Kızdan çok ailesine bakarım!
Canlandırdığınız 'Çetin' karakteriyle aranız nasıl?
Ben Çetin'i çok seviyorum. Çok tatlı, çok can bir adam. En yakın arkadaşımın onun gibi biri olmasını çok isterdim. Aile yapısı da tam benim istediğim gibi. Çok birbirine bağlı bir aile. Çetin, karısına çok aşık bir adam. Bir tane çocukları var. İki de olabilir mesela o. (Gülüyor)
Kendiniz için de çok çocuklu bir aile mi istiyorsunuz ileride?
Ben hep kendi ailemi örnek aldım. İki çocuk güzel ya... Aile gerçekten çok önemli. 'Evlenirken sevdiğin insanı almıyorsun, onun ailesini alıyorsun' lafı çok doğru. Aile ile uyuşulamazsa, ne kadar seversen sev; o iş olmaz. Yanlış olur.
Yani bir kızın aşkından ölseniz bile ailesiyle anlaşamazsanız, evlenmez misiniz o kızla?
O tarihten itibaren o kadar ölmem o kız için.
Aşkın gözü kör değil mi artık yani?
Kördür ama ciddi kararlar almaya başladığınızda açılabilir. (Gülüyor) O kararlar, hayat arkadaşlığıyla ilgili kararlar çünkü. Aşkın gözü kördür mantığıyla evliliğe dalanların çoğu, şu anda birbirleriyle konuşmuyor. Ben bir kere yapmak istiyorum bu işi. O yüzden de çok hassasım.
Şakalaşmaktan hoşlanmam!
Oysa insanların çoğu ya evlenmek istemiyor ya da defalarca evlenip boşanıyor artık...
Kader, kısmet bu işler. Bak bir sene sonra konuşuyoruz seninle; ikimiz de yine aynı yerdeyiz. Bekarız yani. (Kahkahalar)
Ama ben size uğurlu geldim. Siz, o röportajdan sonra çok güzel bir aşk yaşamaya başladınız. Şimdi uğurlu gelme sırası sizde...
İnşallah. (Kahkahalar) Bu arada aileden konu açılmışken; dizide de aile gibi olduk. Çok gerçek geliyor dizi bana. Öyle ki; ortada iyi bir senaryo hatta dekor bile olmasa, biz herhangi bir yerde oturup ekipçe akşam yemeği yesek ve televizyon bunu yayınlasa bile, iş yapar. (Gülüyor)
Hep komedilerde mi izleyeceğiz sizi?
Ben sadece bu dizide oynadığım için tiyatroda bir komedi oyununda rol almayı reddettim. Artık başka şeyler oynamak istiyorum. Komedi yapmanın, çok sıkıntılı bir yanı var. İnsanlar seni kendilerine yakın görüyor. Seninle şakalaşmaya çalışıyor. Ben de hiç hoşlanmam öyle şeylerden.
Hiç yolda, gelip yüzünüzü okşayanlar, makas alanlar filan oluyor mu?
Bazen suratımı ellerinin arasına alıp; 'Canım benim' diye okşayan teyzeler oluyor...
Bu durum rahatsız ediyor mu sizi?
Yok. Çok tatlılar ya... Ben sadece çok utanıyorum, çekiniyorum. Mesela röportajdan önce telefonla konuşuyordum. Kapatıp sana doğru gelirken, geri döndüm. Hani geçen röportajda senin 'maske' diye nitelendirdiğin o sert tavrım var ya; o lanet olası şeyi bir türlü atamadım.
Türkiye'nin en ünlü sanatçısının oğlusunuz. Alışık olmalısınız ilgiye... Evet ama babam bizimle birlikteyken, ünlü biri gibi değildi. Ben de normal biri gibi yaşıyorum ve insanlar gelip bana sevgi gösterince, şaşırıyorum.
Gökçe makas alabilir!
Tanıdıklarınızın yanaklarınızı sıkıştırmasından, sizden makas almasından hoşlanır mısınız?
Çocukken, yanaklarım mor gezermişim. Sokakta görenler sıkıştırırmış, annemler yanaklarımı ısırırmış. O yüzden, benden makas alınmasından nefret ederim.
Gökçe Hanım almıyor mu?
Almıyor. Fena yaparım alırsa. (Kahkahalar) Yok, o alır ya! Bir şey olmaz!
Babanızın ölüm yıldönümünde, "Ne zaman Sezen Aksu'nun 'Yol Arkadaşım' adlı parçasını dinlesem, babamı hatırlıyorum" dediniz...
Babamla ilgili röportaj yapmayı sevmiyorum aslında. (Gözleri doluyor) O parçayı çok önceden Sezen Aksu'nun bir Harbiye Açıkhava konserinde dinlemiştim ve acayip ağlamıştım.
Şarkıda, 'Uzun uzun konuşuruz bir gün son İstanbul beyi' diye bir cümle var. Şimdi Kemal Bey karşınızda olsa, ne derdiniz ona?
(Uzun uzun yutkunuyor) Her zamanki gibi; önce konuşmayı seçmezdik. Özlemle, uzun uzun birbirimize bakardık. Sonra da kemikleri çatırdatırcasına sarılırdık. Konuşmak çok sonra gelirdi. Bilmiyorum ki ya... Bayılırdım belki de...
Gökçe Hanım'ı da anlatır mıydınız?
Ben tanıştırdım Gökçe'yi babamla. (Gözleri doluyor) Belki çoğu insan orayı bir mermer ve topraktan ibaret görüyor ama bilmiyorum. Böyle saçma sapan şeyler yapıyor arada insan.
Saçma sapan mı? Bence çok özel bir an...
Hayat nasıl devam eder, ne gibi sürprizler hazırlar bilmiyorum ama karşımdaki insan çok değerli ve çok iyi biri. Bu kadar düzgün bir insanı, babamın da tanımasını çok isterdim.
Bence kesinlikle hissetmiştir sizi...
Vallahi ben tanıştırdım, kendi bilir. (Gözleri dolu dolu, gülüyor) Ece, geçen röportajda çok eğlenmiştik. Bu, niye bu kadar duygusal oldu ya!
Doğum günümü unutmayın!
Konuyu dağıtalım. Bu pazar yaşgününüz...
Evet; unutursan yandın. (Gülüyor) Yaşgünümde hatırlanmak isterim. Hediye alıp vermeyi, sürprizleri pek sevmem. Stres oluyorum, bunalıma giriyorum doğum günlerimde. Enteresan bir adamım. Gelmesin benim doğum günüm, olmasın! Böyle hastalıklarım var işte. (Gülüyor)
Peki pastanızı üflerken ne dileyeceksiniz?
Bak, o dilek tutma kısmını hiç atlamam. "Her şey çok güzel olsun" diyeceğim.
Evlenmeye dair bir dileğiniz olacak mı? Önceki röportajımızda, "Doğru kızı bulursam, gözünün yaşına bakmam" demiştiniz bana...
Her şey güzel giderse, gözünün yaşına bakmam tabii. (Gülüyor) Çok şükür, şimdilik bir arıza yok. Ama verilmiş kesin bir karar da yok.
Yeni bir tiyatro projeniz var mı?
Yeni bir oyun bulursak, büyük ihtimal Gökçe ile oynayacağım. Doğru bir tekst tutturursak, çok hoş olacağını düşünüyorum.
Oyunculukta rekabet içinde misiniz?
Öyle şeylerim yoktur. Gökçe benden başarılı olursa, ödül alırsa mutlu olurum. Birlikte iş yapmak da zor değil. Bu kişi birlikte olmak istediğiniz kişi değil mi? Niye zor olsun? Daha çok birlikte olun işte; ne güzel!
Ama bazen insanın işini yaparken gerilip; "Allah'tan sevgilim var, çıkışta yanına gider rahatlarım" dediği anlar oluyor...
Ben yine o sahneden inip, Gökçe'nin yanına giderim. Hiç sorun olmaz yani benim için. (Kahkahalar) Bunların hepsi çok güzel sınavlardır aslında bir ilişkide. Bunları birlikte yaşayıp, kazasız belasız atlatabiliyorsan; aradığın insanı bulmuşsun demektir bence!