İSTANBUL (İHA) - Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller/EFA (Avrupa Özgür İttifakı) Grubu üyesi Türk asıllı Milletvekili Cem Özdemir, "Güney Kıbrıs bizi hayal kırıklığına uğrattı, Kuzey Kıbrıs'taki insanları cezalandırmak yanlıştır. Ticaret ambargosu kalkmalı, Kuzey Kıbrıs'ta ticaret başlamalıdır" dedi.
Özdemir ayrıca, "Yolun sonunda tam üyelik var, bu Türkiye'nin elinde. Belirli bir süre serbest dolaşım askıya alınabilir, bu doğaldır" şeklinde konuştu.
Özdemir, Aleviler ve Kürtler ile ilgili gündeme gelen azınlık iddiaları konusunda ise, "Türkiye'de dini, etnik, azınlık sorunu, daha doğrusu terim anlaşmazlığı var, insanlar kendilerini nasıl görüyorlarsa devletin de onları öyle kabul etmesi gerekir. Türkiye'de vatandaşların alt kimlikleri farklı olabilir, ancak üst kimlikleri Türkiye Cumhuriyeti'dir" ifadelerini kullandı.
Türk asıllı Milletvekili Cem Özdemir, Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller/EFA (Avrupa Özgür İttifakı) Grubu'nun, Türkiye'nin AB üyeliğine destek amacıyla Hilton Convention Center'de düzenlediği "Avrupa Birliği'ndeki Türkiye: Ortak Bir Gelecek mi?" başlıklı konferansın ardından basın mensuplarının, Kuzey Kıbrıs ile Avrupa Birliği'ne (AB) üye olan Güney Kıbrıs'ın birleşmesi, Türkiye'nin AB tam üyeliği, Aleviler ve Kürtler ile ilgili gündeme gelen azınlık iddiaları konusundaki sorularını yanıtladı.
Kuzey Kıbrıs'ta gözlemci sıfatı ile 2 temsilci olmasını istediklerini söyleyen Özdemir, "Diğer gruptakileri ikna edemedik. Kuzey Kıbrıs sınavı geçti. Birleşme için yeşil ışık yaktı. Güney Kıbrıs bizi hayal kırıklığına uğrattı, Kuzey Kıbrıs'taki insanları cezalandırmak yanlıştır. Onlara sıcak mesajımız, 'Sizin yeriniz Avrupa'dır' demek oldu. Buna sadık olarak siyaset yapıyoruz. Gözlemciler çalışmaya başlamalı ve yardım paketi harekete geçmeli. Ticaret ada için mümkün olmalı, Güney Kıbrıs bunları engellemek için lobi çalışmaları yapıyor. Biz burada karar aldık. Buna karşı imkanlarımız doğrultusunda çalışacağız. Bu süre içinde yardım paketi çıkacak. 200 milyon Euro'luk yardımı olacak. Ayrıca ticaret ambargosu da kalkmalı. Kuzey Kıbrıs'ta ticaret başlamalı. Avrupa Parlamentosu'na soru önergesi verdim. 'Kuzey Kıbrıs'tan göçe zorlanan insanların mal varlıkları ile ilgili davalar açıldı. Güney Kıbrıs'ta göçe zorlanan insanların mal varlığı ile ilgili bilgi nedir?' diye sordum. Ne derece mal varlıklarını kaybettiler? Tek taraflı davalar açılmasın. Adanın gelişmesinden yanayız. Her türlü milliyetçiliğe karşıyız. Biz Denktaş'ın çizgisine de karşıyız. Talat'ı destekliyoruz. Birleşmeyi isteyenlerin yanındayız. Dostluğu, kardeşliği seven insanların sözcüsüyüz" dedi.
Basın mensuplarının, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği ile ilgili sorularını yanıtlayan Özdemir, "AB için her gelişme farklı oluyor. Yeni tecrübeler elde ediyoruz. Avrupa yapılanlara bakıyor. Uygulamayı pek düşünmüyor. Yolun sonunda tam üyelik var, bu Türkiye'nin elinde. Türkiye vazgeçmezse ve çalışmaya devam ederse bu gerçekleşecek. Belirli bir süre serbest dolaşım askıya alınabilir, bu doğaldır. Hükümet de bunu doğal karşıladı. Ülke içinde denge bozuklukları giderilmelidir. Ekonomi böyle giderse düzelir.
Yoksulluğun önüne geçilirse bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Biz bu konuda karamsar değiliz. Türkiye çalışırsa bu sorunlar ortadan kalkacak ve Avrupa Türkiye'nin kapısını çalacak. Türkiye eğitime yatırım yapmalı, gençler iyi eğitilmelidir. Çünkü Avrupa genç nüfus isteyecek" şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin, Aleviler ve Kürtler ile ilgili gündeme gelen azınlık iddiaları konusundaki sorularını da yanıtlayan Cem Özdemir, Türkiye'de dini, etnik, azınlık sorunu, daha doğrusu terim anlaşmazlığı olduğunu; insanlar kendilerini nasıl görüyorlarsa devletin de onları öyle kabul etmesi gerektiğini söyledi. Devletin Alevilere, "Değişin. Sen Alevi değilsin, sen Kürt kökenli değilsin. Biz senden daha iyi biliyoruz ne olduğunu" şeklindeki yaklaşımının yanlış olduğunu ve çağdaş bir ülkeye yakışmayacağını belirten Özdemir, Türkiye'de vatandaşların alt kimliklerinin farklı olabileceğini, ancak üst kimliklerinin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu vurguladı.
Milletvekili Cem Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:
"Anayasal çerçevede vatandaşların hiç bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. 'Azınlık' kelimesini devlet kabul eder mi etmez mi, insanlar ister mi istemez mi, o bizim meselemiz değil. Aleviler kendisini nasıl görüyorsa görsün, bu benim vazifem, meselem değildir. Bizim siyaset anlayışımız farklı. Biz siyasetçilerin 'Sen şusun, busun' demeye hakkımız yok. Türkiye'de de devletin bir kısmı farklı düşünüyor. Vatandaşa 'Sen şusun' demeye çalışıyor. Bu yaklaşım yanlış. Vatandaş kendisini ne olarak görüyorsa buna saygı göstermeliyiz. Vatandaşa saygı devletin ilk görevidir. Alevi'nin ibadet yeri cemevi ise onun inançlarına sonuna kadar saygılı olmalıyız. Cemevini din evi olarak görüyorsa, bizim için de din evidir. Kültür evi diyorsa kültür evidir. Devletin vazifesi vatandaşın evini tarif etmek değildir. Bu amaçla sivil toplumu güçlendirmeye çalışıyoruz. Devlet vatandaşın özel işlerine karışmamalı. Vatandaşın özel işlerini yine vatandaşa bırakmalıdır. Hükümet, ülkenin Başbakanının vazifesi, kilisenin, cemevinin, caminin tarifini yapmak değildir. Hükümetin vazifesi bütün dinlere eşit mesafede kalmaktır. Vatandaş ibadet için cemevine, kiliseye ya da camiye gidiyorsa buna hiç kimse engel olmamalıdır. Vatandaş gittiği bu yerlere din evi diyorsa din evidir. Başka bir şey olamaz. Devletin görevi vatandaşa saygılı olmaktır."