Yargıtay Başkanı Ali Alkan, yetkili makamlar eliyle yürütülecek terörle mücadelenin mutlaka 'hukuka uygunluk' alanı içerisinde kalması gerektiğini söyledi. “Terörle mücadelede hukukun üstünlüğüne bağlı kalma, sadece mümkün olması gereken değil, aynı zamanda gerekli ve zorunlu olan koşuldur.” diyen Alkan, yargının, terörün hangi özgürlükleri istismar amacıyla kullandığının da farkında olduğunu dile getirdi. “Biz devletimizin hukukun üstünlüğü ilkesi içinde kalarak terörü sona erdireceğine inanıyoruz” şeklinde konuşan Yargıtay Başkanı, diğer yandan terörist faaliyetlerin hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamayacağının ve haklı görülemeyeceğinin de altını çizdi.
2012–2013 adli yıl açılışı nedeniyle Ankara JW Marriott Oteli’nde bir tören düzenlendi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da aralarında olduğu devletin zirvesinin katıldığı program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından da Yargıtay Birinci Başkanı Ali Alkan, açılış konuşmasını yaptı. Alkan, konuşmasının başında Beytüşşebap’taki terör saldırısından hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Toplumlarda adalete duyulan ihtiyacın, adalete bağlı olan ihtiyaca göre geliştiğini belirten Yargıtay Başkanı Ali Alkan, “Adalet toplumsal ihtiyaç olarak devletin varlık sebebini oluştururken, bir vicdani güç olarak da meşruiyetin kurucu unsuru ve sınırlarının belirleyicisi olmuştur.” dedi.
Devletlerin hangi esas üzerine kurulursa daha sağlıklı ve uzun ömürlü olacakları sorusuna hep aynı cevapların verildiğini belirten Alkan, bu cevabın da 'hukukun üstünlüğü' olduğunu ifade etti.
"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAMANIN ŞARTI YÖNETENLERİN SAYGILI OLMASIDIR"
Hukukun üstünlüğünün, yönetenlerin egemenlik yetkisine dayanarak bizzat kendi koydukları kurallarla kendilerinin de bağlı olmaları şeklinde ortaya çıktığını aktaran Yargıtay Başkanı, “Bunu bireyler arası ilişkilerin hukuk çerçevesinde yürütülmesi tamamlar. Yönetenlerin kendilerini hukukla bağlı hissetmeleri, bireyler arası ilişkilerde de hukuka bağlılığın yerleştirilmesini imkânsızlaştırır. Bu anlamıyla hukukun üstünlüğünü sağlamanın şartı, yönetenlerin hukuka saygılı olmalarıdır.” diye konuştu.
Ali Alkan, hukukun üstünlüğünün, "devletin üzerinde devleti hukuka bağlayan faaliyet yetkisinin kaynağı olarak hukuku tanıyan, yönetilenlere herkes için geçerli ve önceden belirlenmiş kurallarla hukuki güvence sağlayan bir ilke" olduğunu dile getirdi. Anayasada açıkça tarif edilmeyen hukukun üstünlüğü kavramının bir yandan kurumlara, yöneticilere ve yönetilenlere kendi vicdani sezgileri doğrultusunda en yapıcı telkinlerde bulunduğunu ifade eden Yargıtay Başkanı, “Diğer yandan anayasanın 2. maddesinde gösterilen devletin ‘insan haklarına saygı’ yükümlülüğüne, ‘hukuk devleti’ ilkesine ve 138. maddesinde hâkimler için bir hüküm verme esası olarak sayılan ‘hukuka uygun olma’ kriterine işaret ederek genel nitelikli ölçüler koymaktadır.” şeklinde konuştu.
Alkan, hukukun üstünlüğü kavramının, bu telkinler yanında yasama ve yürütme organı üyelerinin kendisine bağlı kalınacağına dair üzerine yemin edecekleri bir anayasal değer olarak ortaya çıktığını vurguladı.
"DEVLETİN AMACI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜDÜR"
Yargıtay Başkanı Alkan, hukukun üstünlüğünün hem devlet hem de toplum katında nasıl hayata geçirileceğini ise “Hukukun üstünlüğünü hayat geçirme ideali tarihsel tecrübeler ışığında bir devlet formu olarak düşünüldüğünde gelip duracağımız yer ‘demokratik hukuk devleti’ modelidir.” şeklinde açıkladı. Alkan, “Devletin meşruiyet kaynağı millet, sınırları hukuk amacı ise hukukun üstünlüğüdür.” ifadelerini kullandı.
"TERÖRİST FAALİYETLER HİÇBİR HUKUKİ GEREKÇEYE DAYANDIRILAMAZ"
Terörün insan haklarını ciddi bir şekilde tehlikeye atan, demokrasiyi tehdit eden ve özellikle meşru hükümetleri istikrarsızlığa uğratmayı ve çoğulcu sivil toplumu yıkmayı amaçlayan cebir ve şiddete dayalı bir olgu olduğunu anlatan Ali Alkan şöyle devam etti: “Terörist faaliyetler hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamaz ve haklı görülemez. Devletin, ülkesinde yaşayan herkesin yaşam hakkını terör eylemlerine karşı koruması pozitif yükümlülüğü, öncelikli ve asli görevidir. Terörün sınırı aşan özelliği de dikkate alındığında bu görev ulusal ve uluslararası işbirliğini de zorunlu kılmaktadır. Ancak bu işbirliği zorunluluğu ülkelerce yerine getirilmediği gibi terörün politik bir araç olarak kullanılmasına bile tanık olmaktayız.”
Terörist faaliyetlerin özellikle din, demokrasi, milliyet, çoğulculuk ve insan hakları gibi toplumsal veya hukuksal değerleri, sadece istismar amacıyla kullandığının altını çizen Yargıtay Başkanı, “Terörün bu değerlere yönelik istismar edici stratejisi, mücadelenin bu alanlarda da kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullandı.
"TERÖRLE MÜCADELE HUKUKA UYGUNLUK ALANI İÇERİSİNDE KALMALI"
Ancak yetkili makamlar eliyle yürütülecek terörle mücadelenin mutlaka 'hukuka uygunluk' alanı içerisinde kalması gerektiğini vurgulayan Ali Alkan, “Terörle mücadelede hukukun üstünlüğüne bağlı kalma, sadece mümkün olması gereken değil, aynı zamanda gerekli ve zorunlu olan koşuldur. Yargı, terörün hangi özgürlükleri istismar amacıyla kullandığının farkındadır. Biz devletimizin hukukun üstünlüğü ilkesi içinde kalarak terörü sona erdireceğine inanıyoruz.” şeklinde konuştu.
"YENİ BİR ANAYASAI TBMM’DEN BEKLİYORUZ"
Bugün Türkiye’nin önceliklerinden birisinin de yeni anayasa olduğunu kaydeden Yargıtay Başkanı Ali Alkan, “Yargıtay; sivil inisiyatifleri, siyasi ve sosyal kurumları ile tüm toplumun yeni bir anayasaya ihtiyaç duyarak beklediğini görmektedir. Yargıtay da toplumla birlikte hukukun üstünlüğünü ele alan demokratik değerlere bağlı, toplumsal uzlaşmaya dayanan yeni bir anayasayı TBMM’den beklemektedir.” görüşünü aktardı.
Yeni anayasanın mutlaka toplumsal katılımı, uzlaşmayı esas alması gerektiğinin altını çizen Ali Alkan, şöyle devam etti: “Yeni anayasa, ‘devlet iktidarını hukukla sınırlandırma, hak ve özgürlükleri güvence altına alma’ biçimindeki anayasacılığın özüne uygun ilkelere gözetilerek yapılmalı ve gemenliğin kullanılış biçimi, erkler ayrılığı, yargı denetimi, yargı bağımsızlığı gibi konular bu öz çerçevesinde ele alınmalı, devletin üniter yapısını zaafa uğratacak düzenlemelerden ise kaçınmalıdır.”
"YARGITAY'DA BİRİKEN DOSYA SAYISI 1 MİLYONU GEÇTİ"
Yargıtay’daki iş yoğunluğu ve biriken dosyalar konusuna da değinen Ali Alkan, Yargıtay’a yıllık ortalama 650 bin dosya geldiğini, bunlardan her yıl 550 bininin incelenerek karara bağlandığını aktardı. Bu şekilde her yıl 100 bin dosyanın arşivde bekleyen diğer dosyalara eklendiğini ifade eden Yargıtay Başkanı, 2007 yılında arşivde bekleyen dosya sayısının 650 bin iken 2011’de bu sayının 1 milyon 150 bine çıktığını vurguladı.
"BİRİKEN DOSYALAR İÇİN TEK ÇÖZÜM MERCİİ YARGITAY DEĞİLDİR"
Yılda 650 bin dosyanın Yargıtay’a gelmesinin makul bir durum olmadığını ve bu sayının dünya ortalamasının yaklaşık 50 katı olduğunu vurgulayan Ali Alkan, “Bu iş yükünün sorumlusu tek başına Yargıtay olmadığı gibi tek çözüm mercii de Yargıtay değildir.” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz