Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından genelkurmay başkanlığı görevine atanan Orgeneral Yaşar Güler, yaklaşık 10 yıldır ordunun dahil olduğu birçok olayda adı geçen, yakın dönemin en önemli üst düzey komutanları arasında yer alıyor.
64 yaşındaki Güler, Bayburt doğumlu. 1974'te Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu. 2001'de tuğgeneralliğe , 2013'te de orgeneralliğe terfi etti. Aynı yıl genelkurmay ikinci başkanlığına da atandı.
O dönemde "2019'da genelkurmay başkanı olacak" üç isimden biri olarak gösteriliyordu.
Adı geçenlerden Orgeneral Salih Zeki Çolak, Ağustos 2017'de emekliye sevk edilirken, Orgeneral Ümit Dündar da Güler'in yerine Kara Kuvvetleri Komutanı oldu.
'**First Lady'nin elini sıkan komutan**'
Yaşar Güler, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesiyle iyice alevlenen "laiklik" tartışmalarının parçası olan askerlerden biri olmadı.
Adının ilk duyulduğu olaylardan biri ise 2010 yılında Korgeneral ve Ankara Garnizon Komutanıyken, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün "elini sıkması" oldu.
O dönemlerde Türkiye, ülkenin ilk başörtülü First Lady'si Hayrünnisa Gül'ün protokoldeki yeriyle ilgili tartışmalardan geçiyordu. Hayrünnisa Gül'ün resmi karşılama törenlerinde yerini alması, havaalanı protokolündeki yeri ve resepsiyonlara katılması için eşinin cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra 3 yıl beklemesi gerekmişti.
Yaşar Güler'in havaalanındaki törende Hayrünnisa Gül'ün elini sıkması bu tartışmaların sonlanmasında ve First Lady'nin selefleriyle birlikte aynı protokole kavuşmasında önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Güler'in bu tavrı o dönem çok şaşırtıcı bulunmuş olsa gerek ki; bazı yayın kuruluşlarının soruları sonrası Genelkurmay Başkanlığı konuyla ilgili açıklama yapmak zorunda kalmıştı.
Genelkurmay Başkanlığı, Hürriyet gazetesinin "Geçmişte Garnizon Komutanı Arslan Güner tokalaşmazken şimdiki komutan (Yaşar Güler) tokalaşıyor. Genelkurmay'ın bu konudaki tavrı nedir?" sorusuna "törenlerin kıt'alı veya kıt'asız oluşuna göre farklılık gösterdiğini" belirterek yanıt vermişti.
Yaşar Güler, "protokol krizinin" fiilen çözülmesinden kısa bir süre sonra Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı görevine atandı.
Güler'in bu görevi sırasında da Uludere olayı yaşandı.
28 Aralık 2011'de Şırnak'ın Uludere ilçesinde bulunan Roboski (Ortasu) köyünden Irak'a geçen bir grup kaçakçı, PKK'lı zannedilerek, F-16 savaş uçakları tarafından vurulmuş, olayda 17'si çocuk 34 kişi yaşamını yitirmişti.
O dönemde de Korgeneral olan Güler, emir-komuta zinciri içerisinde insansız hava araçlarıyla geçilen görüntülerde tespit edilen gruba yönelik top atışının ardından hava operasyonun da uygun olacağına karar veren ilk isim.
Askeri savcılığın olayla ilgili hazırladığı ve Ocak 2014'te kamuoyu ile paylaşılan 16 sayfalık rapora göre, akşam saat 19:00 sularında Genelkurmay Görüntü İzleme Merkezi'ne gelen Güler, burada görüntüleri izledi ve yaptığı değerlendirmede hava harekatının uygun olduğunu tespit etti.
Güler daha sonra konuyu o dönem Genelkurmay İkinci Başkanı olan Orgeneral Hulusi Akar'a aktardı. Birkaç saat sonra da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in talimatıyla gruba hava harekatı düzenlendi.
Olayla ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı "görevsizlik", askeri savcılık da kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Yaşar Güler'in istihbarat başkanlığı döneminde yaşanan bir diğer olay da İzmir'deki casusluk soruşturması oldu.
Ağustos 2010'da e-posta ile gelen bir istihbarat üzerine başlatılan davada, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık ve üst düzey askeri yetkiliye "devletin gizli bilgi ve belgelerini yabancı istihbarat servislerine vermek" suçlaması yöneltildi.
Söz konusu soruşturma sırasında ele geçirilen yaklaşık 700 belgenin gizlilik derecesinin anlaşılması için ise Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nda 9 kişilik bir komisyon kurulmuş ve bu komisyon belgelerin "çok gizli" olduğuna kanaat getirmişti.
Sanıklar ve avukatlar o dönemde belgelerin arasında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un konuşması, telefon rehberi ve kamuya açık bazı raporların da bulunduğu gerekçesiyle "çok gizli" tespitinin hatalı olduğunu savunarak, Adli Müşaviri Muharrem Köse ile dönemin İstihbarat Başkanı Güler'i sorumlu tutmuştu.
Daha sonra İzmir'deki bu davada sanıkların tamamı beraat etti ve 2016 yılında bu davayla ilgili kumpas iddialarına yönelik bir soruşturma başlatıldı.
İddianame Nisan 2016'da hazırlandı. İddianamede Güler hakkında da bazı iddialara yer verildi.
İlk davanın sanıkları arasında bulunan Kurmay Albay İrfan Bulut'un belgeleri inceleyen komisyondaki bir kişinin gizlilik derecesiyle ilgili hazırlanan çizelgeye itiraz ettiği ancak Güler'in bu kişiyi "azarlayarak heyetten çıkardığını" ve kendisinin imzalayarak savcılığına yolladığına dair ifadesi de iddianamede yer aldı.
Bununla birlikte Güler, casusluk davasına yönelik kumpas iddiaları hakkında açılan soruşturmada yargılanan isimler arasında yer almıyor.
Güler'in Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı görevinin ardından 2013 yılında Genelkurmay İkinci Başkanlığı'na atandı.
Bu görev dönemine ise gizli Suriye ses kaydı damgasını vurdu.
2014 yılında bu kez internete düşen ve YouTube'a erişimin bir süreliğine engellenmesine neden olan bir ses kaydı, Güler'in adının çok daha geniş kitlelerce bilinmesine yol açtı.
YouTube'a "seçim güdümü" adlı bir hesap tarafından yüklenen videonun, Suriye konusunda gizli bir toplantıya ait ses kaydı olduğu iddia edildi.
İddialara göre, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in katıldığı toplantıda Suriye'ye olası bir askeri müdahale ele alındı.
Bu ses kaydında, Güler'in Suriye'deki hükümet karşıtı gruplara silah ve mühimmat gönderilmesine yönelik MİT çalışmalarının desteklenmesi gerektiğini ve talimat verilmesi halinde Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu'na silah ürettirebileceklerini söylediği öne sürüldü.
Yine iddialara göre Güler, aynı toplantıda Davutoğlu'na TSK için "Her dönemde sizlere lazım olan bir tool (araç)" dedi.
Dışişleri Bakanlığı, o dönemde yaptığı açıklamada bu toplantıyı doğrulamış ancak bazı kısımlarının "tahrif edilerek" yayımlandığını belirtmişti.
Konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açtı. Bu soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.
15 Temmuz darbe girişimi süreci
Yaşar Güler, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi yaşandığı sırada genelkurmay ikinci başkanlığını görevini sürdürüyordu.
Darbe girişiminden kısa süre sonra verdiği ifadede, akşam saatlerinde makam odasında çalıştığı sırada odasına yaklaşık 10 kadar askeri personelin "Yere yat, yere yat" diye bağırarak girdiğini aktardı.
İfadeye göre, yere yatırıldı, kafasına basıldı ve elleri bağlandı. Daha sonra Akıncılar Üssü'ne götürüldü. Burada tutulduğu odaya giren darbe girişiminin liderlerinden biri olmak suçlamasıyla yargılanan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk tarafından gözleri, elleri ve ayaklarındaki bağın çözüldüğünü anlattı.
Güler ifadesinde ayrıca Öztürk'ün darbeye kalkışanları "manyak" olarak nitelendirdiğini ve bu kişileri girişiminde vazgeçirmeye ikna etmeye çalıştığını söylediğini de aktardı.
Mart 2018'de ise bu kez Genelkurmay'ın darbe girişimi sırasında işgal edilmesiyle ilgili açılan dava kapsamında yapılan özel celsede Orgeneral Akar ile birlikte ifade verdi.
Yaşar Güler buradaki ifadesinde MİT Müsteşarı Fidan'ın yardımcısını gönderdiğini ve darbe ihbarıyla ilgili bir subaydan aldıkları istihbaratı öğrendiğini belirtti. Güler, daha sonra bu bilgiyi Akar'a aktardığını, bunun üzerine Akar'ın da Fidan'ı davet ettiğini söyledi.
Güler, darbe girişiminin ardından Ağustos 2016'da yapılan Yüksek Askeri Şura toplantısında Jandarma Genel Komutanlığı'na atandı. Bir yıl sonra da Orgeneral Çolak'ın emekliye sevk edilmesiyle Kara Kuvvetleri Komutanı oldu.
Böylece Güler'in genelkurmay başkanlığı önünde de herhangi bir engel kalmadı. Normal şartlarda 2019'da genelkurmay başkanı olması beklenen Güler, bu makama bir yıl erken atandı.
Böylece yeni sistemde cumhurbaşkanının atadığı ilk genelkurmay başkanı oldu.