaktır. Bu temel üzerinde yükselecek ve 41 yıl sonra darbe anayasasından tamamen kurtulmamızı sağlayacak adıyla, felsefesiyle, çağımıza uygun içeriğiyle yeni bir anayasadan söz edebiliriz. Kurumsal yapıların ve seçkinlerin taleplerine ve iradelerine değil halkın talep ve iradelerine göre hazırlanan sivil bir anayasa diyebiliriz. Türkiye’nin her ferdinin kendini asli unsuru olarak saydığı kapsayıcı, Türk milleti ve Türk vatandaşlığı yaklaşımının esas olduğu kuşatıcı bir anayasayı
ifade edebiliriz.

Kişinin her türlü hak ve özgürlüklerinin eksiksiz yer aldığı, yeni kuşak hak ve özgürlük alanlarının tanımlandığı, hak ve özgürlüklerin esas, sınırlamaların istisna olduğu özgürlükçü bir
anayasa vurgusu yapabiliriz. Kişilerin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan; doğanın, çevrenin, iklimin, denizlerin, kıyıların, ormanların, su kaynaklarının, doğal kaynakların, yeraltı zenginliklerinin korunmasını, doğru ve kamu yararına kullanılmasını güvence altına alan; doğal afetlere karşı insanı koruma amacına hizmet edecek hukuksal tedbirleri içeren koruyucu bir
anayasanın ne kadar önemli olduğunun altını çizebiliriz.

Herkesin gelir güvencesine sahip olması, genel olarak fırsat eşitliği, çalışanlar bakımından adil bir asgari ücret, ücretsiz sağlık hakkı, ücretsiz eğitim hakkı, eksiksiz sosyal güvenlik hakkı, hassas sosyal gruplar ilave destekler, farklı sosyal yardım ve sosyal hizmet imkânlarının
geliştirilmesi, çalışma hakkının eksiksiz gerçekleştirilmesi, toplumda gelir grupları arasındaki farkları yukarıya doğru azaltacak adil bir gelir dağılımı sistemine geçiş gibi birçok sosyal adalet yaklaşımına ve yeni sosyal politikalara imkân veren sosyal bir anayasayı

Elektronik demokrasi, birey inisiyatifli demokratik sisteminin işleyişinin geliştirilmesi için elektronik katılım hakkı, halkın milletvekilini geri çağırma hakkı, halkın yasa teklifi hakkı, halkın itiraz edici referandum hakkı, halkın Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı, yasama sürecine halkın katılım imkânlarının ve mecralarının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, yargılama
süreçlerinde halk iradesinin de etkili olacağı yapılar ve fonksiyonlar gibi kurumlar yoluyla gelişkin demokrasiye imkân veren bir anayasayı işaret edebiliriz.

Nihayet değerli konuklar, devletin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan, ülkesel tam bağımsızlığı bütün boyutlarıyla korumaya ve güçlendirmeye
imkân veren milli bir anayasa yaklaşımının esas olması gerektiğini vurgulayabiliriz. Her egemen devlet pozitif hukukunu oluştururken ve uygularken beka esaslı bir politik hukuk anlayışıyla hukuk üretimini yapar ve beka anlayışıyla uygular.

Nitekim pek çok Batı devletinin yaptığı da budur. Beka tehdidi oluşturacak ya da beka tehditlerine zemin ve güç kazandıracak bir hukuk uygulaması, güya evrensel hukuk adına olsa bile egemen bir devlet açısından meşru değildir ve asla kabul edilemez. Bu nedenle yeni anayasa hedefinde milli anayasa yaklaşımı belirleyicidir. Halkın taleplerine dayanarak hazırlanan anayasa taslağının kamuoyu, sivil toplum tartışmasından sonra teklife dönüşmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde 400’den fazla oyla kabul edilse bile halkın onayına sunularak yürürlüğe girmesi yöntemini dikkate alan toplum merkezli anayasacılık hususunda milletimiz nezdinde genel mutabakat olduğu gözleniyor.

Özetle, halkla başlayıp halkla biten bir yapım süreci demokratik meşruiyet ve şeffaflık
açısından en doğru yöntem olarak öne çıkıyor. Türkiye’de anayasalar kabul edildikleri yılın adıyla anılır; yürürlükteki anayasada bu sebeple “1982 Anayasası” olarak adlandırılır. Ancak bu hukuki bir zorunluluk değildir. Doktriner ve yargısal bir teamüldür.

Bu nedenle Türkiye eğer 2028’e kadar devam edecek, Büyük Millet Meclisinin 28. Dönemi’nde yeni bir anayasaya kavuşursa, yeni anayasanın 2024 ve sonraki bir yasama yılında kabul edilse bile “2023 Anayasası” olarak adlandırılması çok anlamlı olur. Anayasanın bu şekilde adlandırılacağı başlangıç metni içinde ifade edilebilir. Böylelikle Türkiye Yüzyılı’nın anayasası, “2023 Anayasası” adıyla Cumhuriyetin 100. yılı anayasası olarak tarihe geçer.

Bu sembolizm, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığın, anayasanın içeriğinin yanı sıra adıyla da işaretlenmesi olarak kabul edilebilir. Hedef “2023 Anayasası”dır. 2023’ten sonra hangi yılda kabul edilirse edilsin Türkiye Yüzyılı’nda kabul edilecek yeni anayasanın adı “2023 Anayasası” olmalıdır.

'BU KEZ OLSUN TAM OLSUN DİYELİM'

O nedenle gelin hep birlikte Cumhuriyetin 100. yılını da kapsayan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28. Yasama Dönemi’nde Türkiye anayasa mutabakatı sağlayalım, “Bu kez olsun, tam olsun.” diyelim, Türkiye Yüzyılı’nı yeni anayasayla görkemli bir şekilde başlatalım. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu olarak ve kendi adıma teşekkürlerimize gelince; öncelikle olağanüstü yoğun gündemine
rağmen zaman ayırıp toplantımıza teşrif ederek, biraz sonra aramızda bulunacak ve bizleri onurlandıracak, Kurulumuzun Başkanı Sayın Cumhurbaşkanımıza en derin şükranlarımızı ve saygılarımızı sunuyoruz.

Panellerimizin yönetimini ve tebliğlerini üstlenen değerli hocalarımıza, dostlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Toplantı davetimizi kabul edip burada bizlerle olan tüm değerli konuklarımıza çok teşekkür ediyoruz. Bu toplantıyı birlikte yaptığımız Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığının emeği geçen çalışanlarına, Başkan Prof. Dr. Fahrettin Altun’a çok teşekkür ediyoruz. Bir de böyle toplantıların öncesinde, yapıldığı sırada ve sonrasında, bütün nüanslarıyla titizlikle uğraşan, yoğun emek harcayan o görünmez kahramanlara, başta Mustafa Akış, Aysun, Dilek, Büşra, Çağatay ve Olga olmak üzere isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz tüm katkı verenlere, kurulumuzun tüm üyelerine, raportörlerine, çalışanlarına ve bu kampüsteki tüm görevlilere sonsuz teşekkürler.'

İLGİLİ YAYINI İNCELEMEK İÇİN

En Çok Aranan Haberler