İSTANBUL (AA) - ZEYNEP RAKİPOĞLU - Kaval, ney, zurna ve düdük gibi üflemeli çalgıları yarım asırdır büyük bir özenle üreten Ali Rıza Acar, babasından devraldığı mesleğini sürdürecek çırak bulamadığı için zanaatını bırakamıyor.
Kastamonu Cide doğumlu 64 yaşındaki Ali Rıza Acar, ilkokulu bitirdikten sonra geldiği İstanbul'da babasının Tahtakale'deki atölyesinde çırak olarak mesleğe ilk adımını attı.
Acar, 10 yıl boyunca babasının izinden giderek ürettiği ney, zurna, kaval, düdük gibi üflemeli çalgılarda usta oldu. Babasının mesleği bırakmasının ardından işi tamamen devralan Acar, Esenler'de açtığı atölyede 50 yıldır büyük bir aşkla mesleğini sürdürüyor.
Sabahın erken saatlerinde geldiği atölyesinde gün boyunca çalışan Acar, çeşitli ağaçlardan elde ettiği parçayı belli bir boyuta getirdikten sonra tezgahta milimetrik ölçülere göre ince ince işleyerek şekillendiriyor.
Tozlu bir ortamda çalıştığı için ciğerlerinden rahatsız olan Acar, ilerleyen yaşına rağmen mesleğini sürdürüyor. Acar, zanaatını sürdürecek çırak bulamadığı için bu mesleğin unutulmasından korkuyor.
Beş çocuk babası Acar'ın tek isteği, ağaca "ses" vererek kazandığı parayla büyüttüğü çocuklarına öğrettiği zanaatının sürdürülmesi.
- "İtina gösterirsen güzel ses verir"
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Acar, üflemeli çalgı ustası "Düdükçü Nuri" lakaplı babasının, "Artık bu mesleği sen yürüteceksin, benim gibi usta oldun." diyerek mesleği kendisine bıraktığını anlattı.
Kaval üretmenin incelikli bir iş olduğunu belirten Acar, "Perdelerini güzel deleceksin. İç deliği çok önemli. Yamuk yapılırsa olmaz. Çok itina gösterir, güzel işçilik yaparsan güzel ses verir. Kaval deyip de geçmeyin. Bugün piyasada çok nadir usta var. Kaval yapan en eski ustalardan bir tanesiyim." dedi.
Acar, kavalın birçok çeşidi olduğunu aktararak, ürettiği kavala ilişkin şu bilgileri verdi:
"Yaptığımız ikinci pozisyon do kaval. Tabii bunun birinci pozisyonları da var. Ana sesleri mi'den tutun da fa, do, do diyez ve la'ya kadar var. Do kavalın aşamasını anlatırsak uzunluğu 75 santimetre boyunda olacak. İç deliğini de 16 milimetre çapında deliyoruz. Dil ile birinci perde arası 39 santimetre oluyor. Daha sonra 3,5 santimetre aralıkla 7 perde deliyoruz. Altta bir de cin delikleri var. Bunları deldikten sonra kavalımız tamamlanmış hale geliyor."
- "Tozlu, talaşlı olduğu için artık çırak yetişmiyor"
Kavalın birçok ağaç türünden yapılabildiğini fakat en iyisinin kayısı ve erik ağacından olduğunun altını çizen Acar, bir kavalın yapımının yaklaşık 4 saat sürdüğünü, çok fazla talep olduğundan ve tek başına çalıştığından siparişleri yetiştiremediğini anlattı.
Acar, do kavalın fiyatının 250 lira olduğunu fakat ağacın türüne göre fiyatların 600-700 liraya kadar çıktığını söyledi.
Ali Rıza Acar, meslekte artık çırak yetişmediğinden yakınarak, "Çırak dediğin zaman 13-14 yaşında gelecek, 20 yaşına kadar bizim yanımızda çalışacak. Şu anda çırak bulmak zor. Bu iş tozlu, talaşlı olduğu için çırak yetişmiyor artık, biz bu işin son ustalarıyız. Türkiye'de bu dilsiz kavalın başka ustası yok. Benim çocuklarım gelecekte yapar mı yapmaz mı bilmiyorum. 4 oğluma da öğrettim. İnşallah ben öldükten sonra yaparlar." diye konuştu.
- "Bütün servetimi kaval, ney ve zurnadan kazandım"
Konservatuvarların halk oyunları bölümünde kavalın sadece çalmak için kullanıldığını fakat üretiminin yapıldığı bir okulun olmadığını kaydeden Acar, eskiden devletin zanaat okullarında çırakların yetiştiğini artık onların da kalmadığını belirtti. Acar, "Bu meslek zamanla böyle kaybolup gider." diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
Yaşının çok ilerlediğini artık mesleği sürdürmekte zorlandığını fakat sevenlerinin ve dostlarının ricasını kıramadığı için çalışmaya devam ettiğini belirten Acar, şunları söyledi:
"Bırakmak istiyorum, bırakamıyorum. Tabii ki mesleğimi severek yapıyorum ama artık 65 yaşına gireceğim. Mesleği severek yapmazsan olmaz zaten. Seveceksin, okşayacaksın, güzel enstrüman böyle yapılır. Bütün servetimi kaval, ney ve zurnadan kazandım. Çocuklarımı da bu meslekle büyüttüm. Bu işi severek hala yapmaktayım."