İSTANBUL (AA) - İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Halil Kürşad Aslan, Amerika'nın İran'a yönelik yaptırımlarını değerlendirdi.
Aslan, yaptığı yazılı açıklamada, ABD'nin İran yaptırımlarının ikinci ve son paketinin 5 Kasım'da yürürlüğe girdiğini, Washington'un İran ile imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) anlaşmasından tek taraflı olarak çekilmesi ile 2015 öncesi ABD mevzuatında yürürlükte olan ve KOEP ile uygulamadan kaldırılan yaptırımların yeniden tesis edildiğini hatırlattı.
Uygulamaya konulan yaptırımların, İran ekonomisinin temel direkleri konumunda olan petrol ihracatı, deniz taşımacılığı ve bankacılık sektörlerini hedef aldığını belirten Aslan, Türkiye, Çin, Hindistan, Yunanistan, Güney Kore, Japonya, Tayvan ve İtalya'nın geçici olarak yaptırımlardan muaf tutulacağını ifade etti.
- "İran'ın dize getirilmesi amaçlanıyor"
Aslan, ABD’nin yaptırım kararlarıyla OPEC içinde Venezuela ve Suudi Arabistan'ın ardından en büyük üçüncü petrol rezervine sahip ülke konumundaki İran'ı sıkıştırmasını anlamlı bulduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"ABD'nin asıl hedefi, Çin'e karşı kendi yanında hareket etmeye müsait bir İran yaratma çabası. Donald Trump, bu kararlarla iç siyasette dindar evanjelik cemaatler ve ekonomik çıkar gruplarından aldığı desteği de arttıracak. İran'ın dize getirilmesi için son derece sistematik bir program hazırlandı. Politik ekonominin üç sac ayağı olan üretim, finans ve güvenlik alanlarında İran rejimine diz çöktürme ve İran halk kitlelerini rejime karşı ayaklandırmaya yönelik orta vadeli bir plan dikkat çekiyor. İran ekonomisinin ve milli üretim çarklarının can damarı olan petrol ve doğalgaz sektörlerinin yanında otomotiv, ulaştırma, sigortacılık gibi sektörlerin de hedef alındığı yaptırımlarla İran rejimi ile halk arasında fay hatlarının giderek açılması amaçlanıyor. İran’da zaten oldukça sorunlu olan finansal kurumlar da hedef alınmış olup dış dünya ile temas etmesine yönelik önemli adımlar planlanmıştır. İran'a karşı ABD'nin izlediği politikaya İran Devleti de karşı hamlede bulunarak Amerikan karşıtı cephenin genişlemesine yönelik girişimlerde bulunuyor. Bu konuda komşu ülke Türkiye'den de destek beklentileri dile getirildi. Türkiye, İran'a uygulanan yaptırımlara tek taraflı olması ve uluslararası hukuk ilkelerine de uymaması nedeniyle karşı çıkıyor. Ancak bu karşı duruş 2009-2010 yıllarında yine aynı şekilde gösterilen meydan okumaya nazaran daha ölçülü. Çünkü Türkiye, İran'ın Suriye'de izlediği politikalar karşısında büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Ancak yine de Türkiye, İran'ın iç karışıklığa maruz kalıp Suriye ve Irak'ta görüldüğü gibi büyük bir kaosa girme ihtimaline binaen temkinli. Türkiye için en iyi senaryo gerilimin azalması."
- "Rejim, İran halkı kadar etkilenmeyecek"
Açıklamada, İran üzerine çalışmalar yapan Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Hülya Özkan'ın şu görüşlerine de yer verildi:
"ABD'nin kararları İran'da en fazla orta sınıfı etkileyecek ve rejim iç siyasette muhaliflere yönelik baskıyı artıracak. Tahran ve İsfahan gibi büyük şehirlerde halk kendisini güvensiz hissediyor ve ellerinde bulunan riyal ve altınları dolara çevirmeye çalışıyor. Şii dindar grupların yoğun olduğu küçük şehirlerde ise ABD'ye karşı büyük bir öfke var. Şu anki yaptırımların İranlı milliyetçiler için (Batı tarafından desteklendiği düşünülen) 'Musaddık Darbesi'nden farksızdır. İran'da medyanın yaptırımlara yönelik genel tutumuna baktığımızda, reformistler de muhafazakarlar da ABD'nin attığı adımları sert bir dille eleştiriyor. İran medyası yaptırım kararlarının küresel ölçekli olduğunu dile getiriyor. Öte yandan, bu yaptırım kararlarının İran rejiminden çok halkın günlük yaşamını etkileyeceğini düşünüyorum."