Yanartaş Milli Parkı'ndaki ateşler yaklaşık 1000 yıldır yanıyor. ‘Sonsuz Ateş’ olarak da anılan ve doğal bir ateş kaynağına sahip Yanartaş, Anadolu’nun nadide doğal güzelliklerinden biri.
Yanartaş, Antalya Beydağları Milli Parkı içerisinde, Çıralı ve Olimpos tepelerinde, deniz seviyesinden yaklaşık 230 metre yükseklikte yer alıyor.
Yanartaş’a ulaşmak için önce Çıralı’ya gitmeniz gerekiyor. Antalya - Çıralı arası 82 km. Yol yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Kemer - Yanartaş Milli Parkı arası yaklaşık 40 km. Çıralı - Yanartaş Milli Parkı ise arası ise mesafe 3 km, yani birbirlerine oldukça yakın konumdalar.
Çıralı'ya ulaştıktan sonra otellerin ve portakal bahçelerinin arasından uzayan yolu 3.5 km geçtiğinizde Yanartaş’a çıkan yolun başına geliyorsunuz. Buradan Yanartaş’a, yaya olarak yaklaşık 1400 m uzunluğundaki bir patikadan, yaklaşık % 10 eğimli yokuştan 30 dakika yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Yanartaş Milli Parkı giriş ücreti 9 TL ücret alınıyor. Müze kart ile giriş var. Yani müze kartı olanlar için giriş ücretsiz.
Yanartaş'daki gazın kökeninin petrol olduğu düşünülüyor, fakat tam petrol yatağının üzerinden çıkmamış olabileceği ileri sürülüyor. Tektonizmanın güçlü olduğu alanda gaz kaynağı oldukça küçük ve sızıntı şeklinde. Gazdan yararlanmak için sondaj yapılmaya başlanmış fakat bu, alevlerin azalmasına neden olmuş, alevler yakındaki krom madeninden yükselmeye başlamış ve daha sonra sondaj iptal edilmiş. Yanartaş'da en çok ziyaret edilen gaz kaynağı Yanartaş 2 olarak isimlendirilen kaynak.
Zaman içinde alev sayıları değişkenlik göstermiş. 1935'de 2 noktadan, 1945'de 4 yerden, 1982'de 3 noktadan alevlerin çıktığı belirlenmiş. 1986'da çok daha fazla noktadan alev çıktığı görülmüş. Değişikliğin sebebi sel sularının getirdiği alüvyonların çıkışı engellemesi. Yapılan hesaplamaya göre 1935 m3/h gaz çıkışı vardır. Derinlerdeki gazın miktarı bilinmediğinden ne kadar daha yanacağı tahmin edilemiyor.
Ülkemizde bir çok yerin olduğu gibi Yanartaş'ın da efsanesi var. Çıralı Plajı’nın kuzeyinde yer alan Yanartaş'ın efsanesi antik Yunan mitolojisine dayanıyor.
Efsaneye göre Ephyra Kralı Glaukos’un oğlu Hipponoes bir av partisinde kardeşi Belleros’u öldürür ve ‘Belleros’u Yiyen’ anlamına gelen Bellerophontes adını alır. Ephyra’dan sürülen Bellerophontes, Argos kralına sığınır. Kendisine sığınan bu genci öldürmeyi kendine yakıştıramayan Argos Kralı onu Likya kralına gönderir.
Likya kralı acınacak haldeki bu genci öldürmek istemez ve onu Olympos Dağı’nda yaşayan aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu ve ağızdan alevler saçan canavar Chimera ile dövüşmeye gönderir. Bellerophontes, Pegassos adlı kanatlı atına binerek Chimera ile dövüşmeye gider.
Chimera saldırdığında Pegassos havalanır ve Bellerophontes yere inerken mızrağı ile canavarı yerin yedi kat dibine gömer. Fakat Chimera yerin 7 kat altından alevler saçmaya devam eder. Anadolu’da binlerce yıldan beri anlatılagelen ve Homeros’un bize bu şekilde aktardığı efsaneye göre hala yanan alevler, Chimera’nın yerin yedi kat dibinden fışkıran alevleridir.
Bellerophontes’in zaferini kutlamak amacıyla Olympos’da bir yarış düzenlenir. Atletler Chimera Kutsal Ateşiyle meşalelerini tutuşturarak Olympos kentine koşarlar. Böylece, Olimpiyat Oyunları’nın Anadolu’daki ilk örneği gerçekleşmiş olur. Günümüzde yakılan ‘Olimpiyat Meşalesi’ Chimera’nın sönmeyen ateşinin sembolik bir ifadesidir.