Hasat edildiği ilk günkü lezzetini korumasıyla bilinen Kırkağaç kavununa özellikle yılbaşı akşamları için talep artıyor. 15 Ağustos tarihi itibariyle tarlalardan büyük bir özveriyle toplanan, daha sonra klimalı ve havalandırma sistemiyle sıcaklığı 14 dereceye ayarlanmış depolara getirilerek tek tek dört bir yanından bağlanan kavunlar, büyük uğraşlarla tahta direklere asılıyor. Kış ayları için depolarda askıda kalan kavunlar, şubat ayında bile alıcı buluyor.
Sisli havalar ise üreticilerin kış aylarındaki korkulu rüyası haline geldi. Depolara sis girmesi halinde kara leke oluşan kavunların dayanıklılığı da bozulduğu için hemen tüketilmesi gerekiyor.
Kırkağaç kavununun dayanıklı olmasının geç hasat edilmesinden kaynaklandığını belirten Kırkağaç Ziraat Odası Başkanı Emin Özarı, “Kırkağaç Kavunu hakkında artık bizim bir sloganımız var, ‘15 Ağustos’tan önce Kırkağaç Kavunu yetişmez’ diye. Bizim kavunumuzun özelliği de buradan kaynaklanıyor. Özellikle dayanıklılığının kaynağı buradan geliyor. Bizim mayıs, haziran aylarında ekmiş olduğumuz kavunu eylül aylarında hasat ediyoruz. Eylül ayında hasat ettiğimizde aralık ayının ortalarına kadar bu depolarımızda kavunlarımızı saklayabiliyoruz. Hatta ocak ayının sonlarına doğru da rahat rahat kendini koruyabiliyor” dedi.
Kavunların mart aylarına kadar dayandığını ancak fire vermeye başladığını belirten Özarı, “Bu kavunlarımız daha fazla da dayanır. Mart ayına kadar dayanabilir. Ama süre uzadıkça fire verme oranı da çoğalmakta. 10 ton olarak asmış olduğumuz kavunu mart ayına gittikçe 4-5 tonlara kadar düşmektedir. Ama ocak aylarında yüzde 20 fire verir. Mart aylarına gittikçe yüzde 50’lere kadar çıkar” diye konuştu.
Ata tohumu kullanıldığından dolayı kavunların dayanıklı olduğunu belirten Başkan Özarı, “Bizim tohumlarımız hibrit tohum değil. Genetiğiyle oynanmış tohum değil. GDO’suz tamamen ata tohumu dediğimiz tohumlar. Bundan yüz yıllar önce dedelerimiz, babalarımız, atalarımız hangi şartlarda bu kavunu ekip yetiştirdilerse bizler de aynı şartlarda bu kavunlarımızı yetiştiriyoruz. Kendi tohumumuzu kendi kavunumuzdan alıyoruz. Bu kavunlarımızın bu kadar dayanıklı olmasındaki asıl sebep bu. İkinci sebebi de geç hasat edilmesi. Dayanıklılığının üçüncü sebebi de coğrafyamızdan gelen bir özellik. Bu kavunlarımızı tohumlarını bizden alıp başka illerde eken üreticilerimiz oluyor. Aynı tarihte ekip aynı tarihte hasat etseler bile bu kadar dayanmıyor” ifadelerini kullandı.
Kavunların sisli havalardan korunması gerektiğini söyleyen Özarı, “Havalandırması olan, kalorifer ya da klima tesisatı olan depolarda saklıyoruz. İçeriye sis girmemesi lazım, +14-18 derece sıcaklık olması lazım. Bu sıcaklığın altına düşecek ve ya üstüne çıkacak olursa kavunlarımız bozulur. Havalandırmasını çok iyi yapmamız gerekiyor. Özellikle sis en büyük düşmanımız. Sise karşı depolarımızın korunaklı olması gerekiyor. Bu önlemler de tabi yanında bir takım maliyetleri de getiriyor” diye konuştu.
Kavunların ne kadar bekletilirse o kadar pahalıya satıldığını ifade eden Özarı, “Ne kadar bekletirsek o kadar pahalıya satıyoruz. Yılbaşına geliyoruz. Yılbaşında herkes sofralarında değişik meyveler, özellikle yaz meyvelerini görmek istiyor. Biz de bu kavunlarımızı böyle beklettiğimizde kış aylarında tüketime sunduğumuzda biraz daha parası yükseliyor. Biz kavunumuzun kilogramını yaz aylarında 3 liraya 4 liraya sattık. Şimdilerde 7 lira ile 10 lira seviyelerindeki fiyatlardan satılıyor” dedi.
İnsanlara kış aylarında yaz meyvesi yedirmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyleyen Özarı, “Bizi de en çok sevindiren tarafı tüketicilerimiz soğuk kış günlerinde sıcak yaz aylarının meyvesini yedirmek. Bunu evinize götürüp sofralarınızda kestiğinizde kavununuzun kokusu mutfağınızı hatta tüm evi saracaktır. İçinize sıcak yaz günlerinin kokusunu havasını ve ışığını verecektir. Biz her ne kadar para kazanmak için bunu bekletiyorsak da o duyguyu da vatandaşlara yaşatabiliyorsak bizim için de ayrı bir mutluluk” ifadelerini kullandı.
Kavunların askıda kaldığı süre boyunca hasat edildiği günden daha da tatlı olduğunu belirten Başkan Özarı, “Hasat edildiği günkü tadını korur hatta daha da tatlı olur. Biz bunları hasat ederken iyice olgunlaşmasını beklemiyoruz. Çünkü tam olgunlaştıktan sonra toplayıp da asarsak dayanma süresi biraz daha kısalıyor. Tam olgunlaşmadan biz bunları hasat ediyoruz ki o günkü tadından şimdiki tadı daha güzel” dedi.
Yılbaşından dolayı taleplerin arttığını söyleyen Özarı, “Yılbaşından dolayı talepler artıyor. Çünkü herkes sofralarında değişik meyveler görmek istiyor. Bir yaz meyvesi de sofralarda olması özellikle yılbaşı akşamlarında güzel bir şey. Yılbaşına yaklaştığımız için talep çok” dedi.
Kavunu hasat ettikten sonra çocukları gibi baktıklarını söyleyen 57 yaşındaki kavun üreticisi Ekrem Engür, “Biz mayısın 15’inde kavunu ektikten sonra ‘Ek bostanı say doksanı’ deriz. 90 gün sonra eylülün 15’ine kadar, eylül ekim aylarında kesmeye başlıyoruz. Bostanın olgunlaşmasını takip ediyoruz. Suyunu veriyoruz. Hasat edildikten sonra kavunları çocuğumuz gibi yorgana sararak incitmeden koruyarak depolarımıza getiriyoruz. Burada iple astıktan sonra dayanıyor. Zarar görmeden astığımızda dayanma süresi de uzun oluyor” diye konuştu.
Kavunların saklandığı depolara sis girmemesi gerektiğini belirten Engür, “Bunun en büyük düşmanı sis. Depolara sis girmemesi gerekiyor. Sis girdiği zaman kara benek yapıyor. O anda kavunun tüketilmesi gerekiyor. Kavunumuzdan güzel de pekmez oluyor. Annem eskiden yapardı üzüm pekmezinden daha tatlı oluyor. Eğer sis hiç girmeyen bir evde olursa kavun şubat, mart aylarına kadar dayanabiliyor. İlk günkü tadını korur ancak zaman geçtikçe biraz asit yapar. Bizim kavunlarımız asit yapmaz” dedi.
Kavunun kendilerini mutlu ettiğini söyleyen Engür, “Kavun mutluluk hormonu salgılatıyor. Biz evde hanımla ikimiz her akşam kavun yiyoruz, hiç birbirimizle bugüne kadar kavga etmedik. Kavun sofralarda tatlı güzel bir meyve” diye konuştu.