HABER

Yaşlanmaya neden olan faktörler neler? Yaşlanmayı geciktirmek mümkün!

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

Yaşlanmayı durdurmak ya da en aza indirmek herkesin hayalidir. Vücuttaki deformeler ve hormonlardaki değişimlerle psikolojiyi de etkileyen yaşlanmayı engellemek mümkün olmasa da etkilerini azaltarak geciktirebilirsiniz. Bu nedenle de yaşlanmaya neden olan faktörlerin bilinmesi önem taşımaktadır. İki tür yaşlılık olduğunu söyleyen Jinekolog ve Antiaging Uzmanı Dr. Ali Fuat Aytekin, biyolojik ve kronolojik yaşlılığı ve yaşlanmayı geciktirmek için yapılması gerekenleri anlattı.

Biyolojik yaşlanmada, DNA, metabolizma ve hormonlarda bir bütün olarak yaşlılık söz konusudur. İnsanların yaşlanmasıyla beraber bütün hormonlar aşağı doğru düşmeye başlar. Fakat buna karşılık 3 hormon yukarı çıkmaktadır. Bu hormonlardan bir tanesi estron adı verilen hormondur. Türkiye'de testleri yapılmamaktadır, yurtdışında yaptırmak mümkündür. Birbirine oranları önemlidir, prostat ve meme kanseri riskinin ne kadar arttığını belirler.

Artan diğer hormon insülin hormonudur. İnsülin değeri yukarı doğru çıkmaya başlayınca, şeker metabolizmasının ve buna bağlı damarsal yapıların bozulmasına, damarsal yapılarla beraber böbrek, kalp, akciğer ve diğer organların fonksiyonları azalmaya başlar.

Üçüncü olarak artan hormon, kortizol hormonudur. Kortizol hormonunun artışıyla beraber, dalgınlık ve unutkanlık gibi belirtiler ortaya çıkar.

Düzenli olarak egzersiz yapmak, kişiyi 8-11 yıl gençleştirir. Biyolojik fonksiyonlarda geri gitme söz konusu olur. Kronolojik yaşlanma açısından takvim yaşı vardır, bu takvim yaşını durdurmak mümkün değildir. Ama mühim olan biyolojik yaşlanmadır. Çünkü insanlar biyolojik yaşlanmalarını kontrol edebilir.

Hareketsiz yaşam, sigara içmek, alkol kullanımı, yüksek stres, kötü beslenme varsa, ister istemez biyolojik yaşlanma yaşanacaktır. Ama düzenli egzersiz yapıp, diyeti kontrol edip, hormonal dengeyi yerine koymak mümkün olursa, biyolojik yaşlanma durdurulabilir hatta geriletilebilir.

BİYOLOJİK YAŞ NASIL TESPİT EDİLİR?

Biyolojik yaşı, insanın dış görünümü, laboratuvar testi ve daha ileri bir test olan telomer testiyle anlamak mümkündür. Bir insanın dış görünüşünde, yüz hatlarının şekli, yüzünün sarkık olup olmaması hormonların tipik bulgularından bir tanesidir. Bedensel yapı, adele kitlesi, konuşma şekli, enerji, bakış şekli, cilt renginin parlaklığının hepsi, insanın biyolojik yaşlanmasının işaretlerinden bir tanesidir. Yapılacak olan detaylı bir hormon testine bakarak, o insanın biyolojik yaşlanmasını anlamak mümkündür.

Telomer ölçüm testi, alınan kanın hücre içerisindeki DNA yapısının ucundaki düğüm kısmından alınır. Her insanın hücresindeki DNA'nın içerisinde, kromozomların alt ucunda düğüm şekli vardır. Bu telomer parçacığı, ömrümüzün ya da kanser riskinin ne kadar olduğunu saptama imkanı vermektedir. Bu testi yaptırmanın maliyeti 1000 euro civarındadır. Vermiş olunan kan testiyle, ömrün ne kadar kaldığını aşağı yukarı saptama imkanı, tıbbi olarak mümkün olacaktır. Ama bu yüzde 100 kesin olan bir veri değildir.

YAŞLANMIŞ VÜCUTTAKİ DEĞİŞİMLER NELERDİR?

Erken yaşlanmanın veya yaşlanmaya bağlı olan değişikliklerin en önemli faktörü hormonsal değişimlerdir. Hormonsal değişimler, bir insanın yüzüne bakılarak rahatlıkla anlaşılabilir. Bir insanın gözlerinin parlaklığı östrojen hormonuyla ilgilidir. Östrojen hormonu çok düşükse, donuk bakışlar görülebilir.

Yüz sarkmasının ve cildin düşmesinin belirli sebepleri vardır. Böbrek üstü bezi hormonlarının, büyüme, testosteron, östrojen hormonlarının düşmesi ve protein bakımından zayıf gıdayla beslenmek. Boyun adelesinin sarkması meydana gelir. Büyüme hormonu, testosteron ve östrojenle ilgili hormonların azalmasıyla ilgilidir.

Diş yapısı, dilin düzleşmesi, konsantre olamamak, uyku kalitesinin bozulması yaşlılık bulgularından bir kaç tanesidir. Sabah kendine gelememe, cinsel isteğin ve kendine güven duygusunun azalması, yaşlılık bulgularındandır.

YAŞLANMAYI GECİKTİREN FAKTÖRLER NELERDİR?

Diyet, beslenme şekli, yemekleri pişirme şekli çok önemlidir. Hayat yemekle başlar. Kaliteli, az ve öz yemek, iyi çiğnemek, seçilen gıdanın cinsi dahi hayat kalitesini etkileyen faktörlerden bir tanesidir.

Egzersizin yerini tutabilecek hiçbir ilaç yoktur. Düzenli olarak, yorulmadan, strese girmeden ve aşırıya kaçmadan yapılacak egzersizler daima faydalıdır.

Hormonsal denge de iyi korunuyorsa, yaşlanma yavaşlayacaktır ve hatta bir miktar geriye bile döndürmek mümkündür.

İNSÜLİN DİRENCİ YÜKSELİŞİ YAŞLANMAYI ETKİLER Mİ?

İnsülin direncinde gün geçtikçe yükseliş gözlenmektedir. Şu anda dünyada yaklaşık olarak 286 milyon kişi diyabet hastasıdır. Bu insanların hasta olmalarının nedenleri, fazla yemeleri, çok karbonhidrat tüketmeleri, az hareket etmeleri ve suni olarak hazırlanmış bazı gıdaları çok fazla tüketmeleridir. Dolayısıyla şeker metabolizması bozulmaya başlar.

İnsan vücudunda yaklaşık olarak 300 gr. şeker depolanır. Bu şekerin yaklaşık 90 gramı karaciğerde, diğerleri ise adelelerde mevcuttur. Karaciğerde depolanmış olan şeker, insan beyni içindir. Çünkü beyin şekerden başka hiçbir şey kullanmaz. 1900'lerin erken dönemlerinde, ABD'de tüketilen şeker miktarı sıfırken, bugünlerde kişi başına yaklaşık 56 kg. şeker tüketilmektedir. Şişmanlamanın sebeplerinden bir tanesi de budur.

İnsülin değerinde gün geçtikçe yaşanan artış diyetten başka egzersizin de kontrolü altındadır. Düzenli egzersiz yapan kişilerde, insülin direnci oldukça düşüktür.

İnsülin direnci 12'den başlar. Eğer 12'nin üzerine çıkılıyorsa diyabet hastalığına doğru gidiliyor demektir. İnsülin direnci ne kadar düşükse, hayat kalitesi o kadar iyi ve yaşam süresi o kadar uzundur.

HORMONLARDA AZALMA YAŞLANMAYI ETKİLER Mİ?

30 yaşından itibaren hormonlarda belirgin olarak düşüş görülür. Örneğin; büyüme hormonu 18 yaşının sonuna doğru en üst seviyelerdeyken, 32 yaşından sonra belirgin olarak düşmeye başlar. Büyüme hormonu her 10 yılda bir yüzde 14 oranında düşer.Bu düşme sinirlilik, gerginlik, tahammülsüzlük, adele kitlesinde azalma, yüzde sarkma, görmede bozulma, bacak kaslarında azalma, diş etlerinde çekilme gibi bir sürü değişikliklere yol açar.

Bunun gibi pek çok hormonu saymak mümkündür. Bu hormonların azalması hayat kalitesinin ve fonksiyonlarının düşmesi demektir. Solunum fonksiyonlarda ve akciğer kapasitesinde belirgin olarak azalma yine hormonlarla ilgilidir.

Koruyucu hekimlikteki amaç, azalan hormonları optimum dozlarda yerine koymaktır.

En Çok Aranan Haberler