ANKARA (ANKA)- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, açılan boşanma davasında eşini zina yapmakla itham eden kocanın tazminat ödemeye mahkum edilemeyeceğine karar verdi.
Daire, "Dava konusu edilen sözlerin boşanma davasına ilişkin dilekçede yer alan dava sebebinin diğer bir anlatımla iddianın kanıtlanması amacıyla söylendiği, iddia ve savunma sınırları içinde kaldığı anlaşılmış olup davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir" dedi.
Davacı kadın S.M., kocası Z.M. nin açtığı boşanma davasına ilişkin dilekçesinde kendisini zina yapmakla suçladığını ve bu iddialarını kanıtlayamadığını belirtti. S.M. söz konusu beyanların kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirdiğini belirterek manevi tazminat talebiyle dava açtı.
-YARGITAY, ‘KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI YOK'
Mahkeme, S.M. nin kocasını tazminat ödemeye mahkum etti. Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararının bozarak, "Söz konusu beyanların kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir" dedi. Yargıtay, verdiği kararda şu görüşleri dile getirdi:
"Davacı, davalının daha önce aralarında görülen boşanma davasındaki dava dilekçesinde, aralarında davacının yurtdışında doğup büyüyenler gibi serbest hareket etmesinden kaynaklanan geçimsizlik bulunduğunu belirttiği ‘benden sana aile olmaz, git başının çaresine bak' biçiminde haber yolladığını ileri sürerek boşanma nedenlerini açıkladığı, ayrıca yargılama sırasında tanık beyanlarına karşı diyeceği sorulan davalının ‘ben 62 yaşındayım, bugüne kadar geçinip de şimdi ayrılmak istiyorsam bunun mutlaka bir sebebi vardır, ben davalının zina yaptığına bizzat şahit olduğum için bu davayı açtım' biçiminde açıklamalarda bulunduğunu, bu şekilde kendisini asılsız biçimde zina yapmakla suçlamasının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek manevi tazminat istemektedir. Dava konusu edilen sözlerin boşanma davasına ilişkin dilekçede yer alan dava sebebinin diğer bir anlatımla iddianın kanıtlanması amacıyla söylendiği, iddia ve savunma sınırları içinde kaldığı anlaşılmış olup davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir."