HABER

Yetiş'e "Balyoz Planı" mektubu

Çetin Doğan'ın damadı Dani Rodrik, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş’e, kurum tarafından hazırlanan ve tutuklamalara esas olan raporu eleştiren bir mektup gönderdi.

“Balyoz Planı” iddiaları soruşturması kapsamında halen tutuklu olan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş’e, kurum tarafından hazırlanan ve tutuklamalara esas olan raporu eleştiren bir mektup gönderdi. “İki bilim adamı” olarak kaleme aldıklarını belirttikleri mektupta, TÜBTAK tarafından hazırlanan bilirkişi raporu eleştirildi, raporların “eksik ve yanıltıcı” olduğu iddia edildi, saygın bir Türk kurumu olan TUBİTAK’ın saygınlığının muhafaza edilmesi için gereken çabanın gösterilmesi gerektiği vurgulandı.

ABD ve dünyanın önde gelen Üniversitelerinden biri olan Harvard Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doğan ve Rodrik’in, Prof. Dr. Yetiş’e hitaben yazdıkları mektupta, “Balyoz Planı” tutuklamalarına esas olan TUBİTAK tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun, bilimsel olmadığını kanıtlayan Askeri Bilirkişi Raporunun ardından, bilgisayar suçları konusunda uzman bağımsız Amerikan kuruluşu tarafından da hazırlanan raporla da TUBİTAK bilirkişi raporunun çürütüldüğü savunuldu.

“Bu mektubu size iki bilim insanı sıfatıyla yazıyoruz” diye başlayan mektupta, şöyle denildi:

“Başkanı olduğunuz kuruma bağlı Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nün üç teknik bilirkişisi tarafından 19 Şubat 2010 tarihinde ‘Balyoz’ CD'leri hakkında hazırlanmış olan Bilirkişi Raporunu, üzerinde bulunan erişim kısıtlanmasının kalkmasıyla birlikte okuma, daha da önemlisi hakkında bilgisayar adli tıp tetkikleri yürüten uzman kişilerden görüş alma fırsatını bulduk. Kurumunuz bünyesinde hazırlanan raporun bilimsel bir tarafsızlıkla hazırlanmadığını büyük bir kaygıyla görüyoruz. ABD'de bilgisayar suçları soruşturmaları ve bilgisayar adli Tıp tetkikleri alanında başvurduğumuz iki farklı uzman kuruluş (Cyber Diligence, INC. ve Computer Investigative Associates), CD'lere kayıtlı kimi dokümanlar üzerinde yapılan herhangi bir araştırmanın, dokümanlarının yazıldığı bilgisayar sistemleri üzerinde bir adli Tıp incelemesi yapılmaksızın, dokümanların hangi tarihlerde ve hangi kullanıcılar tarafından oluşturulduğu ve hangi tarihlerde CD'lere kaydedildiklerine dair kesinlik içeren bir hükme bilimsel olarak varılamayacağını bildiren görüş raporlarını sundular.

Bu uzmanlardan Kurumunuzun hazırladığı bilirkişi raporunu ekleriyle birlikte inceleyen Sayın Yalkın Demirkaya'nın (Cyber Diligence, Inc.) sonuç bölümünde TUBİTAK raporu hakkında yaptığı değerlendirmeyi içeren metni aynen aktarıyoruz.”

-TÜBİTAK BİLİRKİŞİ RAPORU ÖNEMLİ BİR DAVA İÇİN SORUMSUZ EKSİKLİKLER SERGİLEMEKTE-

Mektupta, hem TUBİTAK raporunu hem de askeri raporu analiz eden ABD kaynaklı son rapora atıfta bulunularak, “Erdem Alparslan, Tahsin Türkoz ve Dr. Hayrettin Bahşi tarafından hazırlanmış raporda ise kanımca hatalı bir yaklaşım izlenmiştir. Söz konusu rapor, kişilerin hürriyetleri ile itibarlarının mevzubahis olduğu bu denli önemli bir dava için sorumsuz eksiklikler sergilemektedir. Bu raporda, Sayın Fildiş'in (Askeri Bilirkişi raporunu hazırlayan uzman) bilirkişi raporunda da dikkati çektiği ve belgelerde sahteciliğe işaret eden bulgular tamamen gözardı edilmiştir. Kaldı ki, söz konusu CD'lerde sahteciliğe işaret eden bu bulgular yer almasaydı dahi, sadece metadata üzerinden yapılan bir inceleme de bu CD'lerdeki belgelerin gerçek olduğu sonucuna varmak mümkün olmazdı” denildi.

-SAHTE OLMASI MUHTEMEL BELGELERİN YARGI SÜRECİNDE KULLANILMASI SON DERECE SAKINCALI-

Rapordan çeşitli bölümlere yer verilen mektupta, şöyle denildi:

“Eldeki delillerin kaynağı ve teknik yöntem, soruşturma ve usul açısından tüm çarpıklıklar göz önünde bulundurulduğunda, bu belgelerin sahte olması muhtemeldir ve herhangi bir yargı sürecinde kullanılmaları son derece sakıncalıdır. Böyle olduğu halde Kurumunuza bağlı ilgili Enstitü'de sadece CD'ler üzerinde yapılan bir inceleme ile ‘Dosyaların 2003 yılı ve içerisinde oluşturulduğu ve kaydedildiği tespit edilmiştir’ gibi bir sonuca bilimsel olarak varılamayacağını bilen teknik uzmanlarımız, raporda bu ifadeyi kullanmış olmakla birlikte, buna benzeyen ve yapılan inceleme bu konuda kesin sonuca varıldığı izlenimini yaratan bir ifade kullanmışlardır. Söz konusu raporun sonuç bölümünde ilk madde olarak beliren ‘Dosyaların oluşturma ve son kaydolma tarihlerinin 2003 Yılı ve öncesine ait olduğu tespit edilmiştir’ ifadesi özenle seçilmiş ve yanıltıcı bir ifadedir. Bu da hem soruşturmayı yürüten savcılarda, hem de kamuoyunda ‘TUBİTAK raporu belgelerin orijinal olduğunu saptadı’ şeklinde yorumlanmıştır.

Ayrıca, raporu hazırlayan uzmanlar, sadece metadata üzerinden yapılan inceleme ile belgelerin gerçek yazılış ve kaydediliş tarihlerini tespit edemeyecekleri gerçeğini belirtmeyerek, eksik ve dolayısıyla yanıltıcı bir rapor sunmuşlardır, daha da vahimi, belgelerde sahteciliğe işaret eden konularını tamamen göz ardı ederek, raporlarına hiç konu etmemişlerdir.

Özet olarak Kurumunuzun çatısında hazırlanan bu rapor, herhangi bir ‘tarafsız bilim kuruluşunun’ bünyesinde hazırlanmış olduğu kabul edilemeyecek bir vasıftadır. Sebebiyet verdiği sonuçları da göz önüne alındığında mazur görülmesi düşünülemez. Bu kurumun yönetiminden sorumlu bir bilim insanı olarak bu durumu en azından kaygıyla karşılıyor olduğunuzu düşünmek isteriz.

Hayatını bilime vakfetmiş insanların görevi, bilim etiği ve prensiplerini başka her türlü değerin önünde tutmak, meslek ahlakının hiç bir şartta çiğnenmesine izin vermemektir. Ülkemizin saygın bir kurumunun, saygınlığını muhafaza etmeniz için gereken çabayı göstereceğiniz ümidiyle…” (ANKA)

En Çok Aranan Haberler