Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, hükümetin 2022 yılına kadar olan ekonomi yol haritasını Ankara'da düzenlenen basın toplantısıyla açıkladı, büyümede, enflasyonda, işsizlikte ve diğer makro göstergelerde hükümetin hedeflerini duyurdu.
Bugün açıklanan Yeni Ekonomik Program'ı iki açıdan değerlendirmek mümkün.
Bu tür programlarda bir sonraki seneden ötesine ait tahminler genelde büyük revizyonlara tabi olduğu için şimdilik sadece 2020 yılına odaklanalım.
Yeni programda ilk göze çarpan unsur gelecek yıla ait büyüme rakamının yüzde 3,5'ten yüzde 5'e revize edilmesi.
Büyümek, hele de ülkenin potansiyel büyüme hızına yakın bir seviyede büyümek fena mı olur? Olmaz elbette ama bunda mevcut hızınız ve o potansiyele ulaşmak için harcayacağınız efor çok önemli.
Yüzde 0,5 tahmin edilen 2019 büyümesinin bir senede yaklaşık 5 puanlık bir hız artışı yaşaması için ciddi bir ivmelenme gerekli. Bu durum, park halindeki bir aracı bir anda hızlandırmak için gaz pedalına sonuna kadar basmak gibi araca hasar verebilecek, araçtakileri sarsabilecek bir hedef.
Programdaki diğer tahminleri incelediğimizde ise bir senede yüzde 5'lik büyüme artışının yaratabileceği yan etkiler konusunda oldukça iyimser bir yaklaşım görüyoruz. Büyüme, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskıları beraberinde getirir. Özellikle son iki senede düşük talep nedeni ile ertelenen zamların talepte oluşacak hızlı bir canlanma ile beraber fiyatlara yansımasını beklemek makuldür.
Bununla birlikte, 2020 yılına ait enflasyon tahmininin yukarı değil bilakis aşağı yönlü revize edilip yüzde 8.5'e çekilmesi iç tutarlılık açısından sıkıntı arz ediyor.
Benzer bir problemi cari açık tahminlerinde de görüyoruz. Türkiye ekonomisi ithal arama malına dayalı bir üretim yapısına sahip olduğundan büyüme yavaşladığında, bu sene olduğu gibi cari açığımız kapanıyor, büyüme arttığında ise cari açık büyüyor. Bu durumda, büyüme hedefinin yukarı revize edildiği bir senede cari açığın aşağı revize edilip yüzde 1.2'ye çekilmesi de içsel tutarlılık açısından sorun teşkil ediyor.
Keza tarihsel ortalamaları incelediğimizde de yüzde 5'lik büyüme gerçekleşen yıllarda cari açığın izlediği ortalama seviyelerin YEP hedeflerinden oldukça yüksek olduğunu görüyoruz.
Açıklanan bu tür ekonomik programlarda en az açıklanan tahmin ve hedefler kadar önemli olan diğer unsur bu tahminlere ne şekilde ulaşılacağına dair çizilen yol haritasıdır. Bu konuda iki husus dikkat çekiyor:
Finansal İstikrar: Türkiye ekonomisinde yaşanan tıkanmanın altında yatan temen sorunun bir güvensizlik sorunu olduğunu düşüncesi hakim. Özellikle geçen sene yaşanan kur şokunun ardından vuku bulan özel sektör borç sorunu finansal istikrarı tehdit eden en önemli unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda özellikle son dönemde atılan adımlar en azından problemin boyutlarını algılamak açısından faydalı. Ancak sorunlu kredilerin miktarının artmasından duyulan endişeler yüksek ve bu kredilerin banka bilançolarından ne şekilde temizleneceği konusu netlik kazanmış değil. YEP'te bu konuda yeni bir bilgilendirme yapılmaması kanımca belirsizlik ortamını devam ettirecek ve arzu edilen büyüme rakamlarına ulaşılmasını zorlaştaracaktır.
Enflasyonla mücadele**:** Gıda enflasyonu konusunda sistemdeki verimsizliklerin giderilmesine yönelik adımlar elbette önemli ve gereklidir. Ancak gıda fiyatlarının enflasyon sepetindeki ağırlığı yüzde 25 civarında olup manşet enflasyonun düşmesindeki esas engel kur geçişkenliği ve yapışkanlıktır. Enflasyondaki yapışkanlıktan kurtulmak merkez bankasının işidir. Enflasyonla mücadelede esas zorluk ise kitleleri enflasyon hedefine ulaşma konusundaki samimiyete inandırabilmek ve bu şekilde beklentileri çıpalamaktır. Bunun ön şartı kredibilitesi yüksek ve bağımsız bir merkez bankasıdır. Ancak şunu da unutmayalım ki bağımsız bir merkez bankasının enflasyonu düşürmek için yapacağı şey kısa vadeli büyüme hedeflerine odaklanmadan uzun vadeli sürdürülebilir büyüme odaklı politika geliştirmektir.
TCMB'nin büyümeyi yüzde 5 artırma konusunda hükümetle hemfikir olması durumunda kabul etmesi gereken destekleyici para politikası ile enflasyonun ne şekilde yüzde 8.5'e gerileyeceğini öngörebilmek zor.