Çanakkale Şehitleri üzerine söylenmiş ve yazılmış o kadar çok şey var ki. Ben onlarla ne zaman ilgilensem gözümün ucunda hemen yaş belirir. Anaların, babaların yaktığı ağıtlar yüreğimi eritir.
Ana kuzularıdır onlar, kınalı kuzulardır onlar.1918'de Galatasaray Lisesi, İstanbul Tıp Fakültesi mezun vermemiş; bu gencecik insanlar Çanakkale'de şehit düşmüş, hayatları sökülüp alınmış ellerinden. Yaşasalardı, eminim ki genç cumhuriyete hatta dünyaya büyük katkıları olacak münevver insanlar olacaklardı. Türk milletinin ve dünyanın en büyük kayıplarıdır bu gencecik insanlar.
Çanakkale'de iki yüz elli bin, Sarıkamış'ta doksan bin şehit vermişiz bir anda. Dilin kemiği yok, söyleyiveriyor bu kadar insanı bir çırpıda, gerçekliğini kavrayamadan. Dünyanın acımasızlığı bir anda gençlerimizin üzerinde patlamış, binlerce insan babasız, evlatsız, yavuklusuz kalmış. Hele bir de zafere rağmen işgal edilmiş bir vatan olunca insan daha bir hayıflanıyor. İşte o zaman iyi ki varsın Mustafa Kemal, diyorum. Allah'ın seni bize bağışladığı Conkbayırı'ndaki o güne şükran duyuyorum. Düşmanın kurşununa saati siper eden Allah, seni ve Türk milletini ne çok seviyormuş, bunu anlıyorum.
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Adası'ndaki gezi, zamanda yolculuk gibiydi. Eşsiz doğa, yaşanan kıyımı örtbas etmeye çalışsa da, şehitlikler fışkırıyordu dört bir yandan. Duyduklarım somutlaşırken kelimelerin kifayetsizliği beni kızdırıyordu. Kalemine kuvvetli bir şair olsam diye hayıflanıyordum. O zaman kelimeler birer çağlayan gibi dökülecek, bütün dünya alem yaptığı bu vahşetten utanç duyacaktı.
Seyyit Onbaşı sağ böğründe taşıdığı 276 kg'lık top mermisiyle bugün hala burada. Meydan okuyor, yedi düvele: Ülkeme ne zaman göz dikerseniz ben, sizin karşınıza yine böyle bir vatan sevgisiyle dikilirim.
Gelibolu Yarımadası'ndaki her şehitlik sembolikti. Şehitliklerde yüzlerce, milyonlarca isim vardı. İşte bunu öğrendiğim an kanım dondu.
Ayaklarım yere basmaktan korkar oldu. Asfaltlanmış yerlerden çıkmamaya çalışarak yürüdüm:"Ya bastığım yerde şehit varsa?" Toprak ürktü, ben ürktüm. İkimiz de gizlice ağladık. İkimiz de hayran kaldık şehitlerin cesaretine, vatan sevgisine.
Kireç Tepesi'nde de her yer şehitlik. Yalnız bir tanesine yazılmış not, insanı, insan olduğuna utandırıyor: "Savaş sırasında bir Anzak askeri bir Türk askerinin kafasını keserek ülkesine götürmüştür. Cumhuriyetin ilanından sonra Mehmetçik'e ait kafatası Türkiye'ye iade edilmiştir."
O kafatasının bulunduğu mezarlığın başından ayrılamadım bir zaman. Sonra bu vahşeti görmesine rağmen cepheden kaçmayan Mehmetçik'i düşündüm. Korkusuzca düşmana göğüs gerişini... Hayran kaldım, çaresizliğime ağladım.
Bülbül sesleri, gül kokuları ruhlarınıza erişsin. Bedeninizin size çektirdiği acıyı unuttursun.
Mayıs ayındayız. Güneş parlıyor ancak arada bir esen rüzgâr acı bir soğuk getiriyor. Soğukla içim titriyor, hırkama sarınıyorum. Sonra utanıyorum bu duygumdan, utanıyorum, zemherinin en zor zamanında yalın ayak, karnı aç düşmanla çarpışan Mehmetçik'ten.
Seddülbahir'de şehitlikler yine sarıyor dört bir yanımızı. Sıçan siperinde altmış üç kişi kırk sekiz saat boyunca üç bin kişiyi oyalıyor. İngiliz askeri, karşısında bir ordu var sanıyor. Oysa onlar sadece altmış üç kişi. Yürekleri vatan kadar engin... Kömür gemisi kamuflesiyle gelmiş İngilizler, kömür gemisine ateş açmak yasak ya. Akılları sıra ikinci bir Truva Atı oyunu yapmak... Yahya Çavuş altmış üç aslanı ile ters çevirmiş bu oyunu. Karaya çıkamamış İngiliz askeri.
Conkbayırı, Atam'ın : "Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum."dediği yer, yine sıçan siperleriyle çevrili her yan. Çarpışmanın yapıldığı yer, bugün bile insanın kanını donduracak derecede dik. Tepeden aşağıya baktığımda, çalılarla, dikenlerle, ağaçlarla dolu bir uçurum yamaç görüyor; ve oraya inmekten korkuyorum. Mehmetçik'in mücadelesi canlanıyor gözümde: Hiç bitmeyen süngü süngüye mücadelesi. Ölmekten yorulmuyor Mehmetçik.
Burada yapılan abide ise ayrı bir anlam taşıyor: Üç katlı çadır formunda inşa edilmiş. Birinci kat Anadolu Selçuklu İmparatorluğunu, ikinci kat Osmanlı İmparatorluğunu üçüncü ve son kat ise Türkiye Cumhuriyetini sembolize ediyor. Üçüncü katın üstü kapalı olması ise cumhuriyetimizin sonsuza dek var olacağının nişanesi. Genç Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini burada atmış.
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Adası'nı, bir rehber eşliğinde mutlaka ziyaret edin. Onların yaptığı mücadeleyi, vatan için gösterdiği fedakârlığı, cesareti gördükten sonra, insan daha bir sıkı sarılıyor çalışmaya. Biz daha iyi yaşayalım diye onlar öldülerse, biz de onlar huzur içinde uyusun diye, bu ülkenin hak ettiği yere gelmesi için mücadele etmeliyiz.
İnsan Kız
[İnsan Kız ile irtibata geçebilmek için tıklayın...](mailto:insan.kiz@mynet.com)