HABER

Yargıyı sarsan kitaptan çarpıcı ayrıntılar

‘Bürokratlar adayları üstü kapalı tehdit etti’

Ertekin HSYK seçiminin perde arkasını anlattığı kitabında Adalet Bakanlığı’na ağır suçlamalarda bulundu: “Bürokratlar, hakim ve savcıların dosyalarındaki bilgileri manipülatif biçimde kullandı”.

Vatan Gazetesi'nin haberine göre, Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin’in yargıda büyük yankı uyandıran “Yargı Meselesi Hallonuldu - Yargıçların Eşekli Demokrasi ile İmtihanı” isimli kitabında çarpıcı ayrıntılar yer alıyor. Ertekin, HSYK üyeliği seçimi sürecinde, Yargıtay ve Danıştay’ın, Adalet Bakanlığı’nın liste yaptığını bilmelerine rağmen sessiz kaldığını, YSK’nın ise adayların propagandasını yasaklayarak meydanı Bakanlığın listesine bıraktığını, istifa eden HSYK üyelerinin ise istifa açıklamasında seçime hiç değinmediklerini belirtti. Ertekin bu durumun Bakanlık ile yüksek yargı arasında ‘Dolmabahçe Paktı’ içerisinde olduğunu gösterdiğini savundu.

Bakanlık dosyaları kullandı

Bakanlık bürokratlarının HSYK seçiminin alt yapısı için gereken temel girişimlerini tamamlamak için bakanlıktaki dosyalarını incelediklerini öne süren Ertekin, “Öncelikle, bütün hakim ve savcıların dosyalarının gözden geçirildiği bir ilk seçim anketi hazırlığına uygun şekilde, neredeyse her hâkim ve savcının seçimdeki tutum alışının belirlenmesine dönük somut veriler ortaya çıkarıldı. Hakim-savcıların dosya ve tüm kayıtları zaten ellerindeydi. Adliyelerde başsavcılar ve komisyon başkanları aracılığıyla ilk toplantılar yapıldı” ifadelerini kullandı.

Bakanlığın adayların her türlü bilgisini, kendi uhdesinde tuttuğunu, doğal olarak gizli ve açık sicillerdeki arşivi daima kullanımına açık durumda olduğuna dikkat çeken Ertekin, “Bakanlık bürokrasisi bu nedenle, olağanüstü bir gücün sahibiydi. Dahası elindeki bütün arşiv bilgilerini manipülatif bir biçimde ve istedikleri gibi kullanmakta en küçük bir beis duymuyordu” dedi.

Adaylara baskı

Ertekin, HSYK seçiminde Bakanlık listesine rağmen bağımsız olarak aday olan dindar-muhafazakar hakim ve savcılara da baskı uygulandığını iddia etti: “Herhangi bir icazet almaksızın HSYK adayı olmak isteyen dindar-muhafazakar hakim ve savcılara yönelik ‘Yarsav’ın oyuncağı olma’, ‘Vebal altında kalırsın’ şeklinde yaygın bir manevi baskı söylemi kullanılmış, bunlara aldırış etmeyenler Başsavcılar ve Komisyon Başkanları eliyle üstü kapalı çekilmeye davet edilmişler ve kendilerine başlarına gelebilecekler konusunda ‘aydınlatıcı’ bilgiler verilmiştir.”

Seçim olmadı ki...

Ertekin, HSYK seçiminin, gerçek anlamda bir seçim olmadığına, yeni üyelerin seçimden hemen sonra “Yargıda Durum Analizi” toplantıları yapmasıyla açıkladı. Bu toplantıların seçimden önce yapılması, hakim ve savcıların taleplerinin bilinmesi gerektiğini kaydeden Ertekin, HSYK’nın toplantıyı seçim sonrasında yapmasının seçimin nasıl bir zeminde yapıldığını gösterdiğini belirtti. Ertekin, seçim sürecini, tek partili dönemde yapılan seçimlere benzetti.

Ertekin, dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur’un, HSYK üyeliğine aday olurken açıkladığı CV’ye (özgeçmiş) tepki göstererek Okur’un CV’sinde, Genelkurmay Başkanlığı Harp Akademileri Komutanlığı’na bağlı Milli Güvenlik Akademisi’nden diploma aldığını, burada 2003 yılı Ekim ayından 2004 yılı Şubat ayına kadar eğitim gördüğünü belirttiğine dikkat çekti. Ertekin, şöyle devam etti: “Okur, kendisinin mesleki bilgi ve geçmişini hâkimlikten bürokrasiye ve oradan da askerliğe kadar taşıyan bu geniş müktesebat karşısında neden etkilenmemizi istemektedir? Neden bunu CV’sinin ana unsuruna dönüştürmeyi tercih etmiştir? Hem de “askeri vesayete” karşı mücadele ettiğini söyleyen bir hükümetin memuru iken! Yüksek yargının, 28 Şubat döneminde birkaç saatlik bir brifing almış olmasını kıyasıya eleştiren bir seçmen kitlesinin kendi HSYK adaylarının iddia konusu Ayışığı ve Sarıkız darbe girişimleri döneminde hem de 6 ay boyunca askerden brifing almasını sorun yapmamış olması daha da ilginç bir durum çıkarır ortaya.”

“Uygulamalar devam ediyor”

Ertekin, kitabında isim vermeden Ergenekon ve diğer benzer davalara ilişkin de çarpıcı tespitler yaptı:

“Geçmişin iktidar faillerinin, geçmişin refleks ve pratiklerinin oluşturduğu bir geleneğin içinde, kriminal fail haline getirilmeleri sadece iktidar sahiplerinin değiştiğini gösterir. Fakat demokraside ilerleme kaydedildiğini göstermez. Tersine, geleneksel iktidarın uygulamaları, pratikleri ve zihniyetinin kendi muhaliflerini kuşatacak ve teslim alacak kadar güçlü olduğunu gösterir.”

En Çok Aranan Haberler