Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, enfeksiyonun işyerinde veya işin yapılması nedeniyle meydana geldiğinin tespit edilmesi halinde, bu durumun iş kazası olarak değerlendirilebileceğini belirtirken, çalışanların da işveren tarafından korona virüs kapsamında almış olduğu her türlü tedbire uymasının yasal bir zorunluluk olduğunu söyledi.
Yeşilboğaz, dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgınından büyük ölçüde etkilenen iş dünyasını ve çalışanları yakından ilgilendiren işverenin ve çalışanın alması gereken önlemlerde hukuki sorumluluklar ile çalışanların hakları konusunda merak edilen soruları yanıtladı.
İşverenlerin, çalışanlarını korona virüsün ölümcül riskine karşı korumasının yasal zorunluluk olduğunu vurgulayan Yeşilboğaz, "6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. ve 5. maddesi, işverenin, işyerinde alması gereken iş güvenliği ve iş sağlığına ilişkin tedbirleri ve işverenin yükümlüklerini düzenlemiştir. Buna göre işverenin yükümlülüklerini şöyle sıralamak mümkündür; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi, mevcut durumun iyileştirilmesi, çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğuna göre hareket etmek, risklerden kaçınmak, kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek, risklerle kaynağında mücadele etmek, çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek, toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek. Kanuna göre çalışan alınmayan güvenlik tedbirlerinin alınması için işverene talepte bulunabilir ve iş güvenliği sağlığı tedbirlerinin eksiksiz olarak alınmasını, değişen şartlara göre sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğuna göre hareket etmesini isteyebilir. Bu konuda özellikle Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliği tarafından açıklanan önlemler göz önünde tutulmalıdır. Sadece işverenin değil, çalışanın da bu konuda hukuki sorumlulukları vardır. Çalışanların da işveren tarafından korona virüs kapsamında almış olduğu her türlü tedbire uyması, yasal bir zorunluluktur” dedi.
Korona virüs vakası, iş kazası mıdır?
Yeşilboğaz, enfeksiyonun işyerinde veya işin yapılması nedeniyle meydana geldiğinin tespit edilmesi halinde, bu durumun iş kazası olarak değerlendirilebileceğini ifade ederek, "Herhangi bir uyuşmazlık durumunda davaya konu vakanın kendi iç özellikleri yanında, Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgın olarak tanımlanmış olması da gözetildiğinde, bu konuda işverenin sorumluluğu olacaktır. 50 ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işveren, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalarda bulunmak üzere kurul oluşturur. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun kurul kararlarını uygulamak zorundadır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 13. maddesi gereğince, çalışanlar tarafından gerekli tedbir ve önlemlerin alınması, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulundan istenebilir. İşyeri 50 çalışandan az ise doğrudan işverenden gerekli tedbirlerin alınması istenebilir. İşyerinde gerekli önlemlerin alınmaması halinde, çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereğince Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na başvurarak şikayette bulunma hakkı bulunmaktadır" diye konuştu.
Yeşilboğaz, korona virüs nedeniyle gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle gerçekleştirilen şikayet halinde işçinin, kanun ile koruma altına alındığını da vurgulayarak, şöyle devam etti; " Çalışanın işvereni şikayet etmesi nedeniyle iş akdinin feshedilemeyeceği kanun ile hüküm altına alınmıştır. 4857 Sayılı İş Kanunu 18. maddesinde, özellikle şu hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz: ’Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip veya yükümlülüklerini yerine getirmek için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak’ denilerek, şikayet hakkının kullanılmasının işten çıkarma gerekçesi olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Çalışanın şikayet hakkını kullanmasından sonra iş akdinin feshedilmesi halinde hakları bulunmaktadır. İş yerinde 30 çalışan varsa ve 6 aylık kıdemi varsa, işe iade davası açma hakkı vardır. Fesih tarihinden itibaren 1 ay içinde arabulucuya başvuru yapılması gerekmektedir. Bu koşullar yoksa çalışanın kötü niyet tazminatı davası açma hakkı, ayrıca kıdem ve ihbar tazminatı hakkı bulunmaktadır."
Zorlayıcı sebepler nedeniyle işçinin derhal fesih hakkı varmıdır?
Yeşilboğaz, İş Kanun’un ilgili maddesinin zorlayıcı sebeplerle işçinin iş akdini feshedileceğini düzenlediğini dile getirerek, "İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa, işçi kıdem tazminatına hak kazanacak, ihbar tazminatına hak kazanamayacaktır. Zorlayıcı sebeplerin varlığı halinde işveren, çalıştırdığı işçisinin iş sözleşmesini, sözleşmenin süresinin bitmesini yahut bildirim süresini beklemeksizin feshedebileceğini öngörmüştür. Kanun, zorlayıcı sebepleri, işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması halinde açıklamıştır" ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz