Gençlere evlenmemelerini tavsiye ettiniz. Neden?
Amacım ‘asla evlenmeyin’ demek değil de, evlenmeye çok hevesli olmamalarını öğütlemekti. Çünkü kızlar okulu bitirir bitirmez çeyiz düzmeye başlıyor. Ya da bir erkekle tanışır tanışmaz evlilik hayali kuruyorlar; buna ben de dahilim.
Şimdi neden değişti fikirleriniz?
Evlenmeye meraklı olmanın çok sağlıklı olmadığını yaşayarak deneyimledim. Beş kez evlendim. O yüzden gençlere evlenmeyi değil de dünyayı görmeyi, okumayı, insan tanımayı hedeflemelerini öneriyorum. Aşkı doya doya yaşayıp birlikte yaşlanmaya karar verecekleri insanı bulana kadar acele etmesinler. Yoksa sonrası hüsran oluyor.
Büyük konuşmuyor musunuz biraz?
Ben artık büyüdüm, o yüzden büyük de konuşabilirim. Tecrübelerim büyüdü, çocuk değilim ki artık. 30 yaşında olsam haklısınız ama artık iki çocuğum var, biri koskoca genç bir kadın oldu, evli.
Ya deli gibi aşık olursanız yeniden?
Deli gibi aşık olabilirim, ayaklarım yerden kesilebilir ama evlenmeden çok uzun süre devam eden birçok ilişki yok mu? Bu saatten sonra ilişkiyi düğünle taçlandırmak gerektiğini düşünmüyorum.
Ayşen Gruda, “8 bin 500 flörtüm oldu benim, bırakın herkes rahat rahat flört etsin” demişti.
Aynı düşünceyi paylaşıyoruz demek ki. İnsanlar flört etsin, birbirini tanısın, bunda ne zarar var? Tam tersi ne kadar az insan tanırsanız o kadar sığ kalırsınız. Ne kadar çok insan tanırsanız da o kadar doğru yaparsınız. Doğruyu ve yanlışı görme fırsatınız olur. Bunun için de tek bir kişiyle ömrünüzü geçirmeniz ne kadar sağlıklı? Dolayısıyla flört çok sağlıklı ama tabii düzgün bir şekilde flört etmekten bahsediyorum. Basitleştirmeden, bugün tanışalım, akşam yemeğe gidelim, yarın ayrılalım durumuna geçmeden. Çünkü ilişkiler o noktaya geldi maalesef. İnsanlar flört etsin, birbirlerini tanısın ki hatalar daha az yapılsın, cinsellikle ilgili tüm problemler ortadan kalksın.
ALDATILMANIN KADINA NE HİSSETTİRDİĞİNİ OKUYACAKSINIZ
Sizin dışarıya verdiğiniz güçlü bir kadın algısı var. Ama erkeklerin güçlü kadından pek hoşlanmadığı söylenir hep. Evliliklerinizde sorun bu muydu acaba?
Ben erkekler tarafından yanlış anlaşıldığımı düşünmüyorum. Tam tersi doğru anlaşılıyorum.Doğru anlaşıldığım için de erkek eğer tekamülünü tamamlamamışsa, kendini tam ¡olarak size ifade edemiyorsa, sizi yarı yolda bırakıp gidebiliyor.
Kitabınızı ne zaman okuyabileceğiz?
Kışa kalabilir. Acele etmiyorum. Hem kendimi hem hayatı hem de çevremde gördüğüm her şeyi yazıyorum. Masalımsı bir kitap olacak.
Gerçekten kitabın adı gibi sansürsüz mü yazıyorsunuz?
Tamamen sansürsüz. Olduğum gibi, kimsem, neysem o kadını anlatacağım. Kendimle ve ailemle alakalı isimleri, yerleri olduğu gibi okuyacaksınız. Biraz Patti Smith’in ‘Çoluk Çocuk’ kitabına benziyor ama içinden çok büyük bir magazin çıkacak diye beklenilmesin. Ben işin duygu tarafındayım. Mesela aldatılmanın bir kadına nasıl, neler hissettirdiğini okuyabileceksiniz.
Kitaptan sonra sahneye koyacaksınız hikayenizi. Her şeyle yeniden yüzleşmek size nasıl hissettirecek?
Yazarken zaten yüzleşiyorsunuz. Dolayısıyla o yüzleşmeyi yaşıyorum şu an. Acısıyla, tatlısıyla ne kadar dolu dolu yaşadığımı görüyorum. Biraz ‘büyük bebelere nasihatlar’ gibi... Benim güzel bir hayatım oldu. Şahane günler de yaşadım, acı dolu günler de. Nihayetinde herkes gibiyim ben de.
HAYATIMDAKİ ERKEKLERİ HİÇ KISKANMADIM
Sizi hayatta ne ya da kim kıskandırır?
İnanır mısınız ben o duyguyu bilmiyorum. Hayatımdaki erkeleri de kıskanmadım hiç. Kıskançlık, fesatlık bende yok. Kimseyi kıskanmadım bu hayatta. Çünkü sebep yok. Ailem var, çocuksa var, evlilikse var, şöhretse yaşadım, zenginlikse yaşadım.
Geçtiğimiz yıl evli erkeklerle birlikte olan kadınlara bayrak açtınız. Bir gece çok öfkelenip sosyal medyayı ayağa kaldırdınız. Daha sonra da Gülben Ergen’le mahkemelik oldunuz. Evli olan erkek ise suçu neden kadında arıyorsunuz?
Kadın derleyen, toplayan, düzelten, yetiştirendir. Kadın öğrenirse çocuğuna da öğretir. Ben orada kadınların daha dikkatli, iffetli, namuslu olmasından bahsetmiyorum. O başka bir konu. Orada tek bir olay üzerinden yola çıkılmadı. Çok derin bir konu bu. Onun için zaten bekleyelim, mahkeme bir sonuçlansın.
O konu özelinde sormuyorum, erkeklerde hiç mi sorun yok sizce?
Herkes kendinden sorumludur. Ne erkek ne de kadın birbirinden sorumludur. Bakın ben psikoloji okumuş bir kadınım. Bizde bireyleşme diye bir şey yok. Bize kimse birey olmayı öğretmedi. Biz de çocuklarımıza öğretemediğimiz için herkes sorunu karşı tarafta arıyor. Dolayısıyla meseleye, “Hiç mi erkeklerde sorun yok?” diye giremeyiz. Herkes kendi yaptığından sorumludur. Herkes kendi yaptığının bilincine varmalı önce. Toplumlar ancak böyle düzelir.
Ama genel bir algı olarak ilişkinin ahlakından kadın sorumlu tutuluyor sanki...
Hayır, erkek de sorumlu tutuluyor. Dünyada da sistem böyle kurulmuş. Dinlerin de etkisi var. Tüm dinler de kadını bu kavramın içine kattığı ve kadın doğurabilen bir özelliğe sahip olduğu için kadını sorumlu tutuyor. Çocuğu baba yetiştirmiyor çünkü, anne yetiştiriyor. Ve çocuk yetiştiren bir annenin bilinç düzeyinin, ahlak düzeyinin erkekten çok daha üstün olması lazım ki iyi çocuk yetiştirsin. Vefalı, kaliteli ruhu olan güzel çocuklar yetiştirsin... Onu da yetiştiren bir annedir.
MENOPOZA GİRDİM,BUNU SÖYLEMEK NİYE AYIP OLSUN?
Her zaman açık sözlüsünüz, tepki çekcek bile olsa aklınıza geleni söylemekten çekinmiyorsunuz. Bunun zararı oldu mu size?
Çeneme vurmuş olabilir, menopozdan mı dersin? (gülüyor)