Hepimizin bildiği gibi eski Mısır'da firavunlara uygulanan mumyalama yöntemleri ile cesetler binlerce sene bozulmadan günümüze kadar gelebiliyordu fakat cesetlerin çürümemesi için bütün organları alınıyor, belli yerleri böceklenmesin diye törpüleniyordu. Şimdi bahsedeceğimiz bu tıp adamı, mumyalama üzerine dünyadaki en ilginç ve en garip buluşlardan birine imza attı.
Knoche; 1840 yılında, Freiburg Üniversitesi Tıp Bölümünü bitirdikten sonra farklı çalışmalar yapabilmek için Venezuela'ya göç etti. Etrafında yardımseverliği ile tanınan bilim adamı bir süre farklı yerlerde çalıştıktan sonra Caracas'ta bulunan, fakir çocuklara ücretsiz hizmet veren San Juan de Dios çocuk hastanesinde çalışmaya başladı.
Mumyalama teknikleri üzerine enteresan çalışmaları olan doktorun 1869 yılında akciğer iltihaplanmasından ölen bir hastası üzerinde yaptığı çalışma büyük ses getirdi, ilgi çekti...
Doktor geliştirdiği yöntem ile cesetlerin organlarını çıkarmaya gerek kalmadan mumyalayabiliyordu. Bununla kalmayıp mumyaladığı cesetleri yakışıklı\güzel bir biçimde giydirip adeta birere heykele dönüştürüyordu.
Heykele dönüştürdüğü ölüleri dekorasyonlarda kullanan doktoru garipseseler de yakınlarını kaybeden birçok insan doktora başvurdu ve cesetleri en az 40 yıl dayanabilen heykellere dönüştürdü. Ölen yakınlarını doktorda "hayata geri döndüren" insanlar onlarla fotoğraflar çekildi, evlerinin bir köşelerine yerleştirip beraber yaşamaya devam etti.
Doktorun yaptığı çalışmalar herkesin ilgisini çekti ve Tomas Ladner adındaki politikacının girişimi ile bir sergi bile düzenledi.
Gloria Ramirez... Nam-ı diğer Toxic Lady...
1994 yılında, ilerlemiş rahim ağzı kanseri sebebiyle taşikardi şüphesi ve dayanılmaz bir ağrı şikayeti ile Riverside General Hastanesi'ne kaldırılan genç kadının yarattığı fenomen hala çözülebilmiş değil.
***Hastanın tetkikleri için kolundan kan alan hemşireler hemen bir garipliğin farkına vardı. Bedeni üzerindeki sarımsağımsı kokunun krem gibi bir şeyden olduğunu düşünseler de, kadının kanında amonyak kokusu vardı ve görünüşü normal bir inanın kanına hiç ama hiç benzemiyordu.
Kısa bir süre sonra kadınla ilgilenen 2 hemşire fenalaştı. Hemen sonrası solunum terapisti ve doktor da kendini kötü hissetti. Kadınla ilgilenen herkes adeta "zehirlenmiş gibi" davranıyor, farklı farklı semptomlar gösteriyorlardı.***
Durumun -geç olsa da- kadından kaynaklandığını anlayan hastane yetkileri hemen kadının tutulduğu acil bölümünü boşalttırdı. Kadın kalp rahatsızlığından dolayı o gece hayatını kaybetti. Cesedine kimse temas etmesin diye özel bir bölümde özel elbiseli yetkililer tarafından paketlendi ve gömüldü.
Olayın sebebi anlaşılamadı fakat 2 ay sonra mezarı açılıp araştırılmak istendi. Ceset çürüdüğü için bir sonuç alınamadı.
Aslında yaşadıkları ile değil de "ne kadar yaşadığı" ile yok artık değil, OHA dedirten Çinli Yuen'in hikayesine kimi gerçek diyor kimi ise saçmalık...
tam anlamıyla bir fenomen haline dönüşen Çinli adamın hikayesi kafa açacak cinsten. İddia şu ki; Yuen kayıtlara göre 1677 doğumlu fakat kendisi 1736 yılında doğduğunu söylüyor. Ölüm yılı ile aradaki süresi hesaplarsak Yuen ya 197 ya da 256 yaşında ölmüş!
İnanılmaz değil mi?
Kendisine 100- yaşında nasıl bu kadar uzun yaşadığını sorduklarında adam 4 şey söylemiş;
- Kalbini huzurlu tut
- Kaplumbağa gibi dingin yaşa
- Güvercinler gibi şen şakrak ol
- Köpekler gibi dinlen
Hakkında "kesin" kayıtlar olmasa da toplamda 24 karısı olmuş Yuen'in. Tam tamına 11 jenereasyon görmüş. Yazılı bir kayıt bulunuyor, o da Çin İmparatorluğu arşivinde adamın 150. yaşını kutlamak için İmparatorluk tarafından gönderilen kutlama mektubu.
San Cristóbal, Venezuela'da tarihler 12 Şubat 1999'u gösterdiğinde, Sivil muhafız subaylığına acil bir çağrı geldi; nehrin hemen yanındaki parkta oynayan çocuklar insan kemikleri bulmuştu. Olay yerine giden güvenlik güçleri mevzunun bu kadar vahşi bir hal alacağını ise tahmin etmemişlerdi; toplamda 6 kişinin vücut parçaları etrafa saçılmıştı... Eller, ayaklar, bacaklar, kollar...
Polisler soruşturmayı hızlı bir şekilde derinleştirilip çevredeki insanları araştırmaya başlayınca gözler daha önceden hırsızlık gibi küçük suçlardan sabıkası bulunan Vargas'a çevrildi. Evinde arama yapıldı. Kesik başlar, insan iç organları, parçalanmış kafa tasları bulundu.
Dünya tarihindeki yamyamlar arasında en az bilinenlerinden ama belki de en delisi olan Vargas işlediği suçları kabul etti. İnsan etini çok sevdiğini ve yemekten aşırı zevk aldığını. Erkek göğüs etinin bir numaralı tercihi olduğunu söyledi.
Tarih kitaplarına adını Venezuela Kasabı olarak yazdırdı.
Deli mi? Kimine göre... Kendi kendini Amerika'nın Kralı ilan eden garip bir adam. İmparator Norton I.
Joshua Norton'un garip hikayesine inmeden önce neler yaşadığına kısaca bir göz atalım. 1850'den hemen önce San Francisco'ya yerleşen tüccar, pirinç işine girip battıktan sonra "bi' şeyler olmuş" ve birden kendini çok sevildiği (birazdan ne kadar sevildiğini göreceksiniz) San Francisco'da "Amerika'nın Kralı ve Meksika'nın Koruyucusu" ilan ediyor!
Ediyor ama kendisini üst kesim sallamıyor haliyle ülkede. Peki kendisi bu iddiadan vazgeçiyor mu? Hayır :) Partilerin kapatılması gibi marjinal bildirgeler yayınlayıp bir imparator gibi yaşamaya devam ediyor.
Halk tarafından da enteresan bir şekilde çok seviliyor koca kral. Polisin teki deli diye tutuklayınca halk ayaklanıyor. Emniyet amiri çıkıp bir bildirge ile özür bile diliyor!
Kendi adına bastığı paraları dolarlar ile değiştirerek para kazanmasını sağlıyorlar, ölen 2 köpeğine binlerce kişinin katıldı cenazeler düzenleniyor. Kendisinin cenazesine 30.000'den fazla kişi katılıyor!
Son vergi sayımında mesleği hanesine "İmparator" yazılan adam dünya tarihindeki en garip hayatlardan birini sürüp 8 Ocak 1880 tarihinde ebedi yolculuğuna yolcu ediliyor.
