HABER

"Yeni ulaşım metodu, Türkiye için çok uygun"

Yandex'in kurucusu ve CEO'su Arkady Volozh: - "Türkiye’de yatırım yapmak istiyoruz ama bizim asıl amacımız, burada tüketici hizmetleri sunmak Rusya’da olduğu gibi. Mesela araç paylaşımı İstanbul’da yok" - "Moskova'da en büyük araç paylaşımı filosuna sahibiz. Avrupa'da da en büyük, dünyada da ikinci. 10 bin araçlı bir filo sadece Moskova için var. Bu artık yeni ulaşım metodu, Türkiye için de çok uygun olacaktır. Çünkü buradaki taksi durumu çok çok sınırlı, düzenlemeler katı. Araç paylaşımı çok daha iyi sonuçlar verebilir burada" - Stratejik İş ve Teknoloji Danışmanı Bernard Marr: - "Sahip olunan verilerin yüzde 90'ı son 18 ayda oluşturuldu. 5 zettabitlik verinin, 50 zettabite 4-5 yıllık zaman diliminde ulaşması bekleniyor"

İSTANBUL (AA) - Yandex'in kurucusu ve CEO'su Arkady Volozh, Türkiye’de yatırım yapmak istediklerini ama asıl amaçlarının Rusya’da olduğu gibi burada tüketici hizmetleri sunmak olduğunu belirterek, "Mesela araç paylaşımı İstanbul'da yok. Bu artık yeni ulaşım metodu, Türkiye için de çok uygun olacaktır." dedi.

Türkiye'nin iş ve markalar dünyasını, yaratıcı endüstrilerini, ilham verici isim ve projeleriyle buluşturan Brand Week Istanbul, Zorlu PSM'de başladı.

Yandex'in kurucusu ve CEO'su Arkady Volozh, "Sınır Tanımayan Marka Yandex" oturumunda,
ülkesinde 1991 yılından sonra birçok fırsat penceresinin açıldığını, ekonomik alanda yapılacak işlerin artmasıyla eğitim üzerine yaptığı çalışmalarını bıraktığını söyledi.

İstanbul'da yaşayan ve zaman zaman metrobüse binen Volozh, "Böyle bir hayata alışkınım ve daha önce nasıl yaşıyorsam öyle yaşamaya devam ediyorum. Burada önemli olan artık daha fazla özgürlüğümün olması. Ulaşım için metroyu seçtiğinizde, buradaki hayatın ritmini de anlayabiliyorsunuz. Moskova'da Yandex taksiyi kullanıyorum. Artık araç kullanımı paylaşımı yaygınlaşıyor. Bu konuda bizim de girişimlerimiz var." diye konuştu.

Dünya genelinde Yandex'in, Rusların Google'ı olarak bilinmesinin, belki yaptıkları işi insanlara anlatmak konusunda kolaylık sağladığını anlatan Volozh, "Aslında 1997 yılında Google'dan önce yola çıktık. Ama son 10 yılda neler yaptığımızı anlatmak için bu basit bir yol. Bize Rusya'nın Uber'i, Alibabası, Amazon'u da diyorlar. Bu sayede insanlara ne yaptığınızı kolay bir şekilde anlatmış oluyorsunuz." ifadelerini kullandı.

Volozh, Yandex'in Türkiye'deki yolculuğunun 2011 yılında başladığını hatırlatarak, şunları dile getirdi:

"Ekonomik ve teknolojik açıdan baktığımızda bizim için Türkiye yeterince büyük bir pazardı. Aynı zamanda da erişilebilir bir pazardı. Avrupa, Almanya, ABD'ye de gidebilirdik ama çok fazla deneyim olmadan büyük bir risk olurdu. İlk kez İstanbul'a geldiğimde ve Boğaz'ı gördüğümde, şehrin ritmini hissettiğimde, 'burada başlayabilirim' dedim. Hizmetlerimizi burada denemek istedik.

Antitröst davasından sonra uygulamalarımızı android cihazlar için sunabiliyoruz. Ama ağustos ayına kadar Yandex herhangi bir uygulamayı android telefonlar için kullandıramıyordu. Artık bu değişti. Artık burada da bunun açılımlarını göreceğiz. Stratejimizi etkileyecek yeni hizmetler de sunmaya başlayacağız. Ama bu erişim noktası olmadan bile uygulamalar çok popüler olmaya başladı."

İnsanlara trafikte yardımcı olmak için YandexNavi uygulamasını 2006-2007 yıllarında geliştirdiklerini anlatan Volozh, ayrıca sürücüsüz araçlar, yapay zeka sistemleri alanında da çalıştıklarını söyledi.

Yandex'in bugün, 5 yıl öncesinden çok farklı olduğunu belirten Volozh, şunları söyledi:

"Yandex sadece bir arama motoruydu ama bugün baktığınızda modeller artık arama motorundan gelmiyor. Değerler farklı yerlerde. Gelirlerimizin büyük bir kısmı bunlardan geliyor diyemeyiz ama bunlar çok hızlı büyüyen pazarlar. Yandex Taksi ya da araç paylaşımı gibi konular büyümekte olan pazarlar."

Volozh, 2018'in son çeyreğine bakıldığında Yandex'in yıllık büyüme oranının yüzde 40 olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyle bir büyüme oranını 2012'den beri görmemiştik. 2012'de yarım milyon dolarken gelirlerimiz şimdi yüzde 40'lık bir büyümeden bahsediyoruz. Gelirler artmaya devam ediyor çünkü sadece artık reklam pazarında değiliz, farklı alanlarda da insanlara günlük hayatında yardımcı oluyoruz. En iyi Rusça konuşan sisteme sahibiz. Türkiye için de çok güzel lansmanlarımız olacak. En iyi Türkçe konuşan asistanı oluşturmak istiyoruz, Alis adı, Rusça'da Alisa. Alis, sadece metni okumakla kalmıyor. Microsoft veya Apple asistanları çok sınırlı söyleyebilecekleri şeyler konusunda. Programcılar belli bir metin koyuyor, ona göre cevap veriyor. Onların dışında bir soru sorulursa cevaplayamıyor. Bizimki çok daha özgür. Bu asistanı eğittik. Öncelikle klasik edebiyatı, Puşkin, Tolstoy, Çehov gibi yazarları okuttuk. Çok kötümserleşti asistan. Ondan sonra sosyal medya bilgisi verdik. Ardından ergen gibi davranmaya başladı. Bunun üzerine iyi bilgi kaynaklarıyla besledik, böylece akıllı, entelektüel ve en iyi asistana dönüştü."

-"Araç paylaşımı çok daha iyi sonuçlar verebilir"

Volozh, sürekli kendisine sorulan "Türkiye’de yatırım yapacak mısınız?" sorusunu hiç sevmediğini belirterek, "Çünkü yatırım yapmak, para yatırmak demek değil. Türkiye’de daha fazla hizmet yaratabilir miyiz? Bununla yeni para kazanımı, herkes için söz konusu olabilir mi? Tabii Türkiye’de yatırım yapmak istiyoruz ama bizim asıl amacımız, burada tüketici hizmetleri sunmak, Rusya’da olduğu gibi. Mesela araç paylaşımı İstanbul’da yok. Moskova’da en büyük araç paylaşımı filosuna sahibiz. Avrupa’da da en büyük, dünyada da ikinci. 10 bin araçlı bir filo sadece Moskova için var. Bu artık yeni ulaşım metodu. Türkiye için de çok uygun olacaktır. Çünkü buradaki taksi durumu çok çok sınırlı, düzenlemeler katı. Araç paylaşımı çok daha iyi sonuçlar verebilir burada." görüşünü dile getirdi.

Volozh, Türkiye’de hizmet sektörünün, lojistiğin, ticaretin pek çok pazardan çok daha iyi durumda olduğunu kaydetti.

-"Verilerin yüzde 90’ı son 18 ayda oluşturuldu"

Stratejik İş ve Teknoloji Danışmanı Bernard Marr da "Yapay Zeka ve Büyük Veri İş Başında" başlıklı konuşmasında, büyük verinin ve yapay zekanın dünyayı nasıl değiştirdiğine değindi.

Yeni bir endüstriyel devrimin başlangıcının yaşandığını, bunun bütün şirketleri ve meslekleri kökten değiştireceğini belirten Marr, "Bu endüstriyel devrim, bir veri patlamasıyla karşımıza çıktı. Öyle bir şey deneyimliyoruz ki bunu daha önce yaşamadık. Son derece yüksek miktarlarda veri üretiyoruz. Bu veriyi de şirketlerimizin performansını arttırmak amacıyla istiyoruz." dedi.

Marr, sahip olunan verilerin yüzde 90’ının son 18 ayda oluşturulduğunu, 5 zettabitlik verinin, 50 zettabite 4-5 yıllık zaman diliminde ulaşmasının beklendiğini söyledi.

Bulut teknolojileri sayesinde verilere sınırsız erişimin olduğunu, bu veriler kullanılarak yeni çıkarımların üretilebildiğini anlatan Marr, "Yapay zekanın getirdiği yeni devrimsel platformlar son derece önemli. Yapay zekanın bugüne dek insan oğlunun icat ettiği en büyük yeniliklerden biri olduğunu düşünüyorum. Yapay zeka, son 50 yıldır var ama yapay zekayı nasıl kullandığımız değişti." diye konuştu.

-"İnsanlar arkalarında çok fazla parmak izi bırakıyor"

İmperial College London Bilişimsel Gizlilik Grubu Başkanı Doç. Dr. Yves-Alexandre de Montjoye de "Dijital Çağda Gizliliği İhlal Etmeden Veri Nasıl Kullanılır" başlıklı konuşmasında, bilgisayar ortamındaki mahremiyetten söz etti.

Bugünün dünyasında insanların arkalarında sadece fiziksel parmak izi değil çok fazla sayıda parmak izi bıraktığını belirten de Montjoye, dijital dünyada bırakılan parmak izlerinin, dijital teknolojileri de biçimlendirdiğini söyledi.

Telefonda veya internette bir şey arandığında mutlaka bir verinin oluştuğunu, bu veri sayesinde insanların ve toplumların belli bir ölçek içinde anlaşılmasının mümkün hale geldiğini belirten Montjoye, bugün küçük ölçekli gruplardan çıkıp, milyonlarca insanın günde birkaç kere davranışlarını izleme imkanının bulunduğunu ifade etti.

Montjoye, bugünün dünyasından bahsederken, bireysel seviyede daha duyarlı verinin, özellikle mahremiyet ve veri gizliliği konusunda ne gibi zorluklar getirdiğinin de tartışılması gerektiğini vurguladı.

Veri güvenliği konusunda yürüttükleri çalışmalara değinen Montjoye, kendi ülkesi Belçika’da cep telefonlarından toplanan bilgilerin insanların hareketlerini izlemede kullanılabildiğini, kimin cep telefonu bilinmediği için verinin anonim olduğunun ileri sürüldüğünü ifade etti.

Montjoye, bu anonimleştirme fikrinin, veri korumayı da biraz değersizleştirdiğini anlattı.

-"Markalar 10-15 yıl içinde nörobilimcilerle çalışacak"

Kellogg School of Management Nörobilim ve İşletme Profesörü Moran Cerf de "Nörobilim Kullanın; Tüketicileri, Kendilerinden de İyi Tanıyın" başlıklı konuşmasında, insanların ne düşündükleriyle ilgili yeterince bilgiye sahip olmadığını, insanların nasıl düşündüğünün, iş sonuçlarını etkilemesi adına bilinmesi gerektiğini vurguladı.

Nörobilim çalışma alanında kullanılan bazı araçlarla, insanların iç dünyasındaki düşüncelere erişebilmenin, kendilerinin bile bilmediği şeylere ulaşabilmenin mümkün olduğunu anlatan Cerf, şirketlerin bu iç düşüncelere erişerek neler elde edebileceğini aktardı.

Bireyin kim olduğunun, kararlarının, düşüncelerinin, isteklerinin, tutkularının beyinde kayıtlı olduğunu ifade eden Cerf, ama beynin nasıl çalıştığına dair çok az şeyin bilindiğini söyledi.

Nörobilimin sağladığı araçlarla beyne ulaşılabildiğini, insanların neyi sevip neyi sevmediğinin anlaşılabildiğini belirten Cerf, "İnsanların beyni koruyamadığı zaman, uyuduğu zaman. Düşüncelerimizi aslında biz seçmiyoruz, sonra onlarla ilgili bir hikaye uyduruyoruz. Bu hikayeler daha çok uyurken oluşturuluyor." dedi.

Nörobilimcilerin, insanların davranışlarını değiştirebildiğini, bir yöne ya da diğerine yönlendirebildiğini veya bir şeyi alması için ikna edebildiğini anlatan Cerf, ürün yöneticileri ve pazarlama müdürlerinin bu araçları bilmesi gerektiğini dile getirdi.

Cerf, gelecek 10-15 yıl içinde markaların, insanların düşüncelerini değiştirmek ve algılarını yönetmek için nörobilimcilerle çalışacağını sözlerine ekledi.

En Çok Aranan Haberler