Peşimdeki Şeytan/It Follows (Geceyarısı Çılgınlığı)
"Yapalım bir 'geceyarısı çılgınlığı' diyenler" için ideal film. Geçen yılki 'Babadook'u hatırlarsınız, 'It Follows', korku kategorisinde kült film olma unvanını ondan devraldı, yürüyor. Sıkıcı bir banliyöde, ergenliğin bütün sıkıntılarını yaşayan gençlerden biri, yeni tanıştığı erkek arkadaşıyla romantik bir gece geçirdikten sonra kendini korkunç bir lanetin hedefi olarak buluyor. Sürekli üzerine doğru zombi adımlarıyla yürüyen, bir tek onun görebildiği, bazen tanıdığı insanların görüntüsüne de bürünen ve yakaladığı zaman onu öldürecek olan bir 'şey'. Bu 'şey'den ancak erkek arkadaşının yaptığı gibi, onu seviştiği birine devrederek kurtulabilir.
Kızımız arkadaş grubuyla birlikte bir açıklama bulabilmek için önce erkek arkadaşının, sonra 'şey'in peşine düşerken izleyici de bütün arka planlarda kıza doğru yaklaşan birini arayarak paranoyaklaşıyor.
Banliyö durgunluğu, ilk heyecanlar, ergenlikten yetişkinliğe geçiş, yan temalar, katmanlar filan hepsi bir yana; cumartesi gecesi 24.00'da korku filmi izlemek için sinemaya giden insanın aklında tek soru oluyor: Korkutuyor mu? Evet, özellikle bazı sahnelerde epey korkutuyor. Bir 'Halloween' olmasa da hatta özellikle müzik kullanımında 'Halloween'den etkilendiği çok açık olsa da vaadini yerine getiriyor. Zaten böyle bir filmi, korkma arzusuyla sinemayı doldurmuş bir kitleyle birlikte izlemek bile başlı başına zevk.
Epey ödül de almış. Devam filmi için çalışmalar başlamış, ekipten birinin verdiği tüyoya göre ikinci filmin adı Follow It olabilirmiş. Onu da Peşindeyim Şeytan, olarak izleriz herhalde. (Atlas, 24.00)
Hayatımın Şarkısı/La Famille Belier (Antidepresan)
Fransa'da dört kişilik bir çiftçi ailesi. Anne, baba, erkek çocuk sağır ve dilsiz. Kız çocuk ise hem duyuyor, hem konuşuyor, hem de okula yeni gelen müzik öğretmeninin keşfiyle anlaşılıyor ki muazzam bir şarkı söyleme yeteneği var. O zaman derhal Paris'teki müzik akademisi sınavlarına hazırlanmaya başlamalı, çünkü şansı çok ama çok fazla. Fakat o Paris'e giderse ailenin dünyayla ilişkisini kim kuracak? Çünkü daha ilk sahnelerden itibaren görüyoruz ki anne baba kızlarına jinekolojik muayaneleri sırasındaki çevirileri yaptıracak derecede aşırı bağımlı. Genel olarak komik, zaman zaman gözlerden yaş getiren hikâyesiyle film, sırf fragmanı üzerinden 85 ülkeye satılmış. 'Amelie'den sonra dünyayı fethedecek Fransız filmi olduğuna kesin gözle bakılıyor. Başroldeki kızın ilk filmi olduğuna inanmak zor, çünkü kendisi sanki oynamıyor da yaşıyor gibi. Peki bu rolü nasıl kapmış? 'O Ses' yarışmasının birincisi olarak. Cesar ödüllerinin de Umut Veren Kadın Oyuncu başlıklı olanı kendisine gitmiş. Ne diyelim, darısı bütün ümitli gençlerin başına.
Ancak biraz bakınınca gördüm ki, Fransa'da kıyametler koparmış film, hatta o kıyametler İngiltere'ye de sıçramış. Erkek çocuk dışında, anne baba rolünü üstlenen oyuncuların herhangi bir işitme ve konuşma engelinin olmaması, hızlı bir işaret dili kursu alarak bu role girişmiş olmaları işitme ve konuşma engellileri aşırı kızdırmış. O rolü yapabilecek bunca oyuncu varken, ellerini havada hızlı hızlı sallayan bu insanlar da ne oluyor diye soruyorlar. Enteresan durum ama valla ben işaret dilini bilmediğim için, zevkle izledim bir çok ödül de almış olan filmi.
Bu arada filmin gösterimi Fransız Kültür Merkezi'nde ve salona girmeden önce ortalama 20 dakikalık bir kuyrukta bekleme söz konusu, haberiniz olsun. Son derece normal, çünkü filmi resmen Fransız topraklarında izliyor olacaksınız ve İstiklal Caddesi'nden o topraklara adım atarken de güvenlikten geçmek gerekiyor. FKM salonu yenilenmiş, koltuklar şahane. Ancak perde biraz küçük mü ne, tam karar veremedim. Yakından izlemeyi sevenlendenseniz, en ön sıradan bile yer alabilirsiniz.(Fransız Kültür Merkezi, 21.30)