Ekim 2014 ve eylül 2015 tarihleri arasında, arkadaşlarıyla çoğunlukla karavanla veya kendi arabasıyla karayolu seyahati yaparak Yeni Zelanda’nın en küçük ve en az bilinen Stewart adası (Yeni Zelanda’nın üçüncü büyük adası) dâhil olmak üzere iki ana adasında toplam 25,000km’den fazla (15,500 milden fazla) yol kat eden gezginin fotoğrafları insanı yola çıkaracak cinsten.
"Yeni Zelanda’da gördüğüm şeyler aklımı başımdan aldı. Daha önce hiç görmediğim bakir yaban hayatın yanı sıra, her doğa meraklısı ve ayrıca birçok manzara ve seyahat fotoğrafçısı için de gerçek birer cennet olan yerler keşfettim. Şu ana kadar tanıştığım en arkadaş canlısı insanları saymıyorum bile. Kivi adı verilen yerli halk da bunların arasında.
Yeni Zelanda benim tamamıyla değişmeme neden oldu. Orası benim tam zamanlı fotoğrafçı olarak kariyerime başladığım, doğaya ve dağlara karşı tutkumu keşfettiğim yer. Dünya üzerindeki en rahatlatıcı ve benim 7 ay boyunca yaşadığım şehir olan Wanaka’nın bulunduğu yer. Şu anda 2016 için yeni planlarım var ama şuna eminim ki bir gün Yeni Zelanda’ya geri döneceğim ve muhtemelen bu, umduğumdan da önce olacak. Bu arada da sizinle orada geçirdiğim zaman zarfında çektiğim bazı fotoğrafları paylaşmak istiyorum. Benim için her birinin ayrı bir anlamı olan 6 adet fotoğraf var. Umarım bunlar size de ilham kaynağı olur."
Ngauruhoe dağı, Yeni Zelanda’nın kuzey adasında bulunan aktif bir yanardağ ve dünya çapında Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki Doom dağı olarak da biliniyor. Bu fotoğrafı, Tongariro Ulusal Parkı’nda bulunan ve kuzey adanın en yüksek noktası olan Ruapehu dağında, güneş batarken çektim.
Oraya gece çıkamadım çünkü tam kışın ortasındaydık ve hava buz gibiydi. Bu nedenle gün batımının fotoğrafını çekmek için kar küreyicilerin yardımıyla (Ruapehu dağı kışın bir kayak merkezi olarak kullanılıyor) bu noktaya geldik. O gün ne kadar şanslı olduğuma hala inanamıyorum. Mükemmel konum, mükemmel manzara ve Yeni Zelanda’da geçirdiğim bir yıl boyunca gördüğüm en büyülü gün batımı. İnanılmaz!
Cardrona, güney adadaki güney Alpler’de küçük bir köy. Benim de yaşamış olduğum Wanaka’ya çok yakın. Gün doğumunun ve gün batımının fotoğraflarını çekebilmek için kayak merkezinde 1 gece kalmaya karar verdim. Aslında gece çekim yapmayı planlamamıştım ancak hava o kadar açıktı ki bu şansı kaçırmak istemedim. Dışarıda dondurucu bir soğuk vardı ama bir daha gecenin bir yarısında etrafta kimse yokken, yıldızları çekebileceğim bu kadar büyük bir kayak merkezinin ortasında olma şansını yakalayabilir miydim ki? Kameramı tripodun üzerine yerleştirdim ve gökyüzündeki bütün ışıkları yakalayabileceğim uzun bir pozlama yapmak için 30 saniye boyunca ayakta bekledim ve sonunda mucize gerçekleşti.
Wanaka benim 7 ay boyunca yaşadığım, dünyanın en rahatlatıcı yeri. Aynı zamanda Wanaka gölünün etrafını çevreleyen Roys tepesinin de çok büyüleyici bir görüntüsü var. Bu fotoğrafı güney kutbu sonbaharının tam ortasında, nisan ayında çektim. Muhtemelen Roys tepesinden görünen manzara Yeni Zelanda’da insanların en beğendiği manzara. Bu ülkede geçirdiğim 1 sene boyunca buraya 4 kez tırmanma ve 2 kez de kamp kurma şansı yakaladım. Bütün gece uyumadık çünkü hem hava çok soğuktu hem de yıldızların en güzel fotoğrafını yakalamak için gecenin karanlığında değişik açılarda ve değişik ışıklarda hiç durmadan fotoğraf çektik.
Güney adanın batı kıyısında Yeni Zelanda’nın gizli kalmış en iyi yerlerinden biri: Hokitika Gorge. Oradaki manzara gerçek dışıydı. Burayı bu fotoğrafı çekmeden 8 ay önce ziyaret etmiştim ancak o zaman ışık çok iyi değildi. Bu nedenle oraya tekrar giderek gün batımından önce, “altın saat” boyunca fotoğraf çekmeye karar verdim. Şans eseri yanımda bir oru kayak vardı. Aksi takdirde o sapa vadide suya bir kano indirmek imkânsız olurdu. Bu fotoğrafı arkadaşım çok kuvvetli bir akıntıya karşı mücadele ederken bir köprüden çektim.
Fox buzulu ile Franz Josef buzulu, yıllar içinde küçülmelerine rağmen görmek isteyen herkesin kolayca erişebilmesi nedeniyle Yeni Zelanda’nın en tanınan buzullarıdır. Bir arkadaşımla birlikte heli-hike (helikopter+yürüyüş) gezisine katıldık ve Franz Josef Buzulu'nun mağaralarını ve yarıklarını keşfe çıktık. Bunun gibi bir şeyi hayatımda daha önce hiç görmemiştim. Bu kadar kalın bir buz kütlesinin üzerinde yürümek ve mavinin her tonunu görmek mükemmel bir deneyimdi. Kesinlikle Yeni Zelanda’da geçirdiğim 1 yılın en önemli anlarından biriydi.
Taşrada arkadaşlarla kaldığımız kulübeden 3 saatlik bir yürüyüşle bu Alp gölüne ulaşmak mümkün. Bu göl Aspiring Dağı Ulusal Parkı’nın tam ortasında yer alıyor. Ancak en yoğun sezon olmasına rağmen bu göle giden çok az insan var. Aslına bakarsanız bütün bir öğleden sonra boyunca yalnızdık ve Yeni Zelanda’nın bu kaybolmuş bölgesindeki sessizliğin tadını çıkardık. Bir arkadaşım bu berrak suda kısa bir dalış yaptı. Biz oraya, birkaç ay öncesine kadar bu gölde hala buz dağlarının olduğu bir yaz ayında gittik. Bu size suyun ne kadar soğuk olduğuyla ilgili bir fikir verebilir.