Haber: Gülseli KENARLI / İstanbul DHA
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde gazeteci İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde düzenlenen tartışma programında bir araya geldi. Programda sorulara geçilmeden önce Yıldırım ve İmamoğlu birbirilerine kalem hediye etti. Programda her bir soru için adaylara 3 dakika süre verildi.
Programda ilk soru, "Biz bu seçime niye gidiyoruz?" oldu. İlk soru sorulan Binali Yıldırım, "Siz, 8.5 milyon İstanbullu gibi oyunuzu kullandınız. Sizin bir kabahatiniz yok. Sizin oylarını sayılırken bir takım garip işler oldu, acayip işler oldu, şaibe karıştı. Yüksek Seçim Kurulu bütün bu olayı değerlendirerek, olayın sahibi olması sıfatıyla yenilenmesine karar verdi. Ama bizim tercihimiz bu seçimin yenilenmemesi, bunun için çok çaba sarf ettik. Ancak CHP bunun için bize yardımcı olmadı ve yenilenme yönündeki talebimizi kabul etmediler, reddi yönünde karar aldılar. Seçime gitmek mecburiyetinde kaldık. Keşke oyların tamamı sayılabilseydi, hiç kimsenin kafasında bir tereddüt, şüphe kalmayacaktı. Bu şekilde de bir daha İstanbulluları 23 Haziran için yormayacaktık. Onların planlarını, yapacaklarını değiştirmek zorunda kalmayacaktır" dedi. "Bu seçim mundar oldu, oylar çalındı iddialarınızda kararlı mısınız hala?" şeklindeki soruya ise Yıldırım, "Aynen iddialıyım çünkü bu seçimde oylar çalındı. Ne demek istiyorum? Oylar sayılmaya başlandı. Yüzde 10'u sayıldı, 29 binde 13 bin 729'a düştü. Artısı eksisi çıkarıldıktan sonra. Bu da gösteriyor ki geriye kalan yüzde 90'ı sayılsa bu seçimin sonucunun değişeceği aşikar. Bunun için biz oyların tekrar sayılmasını çok istedik. Bu konuda da maalesef bir direnç ile karşılaştığımız için saydıramadık" diye konuştu.
"Oyları kim çaldı?" sorusuna ise Binali Yıldırım, "Onu bulacak olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'dır. Seçimi yapan yetkililerdir. Siz yolda yürüyorsunuz, cüzdanınız çalındı. Ne dersiniz, 'cüzdanım çalındı' dersiniz, 'benim cüzdanım yer değiştirdi' demezsiniz. Oyların yer değiştirmesi, çalınmasıyla aynı anlamı taşır. Binali Yıldırım'ın oyu CHP adayına yazılıyorsa veya bir başka adaya yazılıyorsa, bu çalınmadır, bunun başka bir izahı yok. Sayımlarda da bu ortaya çıktı. YSK'da tüm bu delilleri dikkate alarak bu seçimin yenilenmesine karar verdi" diye yanıtladı.
Ekrem İmamoğlu da "Biz bu seçime niye gidiyoruz?" soru ve Yıldırım'ın açıklamaları sorulduğunda şunları kaydetti:
"YSK'nın verdiği bir kararı, biz oyların yeniden sayılmasını istedik ama CHP istemedi yorumu tamamiyle yanlış bir yorumdur. 31 Mart gecesine dönelim, hızlıca hatırlayalım, hatta saat saat hatırlayalım. Seçim kapanalı 1 saat olmadı ki, televizyon kanallarının bir kısmı yüzde 63.84 rakibimize, yüzde 33.99 bize diye, yasakları çiğneyerek, nereden güç alıyorsa bir sür4eç başlattı. daha sonra bu süreç devam etti. Anadolu Ajansı'ndan 2 saat 30 dakikadır veri alamıyoruz diye yayın yapıyordunuz ve bu veri alamama 12 saat sürdü. 23.30'da Anadolu Ajansı oyları yüzde 98.8'i geldiği, kafa kafaya olduğu anda itibaren ne olduysa Sayın yıldırım 'ben seçimi kazandım' diye açıklama yaptı. Şu kadar sandık sayıldı ve 'ben seçimi kazandım diye tam saat 23.25'de açıklama yapıldı. Ne tesadüftür ki o sırada Anadolu Ajansı yayını kesti. Sonra biz Sayın İl Başkanı Ak Parti adına açıklama yaptı, 30 bin 86 sandığa göre kendi sayımlarını yapmışlar ve 4.35'te '3 bin 835 oyla seçimi kazandık' dedi. Sayı verdi. Kendi elindeki tutanaklara göre. Ondan yaklaşık 2 saat önce biz elimizdeki verilerle 30 bin 86 sandığa göre artık sonuç değişmeyeceği için 'hayır biz seçimi kazandık' dedik. O günün sabahında YSK Başkanı süreci sona erdiren açıklamasını yaptı, bizi teyit eden. Sayın Yıldırım '29 binden indi' diyor, 1 Nisan tutanağı burada. İlk tutanak sayısı 24 bin 57. Burada şunu unutmamak lazım; bir kaç aşaması var oy sayımının. 24 bin 57 oyla başlayan süreç günün sonunda13 bin 729'a indi."
Ekrem İmamoğlu, "Nasıl aynı zarftan çıkan 3 pusula geçerli sayılır, 1 pusula geçersiz sayılır?" sorusuna, "Anadolu Ajansı bu veriyi niye kesit? Sayın Yıldırım'ın tek bir açıklaması yok. Sayın Yıldırım ertesi sabah Anadolu Ajansı'nın verisini niye kestiğine dair bir açıklaması yok. Anadolu Ajansı yetkilileriyle görüştü mü? Sayın Bakanlarla görüştüğünü kendisi ifade etmişti. Bunlar çok önemli sorular. niçin 12 saat veri verilemedi. 20 bin 388'e maddi hatlardan sonra sayı indi. Sonra geçersiz oylar sayıldı. 320 bin civarında. Geçersiz oylarla beraber sayı 13 bin 888'e indi. Sonra 'sondaj yapacağız' dedi AK Parti yetkilileri. Sandık Sandık talepte bulundular. Bunlar da sayıldı ve 13 bin 729'a indi. O sondaj yaptıkları 57 sandıkta bizim adımıza artı oy çıktı. Ve YSK bir karar verdi. Sonuç, 24 binden 14 bin 657'ye inen oy oranı" yanıtını verdi. İmamoğlu daha sonra elinde bulunan bir zarfı göstererek, "Bu zarf, 4 pusula var bunun içinde. Oyları çıkarıyoruz; muhtarlık seçimi, aynı zarfta pırıl pırıl, hiçbir sorun yok. İlçe belediyesi meclis üyesi sayımı, pırıl, pırıl. Her şey çok güzel. İlçe belediye başkanlığı seçimi. Nedir bu ilçe belediye başkanlığı seçimi? 25'ini AK Parti kazandı, bu da pırıl pırıl. Şaibe yok. Gerekçesi, şaibesi bir tek dokunuyor Büyükşehir Belediye Başkanlığına. Olası bir şey değil. Diyorsun ki vatandaşa, 'senin 20 liranın 5 lirası sahte'. Buna hiç kimse inanmaz ve İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri 31 Mart'ta tertemizdir. Anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu süreçte, 'çaldılar'. Kime? 'Bende bilmiyorum' olmaz. Bunun içinde büyük bir itham var, büyük bir iftira var" diye yanıt verdi. Yıldırım, "Bunun cevabını siz vereceksiniz" diye araya girdi.
İmamoğlu bunun üzerine, müsaade isteyerek, "İftira var. Bu 'çaldılar' lafı olmaz. Kime söylüyorsunuz bunu. AK Partili sandıkta görev alan kardeşlerime mi söylüyorsunuz? Oradaki İYİ Partili, MHP'li kandık kurulu üyelerine mi söylüyorsunuz. Sandık kurulu başkanlarına mı söylüyorsunuz? Kime söylüyorsunuz? Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) raporunda 'çaldılar' yok. Daha ötesi, 'halk dilinde söyledim' diyor Binali Yıldırım, ben bugün mektubu aldık okudum, 'çaldılar' diye bir tarif yok. Ama meydanlarda, caminin önünde 'çaldılar' sözü var. Kime? Kim çaldı Allah aşkına?" dedi.
Binali Yıldırım, "O gün ne oldu? Anadolu Ajansı ver akışını kesti, YSK kararı vs." şeklindeki soru üzerine, "Olayları çarpıtmanın gereği yok, çok açık konuşalım. 29 bin fark, 13 bin 729'a indi mi Ekrem Bey?" dşye sordu. Ekrem İmamoğlu da "Hayır inmedi" dedi. Yıldırım bunun üzerine, "Ne oldu?" diye sordu. Yıldırım daha sonra sözlerine şöyle devam etti:
"Nihai fark başlangıçta ne kadardı? Ekrem Bey'in açıkladığı 29 bin 400 küsür. Kaldı ki Ekrem Bey ilk açıklamasını saat 9'da yaptı, akşam 9'da. 'Biz yüzde 54'üz, rakibimiz yüzde 44, 9 puan öndeyiz' diye ilk açıklamayı kendisi yaptı. Benim ilk açıklamam 11.25'dir. 11.25'te de eldeki verilere göre, 'biz seçimi kazandık' dedik. Sayı da vermedik. Hata değildi. O gün eldeki bilgilere göre, bizim hesaplarımıza göre ve kalan miktarlarda hesap edildi ve kazandığımız ortaya çıktı. Orada bir hata yok. İki; Anadolu Ajansı niye yayını kesti, kesmedi? O benim işim değil. Biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. Bizim orada müşahitlerimiz var. Elimizde mazbatalar var. Ona göre genel merkezimize biz teyit de ediyoruz. Gelelim şu 4 pusula meselesine. Bu tamamen aldatmacadır. 4 tane ayrı pusula var. İtiraz edilen Büyükşehir Belediye Başkanlığı oyu. İlçeler içinde itiraz var. Var. Maltepe için MHP, Büyükçekmece için AK Parti, Sancaktepe için de CHP. yani CHP niye Sancaktepe'ye itiraz etti, neden tamamını saydırdı? Demek ki orada bir şüphesi var. İtiraz olan oy pusulası sayılır. Bu kadar basit bir iştir. Bunu '4 pusulanın 3'ü temiz, biri neden çalındı?' gibi işi çarpıtmanın bir anlamı yok. Bu bu kadar basit."
Yıldırım, "Aynı sandık görevlilerin, aynı sandık müşahitlerinin olduğu yerde, aynı zarftan çıkanlarda nasıl oluyor ?" sorusu üzerine, "Sayım ayrı yapılır. Zarf aynı ama ayrı ayrı sayılır. Zarf bir, oylar ayrı sayılıyor ve tutanaklara da ayrı yazılıyor. Tek pusulada bütün oylar yok. Ayrı pusulalarda. Biz buna itiraz ediyoruz. İlçelere değil" dedi.
"Bu seçim neyin seçimi? Bunun sizin için manası nedir? Kampanyanızda da bir takım değişiklikler var. Sayın Cumhurbaşkanı da geri planda kalmış görünüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya Yıldırım, "Ekrem Bey 'biz yeniden sayılmasına itiraz etmedik' dedi. Kocaman bir yalan. Elimizde il seçim kuruluna CHP'nin müracaatı var. Gece saat 22.00'de ve 5 dakika içinde aldığı ret kararı var. Aynı zamanda biz Yüksek Seçim Kurulu'na da bunu götürdük. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu, 'il bizden daha iyi bilir'. O da ret kararına uydu. Sadece şunu söyledi; 'Başlayan sayımlar varsa ilçelerde o da devam etsin'. Yoksa tamamının sayımını asla kabul etmedi Cumhuriyet Halk Partisi. Bunun altını çizerek söylüyorum. Tamamı sayılsaydı ne olacaktı? Sonuç değişecekti. Biz bunu Maltepe'de gördük. Maltepe'de tamamı sayıldı. Ekrem Bey'in kazandığı oylar, bizim kazandığımız oylar aradaki fark 808 oy. 1080 sandıkta. Bunu 39 ilçeye yayın, sonuç ortaya çıkıyor. Açık ara seçim bizim lehimize olacaktı. Velev ki Ekrem Bey'in lehine olsun. Bizim istediğimiz ortadaki şüpheler, şaibeler yolsuzluklar, özensizlikler kalksın ve bir daha bu seçim tekrarlanmasın, biz bunu istedik. İstanbul halkını düşünerek bunu istedik maalesef bu konuda beklediğimiz anlayışı görmedik. Bunu söyleyeyim. Şimdi 23 Haziran'a doğru gidiyoruz. Söylemlerimde benim hiçbir değişiklik yok. Baştan beri ben İstanbul'u konuşuyorum. İstanbul'u anlatıyorum. Eğer 31 Mart'tan önceki kampanyamı da izlediyseniz ben organik bir kampanya yapacağım, İstanbullu vatandaşlarımızla buluşacağımı, esnafıyla, çalışanıyla, emeklisiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kadınlarla, gençlerle, aynen de bunu yaptım. Yapmaya da devam edeceğim" yanıtını verdi. Yıldırım, Küçükkaya'nın "Beka söylemi vardı mesela. Sayın Cumhurbaşkanı çok fazla ön plandaydı. Bunlar bir değişim mi acaba, değil mi?" şeklinde sorduğu soruyu da, şöyle yanıtladı:
"Şimdi şunu unutmayalım. Biz bir ittifakla seçime giriyoruz. Bir Cumhur İttifakı adayı olarak ben. Millet İttifakı'nın adayı olarak da Ekrem Bey giriyor. Dolayısıyla 2 ittifakta kimler var, partiler var. Milliyetçi Hareket
Partisi, AK Parti bir tarafta. İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi diğer tarafta. Ayrıca HDP de Millet İttifakı'nı destekliyor. İttifakın içinde resmen yok. Yani böyle bir şey yok mu?" ifadelerini kullandı.
Ekrem İmamoğlu, "CHP oyları yeniden saydırsaydı sonuç değişirdi" şeklindeki söylemlere ilişkin ne diyeceği ve 23 Haziran'daki seçimi nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine, "Bir kere saat 9 gibi açıklama yaptığım doğrudur. Kendimizi mecbur hissettik. Anadolu Ajansı diye garabet, rezillik yaşıyoruz. Yüzde 64'te rakibimizi gösteriyor. Bizim girmiş olduğumuz yüzde 22 seviyelerindeki orana göre oranımız şudur dedik. Ve televizyon kanallarının, Anadolu Ajansı'nın verileriyle yaklaşık 1,5 saatin üzerinde hukuksuz yayın yaptı. 'Anadolu Ajansı beni ilgilendirmez' diyor Sayın Yıldırım. Bakanlarıyla görüşüyor. 'Benim bakanlarım, kabinem, herkesle görüşürüm' diye de açıklaması var. Bir başka şey saat 02.20'de benim açıkladığım 29 bin 408 verisi aynen şöyle, girdiğimiz veriler üzerinden 30 bin 86 sandığa göre artık sonucun değişme şansı kalmamıştır. Kalan sayıya göre, onun için 29 bin sayısı vardı. Daha orada girilmemiş 100 civarında sandık söz konusudur. Bu veriler üzerinden söyledik. 1 Nisan'daki veriler burada, birleştirme tutanağı burada. 24 bin 57, ne 29 bini? İşinize geldiği gibi rakamlarla oynamayın. Yalan ifade, yanlış ifade, uydurma ifade hoş bir şey değil. İtiraz etmedik demedim. Bu CHP'nin işi değildir, dedim. Sayımı yapan kişilerin hukuka aykırı olduğunu söylüyor. YSK'nın kararında çaldılar yok, sayımla ilgili hiçbir şey yok. Sadece ve sadece sandık kurulu üyelerine bakıyor. Daha önce öyle bir tespit yeteneği ortaya koydu ki Sayın Yıldırım veya ekip arkadaşları. Soyadına göre seçmeni tanıdıklarını söylediler, yüzüne bakıp seçmeni tanıdıklarını söylediler. Bunlara hiç kimse inanmaz. 2019'da yapılan bu yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir. Bu sadece bir yerel seçim değildir, ben seçilmiş belediye başkanıyım. Mazbatasını almış 18 gün görev yapmış seçilmiş belediye başkanıyım. Yenilen bir demokrasi
mücadelesidir. Hakkımızı gasp edenler 16 milyonun hakkı, kul hakkı yiyenlere karşı bir demokrasi mücadelesidir. Geçmişte beka sorunu var diyenler, aynı kampanya, nerede aynı kampanya? Beka sorunu var diyenler, bunu kendileri de ifade ettiler, sadece başkalarına mal etmesinler. Bu süreçte hiç beka sorunu yok. Konu İstanbul'a döndü. Yenilen bir yerel seçimdir. Hakkımız yenmiştir, kul hakkı yenmiştir. Ama aynı zamanda derinden bir demokrasi mücadelesidir" şeklinde konuştu.
Ekrem İmamoğlu, "Nasıl aynı zarftan çıkan 3 pusula geçerli sayılır, 1 pusula geçersiz sayılır?" sorusuna, "Anadolu Ajansı bu veriyi niye kesit? Sayın Yıldırım'ın tek bir açıklaması yok. Sayın Yıldırım ertesi sabah Anadolu Ajansı'nın verisini niye kestiğine dair bir açıklaması yok. Anadolu Ajansı yetkilileriyle görüştü mü? Sayın Bakanlarla görüştüğünü kendisi ifade etmişti. Bunlar çok önemli sorular. niçin 12 saat veri verilemedi. 20 bin 388'e maddi hatlardan sonra sayı indi. Sonra geçersiz oylar sayıldı. 320 bin civarında. Geçersiz oylarla beraber sayı 13 bin 888'e indi. Sonra 'sondaj yapacağız' dedi AK Parti yetkilileri. Sandık Sandık talepte bulundular. Bunlar da sayıldı ve 13 bin 729'a indi. O sondaj yaptıkları 57 sandıkta bizim adımıza artı oy çıktı. Ve YSK bir karar verdi. Sonuç, 24 binden 14 bin 657'ye inen oy oranı" yanıtını verdi. İmamoğlu daha sonra elinde bulunan bir zarfı göstererek, "Bu zarf, 4 pusula var bunun içinde. Oyları çıkarıyoruz; muhtarlık seçimi, aynı zarfta pırıl pırıl, hiçbir sorun yok. İlçe belediyesi meclis üyesi sayımı, pırıl, pırıl. Her şey çok güzel. İlçe belediye başkanlığı seçimi. Nedir bu ilçe belediye başkanlığı seçimi? 25'ini AK Parti kazandı, bu da pırıl pırıl. Şaibe yok. Gerekçesi, şaibesi bir tek dokunuyor Büyükşehir Belediye Başkanlığına. Olası bir şey değil. Diyorsun ki vatandaşa, 'senin 20 liranın 5 lirası sahte'. Buna hiç kimse inanmaz ve İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri 31 Mart'ta tertemizdir. Anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu süreçte, 'çaldılar'. Kime? 'Bende bilmiyorum' olmaz. Bunun içinde büyük bir itham var, büyük bir iftira var" diye yanıt verdi. Yıldırım, "Bunun cevabını siz vereceksiniz" diye araya girdi.
İmamoğlu bunun üzerine, müsaade isteyerek, "İftira var. Bu 'çaldılar' lafı olmaz. Kime söylüyorsunuz bunu. AK Partili sandıkta görev alan kardeşlerime mi söylüyorsunuz? Oradaki İYİ Partili, MHP'li kandık kurulu üyelerine mi söylüyorsunuz. Sandık kurulu başkanlarına mı söylüyorsunuz? Kime söylüyorsunuz? Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) raporunda 'çaldılar' yok. Daha ötesi, 'halk dilinde söyledim' diyor Binali Yıldırım, ben bugün mektubu aldık okudum, 'çaldılar' diye bir tarif yok. Ama meydanlarda, caminin önünde 'çaldılar' sözü var. Kime? Kim çaldı Allah aşkına?" dedi.
Binali Yıldırım, "O gün ne oldu? Anadolu Ajansı ver akışını kesti, YSK kararı vs." şeklindeki soru üzerine, "Olayları çarpıtmanın gereği yok, çok açık konuşalım. 29 bin fark, 13 bin 729'a indi mi Ekrem Bey?" dşye sordu. Ekrem İmamoğlu da "Hayır inmedi" dedi. Yıldırım bunun üzerine, "Ne oldu?" diye sordu. Yıldırım daha sonra sözlerine şöyle devam etti:
"Nihai fark başlangıçta ne kadardı? Ekrem Bey'in açıkladığı 29 bin 400 küsür. Kaldı ki Ekrem Bey ilk açıklamasını saat 9'da yaptı, akşam 9'da. 'Biz yüzde 54'üz, rakibimiz yüzde 44, 9 puan öndeyiz' diye ilk açıklamayı kendisi yaptı. Benim ilk açıklamam 11.25'dir. 11.25'te de eldeki verilere göre, 'biz seçimi kazandık' dedik. Sayı da vermedik. Hata değildi. O gün eldeki bilgilere göre, bizim hesaplarımıza göre ve kalan miktarlarda hesap edildi ve kazandığımız ortaya çıktı. Orada bir hata yok. İki; Anadolu Ajansı niye yayını kesti, kesmedi? O benim işim değil. Biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. Bizim orada müşahitlerimiz var. Elimizde mazbatalar var. Ona göre genel merkezimize biz teyit de ediyoruz. Gelelim şu 4 pusula meselesine. Bu tamamen aldatmacadır. 4 tane ayrı pusula var. İtiraz edilen Büyükşehir Belediye Başkanlığı oyu. İlçeler içinde itiraz var. Var. Maltepe için MHP, Büyükçekmece için AK Parti, Sancaktepe için de CHP. yani CHP niye Sancaktepe'ye itiraz etti, neden tamamını saydırdı? Demek ki orada bir şüphesi var. İtiraz olan oy pusulası sayılır. Bu kadar basit bir iştir. Bunu '4 pusulanın 3'ü temiz, biri neden çalındı?' gibi işi çarpıtmanın bir anlamı yok. Bu bu kadar basit."
Yıldırım, "Aynı sandık görevlilerin, aynı sandık müşahitlerinin olduğu yerde, aynı zarftan çıkanlarda nasıl oluyor ?" sorusu üzerine, "Sayım ayrı yapılır. Zarf aynı ama ayrı ayrı sayılır. Zarf bir, oylar ayrı sayılıyor ve tutanaklara da ayrı yazılıyor. Tek pusulada bütün oylar yok. Ayrı pusulalarda. Biz buna itiraz ediyoruz. İlçelere değil" dedi.
"Bu seçim neyin seçimi? Bunun sizin için manası nedir? Kampanyanızda da bir takım değişiklikler var. Sayın Cumhurbaşkanı da geri planda kalmış görünüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya Yıldırım, "Ekrem Bey 'biz yeniden sayılmasına itiraz etmedik' dedi. Kocaman bir yalan. Elimizde il seçim kuruluna CHP'nin müracaatı var. Gece saat 22.00'de ve 5 dakika içinde aldığı ret kararı var. Aynı zamanda biz Yüksek Seçim Kurulu'na da bunu götürdük. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu, 'il bizden daha iyi bilir'. O da ret kararına uydu. Sadece şunu söyledi; 'Başlayan sayımlar varsa ilçelerde o da devam etsin'. Yoksa tamamının sayımını asla kabul etmedi Cumhuriyet Halk Partisi. Bunun altını çizerek söylüyorum. Tamamı sayılsaydı ne olacaktı? Sonuç değişecekti. Biz bunu Maltepe'de gördük. Maltepe'de tamamı sayıldı. Ekrem Bey'in kazandığı oylar, bizim kazandığımız oylar aradaki fark 808 oy. 1080 sandıkta. Bunu 39 ilçeye yayın, sonuç ortaya çıkıyor. Açık ara seçim bizim lehimize olacaktı. Velev ki Ekrem Bey'in lehine olsun. Bizim istediğimiz ortadaki şüpheler, şaibeler yolsuzluklar, özensizlikler kalksın ve bir daha bu seçim tekrarlanmasın, biz bunu istedik. İstanbul halkını düşünerek bunu istedik maalesef bu konuda beklediğimiz anlayışı görmedik. Bunu söyleyeyim. Şimdi 23 Haziran'a doğru gidiyoruz. Söylemlerimde benim hiçbir değişiklik yok. Baştan beri ben İstanbul'u konuşuyorum. İstanbul'u anlatıyorum. Eğer 31 Mart'tan önceki kampanyamı da izlediyseniz ben organik bir kampanya yapacağım, İstanbullu vatandaşlarımızla buluşacağımı, esnafıyla, çalışanıyla, emeklisiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kadınlarla, gençlerle, aynen de bunu yaptım. Yapmaya da devam edeceğim" yanıtını verdi. Yıldırım, Küçükkaya'nın "Beka söylemi vardı mesela. Sayın Cumhurbaşkanı çok fazla ön plandaydı. Bunlar bir değişim mi acaba, değil mi?" şeklinde sorduğu soruyu da, şöyle yanıtladı:
"Şimdi şunu unutmayalım. Biz bir ittifakla seçime giriyoruz. Bir Cumhur İttifakı adayı olarak ben. Millet İttifakı'nın adayı olarak da Ekrem Bey giriyor. Dolayısıyla 2 ittifakta kimler var, partiler var. Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti bir tarafta. İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi diğer tarafta. Ayrıca HDP de Millet İttifakı'nı destekliyor. İttifakın içinde resmen yok. Yani böyle bir şey yok mu?" ifadelerini kullandı.
Ekrem İmamoğlu, "CHP oyları yeniden saydırsaydı sonuç değişirdi" şeklindeki söylemlere ilişkin ne diyeceği ve 23 Haziran'daki seçimi nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine, "Bir kere saat 9 gibi açıklama yaptığım doğrudur. Kendimizi mecbur hissettik. Anadolu Ajansı diye garabet, rezillik yaşıyoruz. Yüzde 64'te rakibimizi gösteriyor. Bizim girmiş olduğumuz yüzde 22 seviyelerindeki orana göre oranımız şudur dedik. Ve televizyon kanallarının, Anadolu Ajansı'nın verileriyle yaklaşık 1,5 saatin üzerinde hukuksuz yayın yaptı. 'Anadolu Ajansı beni ilgilendirmez' diyor Sayın Yıldırım. Bakanlarıyla görüşüyor. 'Benim bakanlarım, kabinem, herkesle görüşürüm' diye de açıklaması var. Bir başka şey saat 02.20'de benim açıkladığım 29 bin 408 verisi aynen şöyle, girdiğimiz veriler üzerinden 30 bin 86 sandığa göre artık sonucun değişme şansı kalmamıştır. Kalan sayıya göre, onun için 29 bin sayısı vardı. Daha orada girilmemiş 100 civarında sandık söz konusudur. Bu veriler üzerinden söyledik. 1 Nisan'daki veriler burada, birleştirme tutanağı burada. 24 bin 57, ne 29 bini? İşinize geldiği gibi rakamlarla oynamayın. Yalan ifade, yanlış ifade, uydurma ifade hoş bir şey değil. İtiraz etmedik demedim. Bu CHP'nin işi değildir, dedim. Sayımı yapan kişilerin hukuka aykırı olduğunu söylüyor. YSK'nın kararında çaldılar yok, sayımla ilgili hiçbir şey yok. Sadece ve sadece sandık kurulu üyelerine bakıyor. Daha önce öyle bir tespit yeteneği ortaya koydu ki Sayın Yıldırım veya ekip arkadaşları. Soyadına göre seçmeni tanıdıklarını söylediler, yüzüne bakıp seçmeni tanıdıklarını söylediler. Bunlara hiç kimse inanmaz. 2019'da yapılan bu yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir. Bu sadece bir yerel seçim değildir, ben seçilmiş belediye başkanıyım. Mazbatasını almış 18 gün görev yapmış seçilmiş belediye başkanıyım. Yenilen bir demokrasi mücadelesidir. Hakkımızı gasp edenler 16 milyonun hakkı, kul hakkı yiyenlere karşı bir demokrasi mücadelesidir. Geçmişte beka sorunu var diyenler, aynı kampanya, nerede aynı kampanya? Beka sorunu var diyenler, bunu kendileri de ifade ettiler, sadece başkalarına mal etmesinler. Bu süreçte hiç beka sorunu yok. Konu İstanbul'a döndü. Yenilen bir yerel seçimdir. Hakkımız yenmiştir, kul hakkı
yenmiştir. Ama aynı zamanda derinden bir demokrasi mücadelesidir" şeklinde konuştu.
"İstanbullu bir seçmen olarak ben neden Ekrem İmamoğlu'na 23 Haziran seçimlerinde oy vereyim?" sorusu üzerine Ekrem İmamoğlu, şunları kaydetti:
"'31 Mart akşamını geçelim' dedi Sayın Yıldırım. Geçemeyiz. 31 Mart akşamı yaşananlar, sonrasındaki süreç ve sonrasındaki YSK süreci çok mühimdir, çarpıcıdır. 31 Mart gecesi dizilimini söylüyorum; AA'nın veri girişi daha sonra Sayın Yıldırım'ın 'Kazandık' demesi, daha sonra İl Başkanının sayı vermesi... Tam o saatlerde bütün İstanbul 'Gönül belediyeciliği kazandı' diye afişlerle donatılıyor. Bu mümkün mü? Bu nasıl bir hazırlık. Biz, tutanaklarımızı sağlam tutmasaydık, tutanaklarımızı alıp merkezimize getirmeseydik, on binlerce insan bu mücadeleyi vermeseydi, o gece bu iş biterdi. Böyle bir kurgu sürecidir çok net. Ama biz mücadelemizi verdik ve gönülden söylüyorum ki o işte görev yapan yüz binlerce insanın hakkı vardır. Biliyorlar bunları. Benim AK Parti ilçe başkanı kardeşlerim var. Ben ilçe başkanlığı yaptım. 13 ilçe seçimi yönettim. Maddi hatalar olur, düzeltilir, ardından karar verilirse geçersiz oylar sayılır ama yeniden bir seçimin oylarının sayılması diye bir şey yok, karar yok Mustafa Kemal Paşa'da verilen karar gibi. YSK'nın böyle bir refleksi yok, böyle bir içtihadı yok. Kime göre, neye göre? O bakımdan bu süreç bir kurgudur. 'Anadolu Ajansı Genel Müdürü ile görüşmedim' demek, bana hiç doğru gelmiyor. Öyle bir şey yok, inanmıyorum en azından, inancımı söylüyorum. Bu süreçte tek bir cümle bile edilmemesi bence sıkıntı yaratır. 'Anadolu Ajansı yanlış yapmıştır, insanları yanıltmıştır demek' o akşam adına verilmesi gereken cevaptır."
"AA veri akışını niye kesti?" sorusu üzerine İmamoğlu, "İşine gelmediği için. Çok net. Gönül belediyeciliği afişleri İstanbul'da niye yaygınlaştı. Kazanan belli değil. Biz, demokrasi, hak, hukuk, adalet mücadelesi veriyoruz, kul hakkı yiyenlere karşı mücadele veriyoruz. Demokrasi sürecini sıkıntıya uğratanlara karşı mücadele veriyoruz. Aynı zamanda biz, İstanbul mücadelesi veriyoruz. Normalleşme, güler yüzle kucaklaşma, İstanbul'da temiz bir yönetim mücadelesi veriyoruz. Kibirden arınmış, 'Ben bilirim' diyen değil, milleti kucaklayan, milletle düşünen, insanlarla kucaklaşan... Bunun için 23 Haziran'da herkesin oyuna talibiz. 23 Haziran'a kadar biz, AK Parti sürecinde siyaset yapanlara bile halkı hatırlattığımız için AK Partili kardeşlerimden de oy istiyorum" diye konuştu.
Binali Yıldırım da Küçükkaya'nın "Ben neden Binali Yıldırım'a oy vereyim?" şeklindeki sorusu üzerine de İmamoğlu'nu eleştirerek, "İthamlar var. Yani kul hakkı yemek, efendim kibir abidesi olmak, kibirli olmak. Yani bunlar kime adresliyor? Seçime beraber girdik. Biz açıkça bu seçim sonrası yaşanan olayları bir hukuk mücadelesi vererek hakkımızı aradık. Neticede bu seçim tekrarlanıyor. Bu ilk defa olan bir şey değil. Bu başka yerlerde de oldu. Biz çok istemedik tekrarlanmasını, hala ısrarla söylüyorum. CHP tamamının sayılmasına direnmesiydi bu seçim bugün tekrarlanmayacaktı. Bunun altını bir daha kalınca çiziyorum. Biz bunu yüzde 10 oy sayımından araya çıkan farkı görünce rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Biz birbirine yakın oy aldık. En son sayım işi bittikten sonra mazbata düzenlenirken aradaki fark 13 bin 729'du. Birbirine yakın verilmiş iki oy. Şimdi gelelim, 31 Mart'ta Anadolu Ajansı ile görüşmedim. Görüşsem 'Görüştüm' derim. Benim en tahammül edemeyeceğim şey Ekrem Bey, yalan konuşmak" dedi.
Binali Yıldırım, "Niye kesilmiş olabilir efendim veri akışı?" şeklindeki soruya da "Ben ne bileyim? Benim görevim değil ki Anadolu Ajansının veri akışı. Ben size çok açık söyledim, biz elimizdeki bilgileri işleyerek seçimi takip ettik. Hep de böyle yaparız. Bu sefer de böyle yaptık. Onun sebebi araştırılı bulunur. Ama benim bakanlarla görüşmem sanki algı oluşturulmaya çalışılıyor. Ben Bakanlarla her zaman görüşürüm" diye yanıt verdi.
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşmesi konusunda ise "Olabilir o bizim bakanımız, başka bakanlar da geldi. Onlarla görüşmekle ne ima ediliyor. Ben onu anlamadım. Bakanlar seçim sonucu mu değiştirir?" şeklinde yanıt verdi. Yıldırım, "Vaatler neden bugüne kadar yapılmadı?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Bunu saatlerce anlatabilirim. 25 yıldır biz İstanbul'a çok hizmet yaptık. AK Parti belediyeciliği, İstanbul'a çok şey kazandırdı. 1994'te kişi başı 14 litre su veriliyordu, şimdi 101 litre su veriliyor. Istranca'dan 180 kilometreden, Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığında İstanbul'un suyu akmıyordu, su getirildi. Melen'den Sakarya'dan 230 kilometre mesafeden İstanbul'a su getirildi. Bu İstanbul'a yapılan hizmet. Öyle olduğu için 101 litreye. Gelecek 40 yılının suyu var. Arıtma yüzde 9'du Haliç'in halini biliyorsunuz şu anda yüzde 99,5. Kanalizasyon, yağmur suyu hiç yoktu şimdi yüzde 70. Gelelim ağaç ve yeşil alana. Yeşil alan miktarı 10 milyon metrekare, şu anda 60 milyon metrekare. 3 milyon 450 bin ağaç dikilmiş. Bin 500 otobüs vardı İstanbul'da, şu anda 6 bin 500 otobüs var. 24 kilometre metro vardı. Bu yıl açılacaklarla beraber 376 kilometre. 233 var. 32 bin 700 metroyla taşınan yolcu sayısı da 4 milyon 500 bin. İstanbul içinde 30 kilometre tünel var."
Su indirimi konusunun sorulması üzerine, "Su indirimi vaadi bizde de var. Su indirimi, AK Parti grubunun önergesiyle oylandı ve çıktı, ittifakla kabul edildi. Ekrem Bey'in önerdiği indirim tarzı değil. Bizim önerdiğimiz indirim tarzı kabul edildi. Nüfusu fazla olanlar daha az su parası ödeyecek" diye konuştu.
Ekrem İmamoğlu da "18 günde ne yaptınız anlatır mısınız?" sorusu üzerine, "Yıldırım'ın bir önceki sorudan kalan, 'Ekrem Bey'in yalan konuşması' cümlesine müdahale etmememin sebebi programa olan saygımdandır. Bu sürece farklı bir cevap da vermeyeceğim, o da benim aile edebimdendir. Ben yalan konuşmam, Onu ifade edeyim kimseye de böyle bir ithamda bulunmam. 23 Haziran sürecine dair verdiğim rakamlar tamamen belgeler üzerinden. Algı yaratılıyor. 6 ilçede yapılan. Sandık bölgeleri belli, oluşan fark, 600 bin seçmeni kapsıyor oluşan fark 469. Artısıyla eksisiyle Binali Bey'in adına pozitif fark budur. Esas fark geçersiz oylardandır. Yanlış kampanya yönettiniz. Kampanyada 'ampule bas' şeklinde yaptığınız sloganla oldu. Geçersiz oyların geçersiz sayılması, bizde daha az oldu, sizde daha çok oldu. Bugün geldiğimiz noktada vadetlerimizi tek tek yerine getirdik. Bizim birçok projemiz kopyalanıyor. Örnek veriyorum, ulaşım indirimi. Biz açıkladığımızda 'Parayı nereden bulacaksınız?', 'Hesap yapmayı bilmiyorsunuz.' dediler. Kendileri söylediler. Başkaları, 'Kimin parasını kime dağıtıyorsun' dediler. Su indirimi. Doğrudur kendileri de açıklamış olabilir ama biz gündeme getirdik. 25 yıldır yaptıkları, elbette yapacaksınız. 25 yıl bu millet irade gösterdi, tabii ki yapacaksınız. 1994'te seçildiniz Sayın Cumhurbaşkanı o dönem başkan oldu, iyi de bir dönem geçirdiler ama bugün bizim 18 günde yaptıklarımızı kendinize mal etmenin bir anlamı yok. Bunlar bizim önergelerimiz. Dini bayramlarda olduğu gibi milli bayramlarda ve resmi bayramlarda tatil olması, bizim önerimiz, su indirimi bizim önerimiz. Biz yazdık yazıyı ben yazdım, bizzat altında imzam var. Ulaşım indirimi bizim getirdiğimiz... Dolayısıyla biz taahhüt ettik, yerine getirdik. Bence alkışlasalardı daha mantıklı olurdu ama doğru bir şeye kopya da çekseler, eşlik de etmeleri... Zaten de öyle olmaları doğru hep beraber evet diyeceğiz" dedi. Bu sırada Yıldırım'ın, "Yazıyı yazdığınızda Ankara'da mıydınız, İstanbul'da mı?" sorusunu yöneltmesi üzerine araya giren Küçükkaya, "Karşılıklı diyalog yapmayınız. İstirham edeceğim kuralımıza aykırı." dedi.
İmamoğlu, Karadeniz illerindeki ziyaretleri ile Ordu-Giresun Havaalanı VIP salonunda yaşanan olaya ilişkin soruya, "Trabzon memleket ziyareti. Daha sonraki Karadeniz ilçelerini gezmem... Orada çok nettir. Miting değil, bayramlaşma çağrısı. Muazzam bir karşılama, buluşmaya dönmüştür. Hem doğduğum şehir Trabzon, sonraki Giresun ve Ordu illerinde, sırasıyla ilçelerinde... Bu
muazzam süreç bence bir tuzakla sona erdirilmek istenmiştir. Benim oradaki tavırlarım net, belli. Nasıl sükunete çağırdığım belli. Annemin orada düştüğü durum... Benim VIP diye bir derdim yok. Büyükşehir belediyesiyken de başka kapıları kullandım. Onu da ifade edeyim. Dolayısıyla benim öyle bir sıkıntım yok. VIP süreçlerinin çok daha netleşmesi gerekir bu ülkede. Çünkü geçenlerin haddi
hesabı yok.Beni karşılayanlar ve uğurlayanlar bir şey organize diyor. Ben indiğimde nereden çıkacağımı, birileri bana yol gösteriyor. Trabzon VIP'den geçtik. Ordu'dan neden geçirilmek istenmedi? Bilemiyorum. Orada söylediğimi anlattım. Ben ne söylediğimi biliyorum. Genel başkan yardımcısına da ne söylediğimi biliyorum. Buranın sakinleşmesi ve 'Artık gidelim öbür kapıdan' dememle ilgili. Oradaki Vali Bey'le ilgili ne söylediğimle ilgili konuları biliyorum. Bu konu İstanbul'un konusu değil, İstanbullunun konusu, İstanbul'la ilgili sorunlar ve 31 Mart seçimi."
Ekrem İmamoğlu, "Vali'ye hakaret ettiniz mi?" sorusuna da "Hakaret etmedim. 'Basitleşmiştir' demek hakaretse hakaret. Ama hakaret etmedim. Bu süreç çok nettir. Yasal süreç devam ediyor. Bizim de başka duyumlarımız var. Bize gelen bilgiler, belgeler ve hakaretleri vardır. Bakacağız. Vali'nin bir ay öncesinde. Niye bilmem. Tanımam kendilerini. Dolayısıyla ben hala 31 Mart seçiminde ve oraya gidişimizde başka kelimeler hiç bu kadar kimseyi rahatsız etmedi. 'Basitleşmiş' lafı bu kadar rahatsız ediyor ama bize 'Pontus, Yunan, terörist' dediler. Kimseyi rahatsız etmedi" dedi.
Binali Yıldırım, "İzmir'de belediye başkan adaylığında yarışı kaybettiniz. 31 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yarıştınız orada da seçimi geride bıraktınız. Bunun analizini yaptınız mı ?" sorusu üzerine,
"İzmir seçimi çok geride kaldı. 17-25 Aralık'ın gölgesinde biz bir seçim yaptık ve İzmir tarihinde bugün de geçerli alınabilecek en yüksek oyu aldık. Buradaki seçim sonuçlanmadı. Buradaki seçimin kaybedeni, kazananı yok. Her ne kadar Ekrem Bey, 'Ben seçilmiş belediye başkanıyım.' daha mazbata filan yokken Anıtkabir'e gidip 'Belediye başkanıyım' diye yazdıysa da burada kazanan bir belediye başkanı yok. Olsaydı zaten bu seçim yenilenmezdi. Hayretle izliyorum Ekrem Bey alışkanlık haline getirdi bu çarpıtmayı, doğru söylememeyi bir alışkanlık haline getirdi. En son sizinle yaşadık. Ne dedi? 'Soruları İsmail Bey'den aldı.' dedi. Ben 'Almadım.' dedim. Siz de almadığınız yönünde açıklama yaptınız. Ondan sona 'Saadet adayının çocuğu İGDAŞ'tan çıkarıldı...' Kendisi çıktı, yalanladı. 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi israfın içinde.' dedi. 'Web sitesine sadece 80 milyon harcanmış.' dedi. Sayıştay raporlarıyla yalanlandı. En yakın arkadaşı Fatih Portakal bile yayınında dedi ki 'Bu Ordu işi olmadı, yanlış olmuştur. Bizde görüntüler var RTÜK'e takılacağız diye yayınlamıyoruz.' dedi. Bence kabul etseydi Ekrem Bey, özür dileseydi iş bitmişti ama iki gün sonra düşündü, taşındı, 'basitlik' diye bir icatta bulundu. Bu da şüyuu vukuundan beter bir şey. Aslında şimdi validen özür dilemesi gerekir demiştim. Şimdi başka bir şey diyordum, İstanbullulardan ve milletten özür dilemesi gerekir çünkü millete yalan söylemiştir" diye konuştu.
Yıldırım, "Seçimlerde İstanbul kararını verecek. Ben İstanbul'a güveniyorum. İstanbul için çok güzel hizmetler yaptık bugüne kadar. Daha fazlasını 23 Haziran'dan sonra inşallah bu yetkiyi İstanbullu bize verince yapacağız. İstanbul Türkiye'nin özeti. 81 vilayet var. Demografik yapıya baktığımız zaman bütün nüfus grupları var. Türkiye'nin ebrusu demek daha doğru mozaikten ziyade. Biz İstanbul'a çok güzel hizmet yapacağız" dedi.
İsmail Küçükkaya, müzik festivali açılışında olduğu sırada Ekrem İmamoğlu'nun Star TV-NTV ortak yayınında olduğunu belirterek, "Bana çok sayıda mesajlar geldi. Sizin kurmaylarınızdan da geldi. Soruların verildiğini... Ben kimseye soru vermem. 'Açıklama yap' diye çok yoğun bir şekilde fakat ben onu üstelemedim. Çünkü böyle bir şey diyemez, akıl var, mantık var görmediğim bir insan. Lakin daha sonra çıkmak zorunda kaldım. Fatih Altaylı Habertürk'te benim sizi aradığımı, sizin soruları istediğinizi, soruları verdiğimi, sonra benim Ekrem İmamoğlu'nu aradığımı, 'Size de vereyim mi?' dediğimi. Bu absürt bir tartışmaydı ve ben bunu açıkladım. Dedim ki 'Böyle bir şey yok, ne benden birisi soru istedi ne de ben Ekrem İmamoğlu'nu aradım." Ertesi gün "Bu tartışma nereden çıktı" diye konuşmak için Engin Altay ile Mahir Ünal'ın yanına gittiğini anlatan Küçükkaya, "Henüz benim ismim daha ortada yokken, 2 partinin yetkilileri konuşmuşlar. Demişler ki, '10 soru AK Parti hazırlasın, 10 soru CHP hazırlasın moderatöre verelim' Buna dayanak teşkil eden bir tartışmaymış bu. Onu da benim düzeltmem gerekiyor" ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, "Kendisine olağanüstü bir cevap hakkı var. Sayın Yıldırım, yanlış bilgilendirilmiştir ya da 31 Mart gecesi gibi belki sayın oradaki yetkililerin kendisine verdiği bilgiyle 'Kazandım' açıklamasını yapmış olduğu gibi burada da ne yazık ki üzücü ifadelerde bulunmuştur. 'Yalan söylemiştir' cümlesini üstüne basa basa ifade etmiştir. Çok yazık, üzücü. Bu kibirli bir cümledir. Üzülerek izliyorum. Öncelikle benim oradaki ifademde İsmail Küçükkaya'nın ismi geçmiyor ama Sayın Yıldırım az önce 'İsmail Küçükkaya'dan' diye söyledi. Az önce tabiri böyle. Ben dedim ki, 'Bana gelen bilgi ki, Engin Bey bunu söylemiştir, karşı tarafın soruların belirlenmesi, soruların moderatöre verilerek, soruların bu şekilde sorulması. 10 soru siz hazırlayın, 10 soru biz hazırlayalım' şeklinde. Ben dedim 'Ben öyle bir şey istemiyorum'. Açık ve net. Siz yoksunuz İsmail Bey. Bakın bu konuşma daha siz yokken, daha hiç netleşmemişken..."
Bu sırada araya giren Binali Yıldırım ise, "Siz konuşma yaparken İsmail Beyin moderatörlüğü belli olmuştu." dedi. Bunun üzerine İmamoğlu, Binali Yıldırım'a sözlerini kestiği gerekçesiyle, "Tekrar söylüyorum. Benim oradaki ifadem nettir. 'Yalan söylemiştir' cümlesini kötü söz sahibine aittir diyerek kapatalım" şeklinde konuştu.
İsmail Küçükkaya, sayıştay raporunda, son 5 yılda 753 milyon liralık zarardan bahsedildiği, ihtiyaç dışı araç kullanımının 120 milyon, vakıflara ayrılan paraların da son 1 yılda 308 milyon lira olduğu iddialarını hatırlatarak, "Siz belediye başkanı seçilirseniz bu tabloyu nasıl değiştireceksiniz?" sorusu üzerine Binali Yıldırım, "Sayıştay raporunda öyle bir rakam yok. Raporda 108 bin liralık bir usulsüz işlemden bahsediliyor. Bu yalan, yalan. Yalan olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıklandı, defalarca" dedi.
Küçükkaya'nın Sayıştay'dan bununla ilgili hiç yalanlama gelmediğini söylemesi üzerine Yıldırım, "Geldi. Onu bilmenizi isterim. Yalnız memurların açıklamaları yer almaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden de birçok yazılı açıklama yapıldı. Maalesef bu konu yeterince duyurulamadı, onların yerine biz duyurmak sorunda kaldık. Böyle bir şey yok. Kısacası yalan. 'Doğru değil' diyelim, Ekrem Bey alınmasın. Nitekim o televizyon programında biz düzeltmeyi yapınca 'Doğru değilmiş, ne güzel.' dedi kendisi böyle bir geçiş yaptı. Değerli arkadaşımızın maalesef bu konularda daha ilkeli davranmasını beklerim. Bugüne kadar ortaya atıp kafa bulandırmaya çalıştığı bütün meselelerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Bunları tek tek isterseniz sayalım ama ben bunları konuşmaktan zül duyuyorum. Ben İstanbul'u konuşmak istiyorum" diye konuştu. Yıldırım, vakıflarla ilgili de açıklamalar yapıldığını belirterek, "Zaten belediyeler vakıflara nakdi kaynak aktaramaz." dedi. Küçükkaya'nın "Arazi, bina verir." sözleri üzerine Yıldırım, "Veriyor, vakıflar ne yapıyor peki. Bu vakıflar öğrenci yurtları yapıyor, eğitime destek veriyor, sosyal faaliyetler, sosyal sorumluluk projeleri yapıyor. Yaptıkları iş tamamen kamu yararı. FETÖ'nün nasıl beyin yıkamak için gençleri devşirip sonunda da 15 Temmuz gibi belayı başımıza sardıysa, vakıflar da o tehlikeleri bir daha yaşamamak için bu işleri yapıyor" şeklinde konuştu.
İmamoğlu, "Belediye başkanı seçilirseniz, israf dediğiniz düzen, rakamlar, vakıflara aktarılan paralar veya kötü ekonomi yönetimini nasıl çözeceksiniz? Binali Bey'in 'yalan' dedikleri yalan mı doğru mu açıklar mısınız?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"İstanbul'un şu an en büyük sorunu yoksulluk ve mali süreciyle ilgili derin problemler ve israf. Biz, israf, tasarruf ve seferberlik kelimelerini çok önemsiyoruz. Belki birilerinin canını acıtıyor ama kul hakkı meselesini de çok önemsiyoruz. Artık kelimelere takılmıyorum, nasıl söylerlerse söylesinler ama Sayıştay denetiminden çıkan raporu getirdim. Arzu ederlerse Sayın Yıldırım'a takdim ederim. Söyleyeceklerimin de sayfa sayfa konuları mevcuttur. Sayıştay raporunda İETT ve İSKİ'de, büyükşehir belediyesi yönetimiyle beraber toplam yapılan usulsüzlüklerin 753 milyon liraya ulaştığı... Burada Sayıştay raporu konuyu anlatır. Altına hesap kitap yapmaz. Örnek; belediye taşınmazları işgal olarak kullandırılıyor, işgaliyelerin sadece yüzde 20'sinden tahsilat yapılıyor. Bedeli, 164 milyon civarında."
İmamoğlu, Binali Yıldırım'a yönelik, "Yanıltılmış olabilir, aldatılmış olabilir. Bence kendisine bilgi verenleri gözden geçirsinler. Efendim neymiş, cenazeymiş... Şu anda bile israf yapıyorlar. İstanbul'un bütün bilboardlarına bunlarla ilgili büyükşehir belediyesi cevap yazsın. Şu an vekalet eden bir Vali Bey var. Vali Bey'e buradan sesleniyorum; lütfen mukayyet olun. Kim bu kararı veriyor? Şu an bir seçim süreci. Bunu kim asıyor oraya? Benim iddiam değil ama hadi iddia kabul edelim, Sayın Yıldırım tersini savunabilir. 23 Haziran'dan sonra kim gelirse ona göre hareket edilir. Şu anda bu afişleri kim asıyor? İhtiyaç fazlası araç kullanımı... Efendim neymiş; ambulansmış, cenaze aracıymış, iş makineleriymiş, tankermiş... Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait, iştirakler hariç 1810 araç, 7 personele bir binek araç düşüyor. Bunun gibi israfı engelleyeceğiz, tasarruf yapacağız, ekonomik seferberlik başlatacağız" diye konuştu.
İmamoğlu, "Siz Belediye Başkanı seçilirseniz bir kere İBB'de FETÖ ile mücadele bağlamında ne yapacaksınız? Siz bunların hiç okullarına gittiniz mi, yurtlarında kaldınız mı, örgüt elebaşını Pensilvanya'da ziyaret ettiniz mi? Genel itibarıyla FETÖ sorusunu yanıtlar mısınız?" şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti:
"Benim uzaktan yakından hiç ilgim, temasım, ilişkim, siyaset öncesi eleştiren, siyaset sonrası da eleştirisine devam eden bir kimliğim... Niye biliyor musun? Ben devlete inanırım. Bence Sayın Yıldırım az önce çok talihsiz bir şey söyledi, işte FETÖ gibi örgütlerin yok olması adına mevcut vakıflarla iş birliği yapılarak temiz yurtlar, vesaire... Belediye var. Kardeşim belediye var. Ben belediyeye güvenmeyeceğim de yani burada Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na TÜRGEV diye vakfa 51 milyon 593 bin lira... 2018 raporu bu. Burada da okul ve yurt çalışmaları raporu var burada bakın. 2018 ve yenisi. Her ikisi de burada. Burada yazıyor yani ben demiyorum bunları. Ensar Vakfı'na 29 milyon 797 bin... Bunun gibi aşağıya sıralayabilirim. Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA... İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. Allah aşkına ben yurt yapamıyor muyum da başkasına ihtiyaç duyacağım? Mücadele böyle verilir. Esas olan devlet. "Vakıflarla, derneklerle tabii ki iş birliği yaparım. Temiz dernekler, vakıflar, makul seviyede iş birlikleri yaparsınız, faydalı işler üretirsiniz. Bazen endişe ediyorum sözünü demeye. Ben her kesimdeki vakıflarla, derneklerle iş birliği yapmış 5 yıllık belediye başkanlığım var. İHH ile de yaptım, başka kurumlarla da yaptım, anlık yaparsınız. Benim ne işim var vakıflarla? 3-5 dernekle iş birliği yaparsınız ama yurdu belediye yapacak kardeşim, taahhüdümüz de var. Kadınlar için de erkekler için de ayrı ayrı yurtlarını yapacağım. Birçok konuda yatırımlarını yapacağız. Yani zaten başımızda bir bela oluştu, bir FETÖ terör örgütü oluştu. Yani hepimizin evine kadar girme konusunda birtakım iş ve işlemleri oldu. Allah aşkına soruyorum size? Bu nedir yani? İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak yurtlar yapacağız, eğitime destek vereceğiz. Bugüne kadar açılmamış o kreş dediğimiz mevzuyu biz çok güçlü bir kavram olarak görüyoruz. İşimiz bu. Dolayısıyla biz o işten anlamayız. Ben hiç anlamam, 5 yıllık belediye başkanlığım orada. Bizim işimiz olmaz o işlerle, sağlıklı, kurumsal düzene inanan, devletine inanan, devletinin güçlenmesine inanan bir ahlaktan geliyoruz. Bizim o terör örgütlerinin hiçbirisiyle zerre ilişkimiz olamaz. Bu kadar net."
Binali Yıldırım, vakıflara yardımlara ilişkin yöneltilen soruya, "'Temiz vakıflara veririz' diyor da temiz vakfı nasıl, deterjanla yıkayarak mı belirleyeceğiz? Temiz olduğunu veya olmadığına kim karar verecek? İstanbul'da 23 bin vakıf, dernek ve hemşehri derneği var. Hepsine büyükşehir belediyesi de ilçe belediyeleri de destek oluyor. Bir şeyi tekraren söylüyorum, hiçbir şekilde belediyeler bu kuruluşlara nakdi destek olamaz. Kendisinin de ilçesinde bir vakıf var. Batı bilmem ne vakfı... Vakıflara destek olmak yanlış bir şey değil. Sizin yapamadığınız işleri onlar yapıyorlar. Siz de onlara destek veriyorsunuz. Toplumsal sorumluluk üstleniyorlar. İnsanları bir araya getiriyorlar. Onların kaynaşmasını sağlıyorlar, ihtiyaçlarını görüyorlar, kurslar ve geziler düzenliyorlar. Vakıf isimlerinden bahsetti. Bu vakıflara nakdi bir kuruş yardım
yapılmamıştır. Yapamaz belediyeler. Burada algı operasyonuna gerek yok. Yapılmadığına dair zaten belediye açıklamasını yaptı" yanıtını verdi.
Binali Yıldırım, belediyede FETÖ mücadelesine dikkat çekerek, "FETÖ'ye yönelik beyanatından memnun oldum. Bunu doğrusu takdir ediyorum. FETÖ büyük bir terör örgütüdür. 15 Temmuz gecesi biz bunu yaşadık. Yakından yaşadık. 251 şehit verdik. 2 bin 193 gazimiz oldu. Bu FETÖ ile mücadelede elbette devam edecek. Burada tabii ki hukukun içerisinde kalarak devam edilecek. Bunların ibadet kısmı var, ticaret kısmı var, ihanet kısmı var. Bizi ilgilendiren ihanet kısmıdır. Bunlar da şimdi mahkemelerde hesabını veriyor."
Yıldırım, "Belediye başkanı seçilirseniz işsizlik ve kent yolsuzluğunu azaltma konusunda ne yapacaksınız?" sorusuna ise şu anda ekonomik bir sıkıntı çekildiğini, bunun da insanların hayatına öyle veya böyle yansıdığını belirtti. Yıldırım, "Genel değerlendirme olarak şunu söyleyeyim, İstanbul Avrupa'nın 13. büyük ekonomisi. İstanbul ihracatı 72 milyar dolar. İstanbul milli gelirin 232 milyar doları karşılıyor ve gelen turistin üçte biri İstanbul'a geliyor. Bizim gelecek 5 yıl içinde yapacağımız projelerle çekeceğimiz yatırımcılarla 500 bin istihdam sağlayacağız. Tuzla'da biyoteknoloji vadisi kuracağız ve burada 50 bin kişiye istihdam sağlayacağız. 160 biyoteknoloji fabrikası olacak, aşılar yapılacak, antikor, enzim üretimi gerçekleşecek. Hem dışarıdan aldığımız bu ürünlerle döviz kaybını önleyeceğiz. Buradan 27 milyar ekonomiye katkı sağlayacağımız gibi 50 bin istihdam sağlayacağız" dedi.
Yıldırım, "Ayrıca bir teknoloji üssü kuracağız. Burada bigdata dediğimiz büyük verinin işlenmesi, yapay zeka merkezi olarak burada gençler istihdam edilecek ama istihdamı biz yapmayacağız. Onlara altyapısını hazırlayacağız. Fikirlerini getirecek onların akıl terini sermayeye dönüştürecek ürüne dönüştürecek bir imkan sağlayacağız. Buradaki istihdam miktarı 24 bin 500. Yatırım miktarı da 1,5 milyar lira. Pendik'te bir teknoloji geliştirme bölgesi burada da firmaların Ar-Ge'leri buraya yerleşecekler, altyapı arsa tahsisi belediyeden olacak. Aynı bunun örneği Rotterdam'da, Singapur'da var. Bu modeli İstanbul'a getireceğiz. Burada da 50 bin istihdam öngörüyoruz" şeklinde konuştu.
Atatürk Havalimanı'nın millet bahçesi ile fuar ve kongre merkezi olacağını anlatan Yıldırım, 11 milyon metrekarelik alandaki amaçlarının Avrupa'daki 50 milyonluk fuar ve kongre turizminin yüzde 10'u, yani 5 milyonundan istifade etmek olduğunu belirtti.
Belediye Ekrem İmamoğlu, belediye başkanı seçilmesi durumunda yoksulluk ve işsizlik konusunda neler yapılacağı sorusu üzerine, "Öncelikle şu yanlışı düzeltelim. Ben temiz vakıflara vereceğim demedim. Temiz vakıflarla iş birliği yapacağım. İş birliği başka, 308 milyon liralık değeri devretmek başka" dedi. Bunun üzerine araya giren Yıldırım, "Şimdi ne anlama geliyor. Kusuru bakmayın ama yani bu lafı çarpıtmayalım" şeklinde konuştu.
Sözlerine devam eden İmamoğlu, "Kişisel sayfalarımı da karıştırıp kendisine vermişler ama inanın vakıftan bahsederken vesaire inanın ben her şeyin Sayın Yıldırım'a daha önce de ziyaret yapmış birisiyim. Onun için her şeyi konuşmaya hazırım. Bana istediğini sorabilirler. Büyük olarak da sorabilirler. Hiç sorun yok. Bu şehrin yoksulluğu var. Bu şehrin 3 gencinden birisi işsiz. Bu şehirde 350 bin genç var TÜİK verilerinde. Ben demiyorum. Okutamamışız, meslek sahibi yapamamışız. İş de bulamamışız. Bu şehrin 2 üniversite gencinden birisi işsiz. Bu şehirde yüzde 15'i aşmış işsizlik oranı var. Böyle bir acı faturada bizim uğraşacağımız şey evet kesinlikle israf. Bu belediyenin parasını israf ettirmeden tasarrufla beraber değere dönüştürüp, bu şehrin öncelikle yoksulluğuyla mücadele etmek. Yoksullukla mücadelede ucuz ve sağlıklı gıda, ulaşım indirimleri, eğitim seferberliği ve suda indirim özellikle 5 yıl içerisinde de özellikle içilebilir su kısmı, İBB desteğinin bütün bu paketlerle eğitim destek paketi, geçim destek paketi, evlilik destek paketi ve sofra destek paketi ve işsizlik destek paketiyle tam 5 katına çıkaracağız. Mevcudun 5 katından bahsediyorum."
İmamoğlu, "4 aileden birisinin bu şehirde açlık sınırında. Feci bir durum bu. Dolayısıyla biz açlık sınırı altındaki ailelere 2 bin 20 liraya kadar maddi destek sunacağız. Bu ortalama yılda 6 bin ile 13 bin lira civarında maddi desteğe denk geliyor ki biz bunun evin kadınıyla paylaşacağız. Bunların her birinin maliyeti neye tekabül ettiği de ortada. Eğitim destek paketinin içerisinde 500 bin öğrencimiz var" şeklinde konuştu.
İmamoğlu, "Okullarına yemek getiremeyen ailelerin çocuklarına kumanya desteklerimiz bile var. İşsizlik destek paketimize bakın biz işsizimizin yanında olacağız. Bölge İstihdam Ofisine kayıt yaptıran işsizlerimize öyle işsizlik maaşı alan değil, işsizlik maaşı da almayabilir. Bölge İstihdam ofisimize katılan 200 bin insanımıza biz iş bulacağız. Kayıt yaptıran ve bizim eğitim desteğimize katılan insanlarımıza biz diyoruz ki, 'Biz size ücretsiz ulaşım desteği sunacağız. Özellikle ulaşım indirimlerinde sadece yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. 12 yaş altına ücretsiz yapacağız. 0-4 yaş arası bebeği olan annelere ücretsiz ulaşım vereceğiz. 25 yaş altı öğrenci olmayan tüm gençlere de yüzde 40 indirim yapacağız. Belediye hizmetlerinde gönüllü çalışan insanlara da birtakım ücretsiz imkanlar sunarak yoksullukla mücadele edeceğiz" diye konuştu.
İmamoğlu, "Ben İstanbul'da yaşayan Kürt kökenli ve Türkiye Cumhuriyeti aşığı bir kardeşinizim. İkinizden birine oy vermek istiyorum. Beni ikna ediniz. Bugün Selahattin Demirtaş'ın tahliye edileceği şeklide haberler çok konuşuldu, avukatı da açıklama yaptı, bundan tahliye edilse bile 2020'ye kadar cezaevinde kalacak, dedi. Bunun da yorumlamak isterseniz, bilemem" şeklindeki soruya, "Yoksulluktan, sosyal politikalardan, kadın ve annelerle ilgili projelerinden söz ederken, Kürk veya Türk kökenli olup olmadığına ilişkin bir şey söylemedim. Benim vatandaşım, diyorum. 16 milyon İstanbullu, diyorum. Yola çıktığım ilk gün partimin genel başkanıyla konuşurken, 'Ben İstanbul İttifakının adayı olmak istiyorum' dedim. Ben belediye başkanlığı yapmış birisiyim. Partizanlığı büyükşehir belediyesi içinden söküp atacağız. Partizanlık bu ülkede bitecek. Partiler bir araç, amaç değil. Birileri için amaca dönüşmüş olabilir, bizim için araç. Hizmet için araç. Bunun içinde AK Partili hemşehrim de var, Saadet Partili, MHP'li, HDP'li, BBP'li, DSP'li hemşehrim de var. Sadece ittifak partisinin adayı değilim ki ben. İttifak partilerinin belediye başkanı da olmayacağım. Partizanlık bu ülkenin en büyük düşmanlarından biridir. Terör en büyük sorundur, peşinden gelen en büyük sorunlardan biri partizanlıktır. İnsanlar birbirine selam alıp vermeyecek duruma geliyor. Biz bu milleti barıştırmaya, eşitlemeye geliyoruz. Bağcılar'daki çocukla, Kadıköy'deki çocuğu eşitlemeye geliyoruz. Barış, özgürlük ve eşitlik mahallede başlar. Mahallede, ilçede, şehirde demokrasiyi sağladığımızda hiç kimsenin sorunu kalmaz, keyifli bir şehir inşa etmenin çabası içerisindeyiz. Partizanlığın yok edilmesi için sadece ben değil, Binali Yıldırım'ın da mücadele etmesi gerekiyor. Şehirdeki herkes partizanlığın farkında. 16 milyonun insandan gücünü alan bir belediye başkanı adayım" diye yanıt verdi.
"İstanbul'da yaşayan Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Ben neden size oyumu vereyim?" sorusu üzerine Binali Yıldırım, "Ben 16 yıldır hizmet yapıyorum. İnsanların etnik kökenine bakmayız, inançlarına bakmayız ve hizmet götürürken herkese aynı hizmeti götürürüz. Prensibimiz budur. Seçimlerde, kampanyada particilik olur. Kampanyada, partinizin kampanyasının söylemlerini dillendirirsiniz. Seçim bitince, rozetinizi çıkarır, hizmet yaparsınız. Eğer partizanlık yapıyorsak, adres bizeyse ben bunu şiddetle reddederim. İzmir'e gitsin Sayın Ekrem Bey. Orada benim neler yaptığımı görsün. İzmir'in toplu taşıması İZBAN'ı belediye ile beraber yaptık. İzmir'in çevre yolunu, Konak Tüneli'ni, Adnan Menderes Havalimanı'nı yaptık. İzmir-İstanbul Otoyolu'nu yapıyoruz. Bu sene sonu açılacak. Türkiye'nin her köşesine hizmet götürdük. Bundan sonra da her köşesine İstanbul'da yaşayan 81 vilayetten gelen bütün kardeşlerimize, Karadenizli'ye de Trabzonlu'ya da Diyarbakırlı'ya da Hakkarili'ye de Ağrılı'ya da İzmirli'ye de Hataylı'ya, Sinoplu'ya, Yozgatlı'ya, Edirneli'ye yani 780 bin kilometrekare vatan toprağının her köşesinden İstanbul'a gelmiş, burayı mekan tutmuş, burayı evi yapmış, iş yeri yapmış, çoluk çocuk yetiştirmiş ve çocuklarının geleceğini düşünen 15 milyon İstanbullu'ya hizmet için varız. İstanbul'a yapılan hizmet asla israf değildir. İstanbul'a 1994'ten beri hizmet ediyorum. İDO Genel Müdürlüğü yaptım. Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığı sırasında 4,5 yılda İDO'yu dünyada kendi sınıfında bir numara yaptım" şeklinde konuştu.
Binali Yıldırım, "Seçilirseniz ailenizle birlikte mal varlığınızı açıklar mısınız?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Mal varlığı beyanında bulunmaya mecburuz. 16 yıldır mal varlığı beyanı veriyorum. Her sene de değişiklik olursa yeniliyoruz." "Kamuoyuna açıklıyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine de Yıldırım, "Kamuoyuna açıklama diye bir adet yok. Olabilir, hiç problem yok. Benim açımdan hiç fark etmez. Ama herhangi bir dava konusu oldu mu zaten mal varlığı mahkeme tarafından talep edilir ve dosyaya konur. Tabii hukuken bir sakıncası var mı yok mu, benim açımdan hiçbir sakıncası yok. Çocuklarımın mal varlığının bir koruması falan da yok. Onların işleri, güçleri var, ticaretle uğraşıyorlar. Onlarınki kamuya da açık. Herkes, her an bakar. Bu konuda davalar da oldu. Birçok dava kazanıldı, birçok tazminatlar da yapıldı. Seçim üzeri ha babam eski iddialar tekrar ortaya kondu. Yeni bir tazminat süreci başlayacak. İsmail Bey, biz mal varlığımızla, geçmişimizle, yaptıklarımızla her zaman hesap verdik, bundan sonra da vermeye hazırız. Hem burada hem öbür taraftan hesap vermeye hazırız" dedi.
İmamoğlu ise mal varlığının beyanı ve bunun kamuoyuyla paylaşılması konusunda şunları kaydetti:
"Öncelikle Sayın Yıldırım'ın açıkladığı gibi aynen hepimiz kamu görevlisi olmamızdan dolayı mal beyanımızı zaten veriyoruz. Kendileri '16-17 yıldır veriyorum' diyor. Ben de yaklaşık 5.5 yıldır, bunu her yıl da yenileyerek veriyoruz. Hatta büyükşehir belediye başkanı seçildikten sonra da beyan etmiştim. Belediye başkanlığı, milletvekilliği veya bakanlık bir meslek değil. Hepimiz bir görevi yerine getiriyoruz. Sayın Yıldırım'ın daha önce yerine getirdiği görevler gibi. Yine bir görev daha yerine getireceğiz, başka görevler de nasip olabilir. Her ikimize de başkalarına da... Erdemli, ahlaklı, süreci iyi yönetebilmek, insanlara hesap verme noktasında dürüstlüğümüzü ortaya koymak adına şahsım adına bu önerinizi aynen Yıldırım gibi zevkle kabul ediyorum. Tabii ki ailece olmalı. Ben, eşim, çocuklarım ve babam var. Keza aynı şekilde Sayın Yıldırım'ın ailesi var. Bunun beyanında bulunmak, toplumun önünde bunun olması yarınlardaki kaygıları çözüme kavuşturur diye düşünüyorum."
Ekrem İmamoğlu, Suriyeliler konusunda ne yapacağının sorulması üzerine, "Biz mülteci konusunu iyi yönetemedik. Mülteci konusunu sadece vicdanla ve toplumsal tavırla, davranışla açıklamak mümkün değil. Zira mülteci konusu ayanı zamanda bir takım evrensel hükümler taşır. Şunun altını çizelim güneyimizde yaşanan insanlık dışı olaylar sonrası Türkiye'miz yalnız bırakılmıştır. Yaklaşık 3.5 yıl önce Fransa'da katıldığım bir toplantıda yaptığı konuşmanın içeriği bu minvaldeydi. 'Siz bizi bu süreçte yalnız bırakarak dünyayı başka bir tehlikeye sürüklüyorsunuz' diyerek Avrupa'daki katılımcılara seslenmiştim. İstanbul'da 547 bin kayıtlı Suriyeli göçmen bulunuyor. Bu göçmen sayısı kayıt dışı rakamlarla 1 milyona ulaştığı yönünde yoğun gözlemler var. Bunu 3 aşamaya böldük. Göçmenliğe ve mülteciliğe ilişkin mutlaka 16 milyonluk kenti yöneten bir belediye başkanı olarak bir masa kuracağız ve bu masa aktif çalışacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu hususta ürettiği bir politika yok. Sessiz, kulakları tıkalı... Nasıl sessiz kalabilirsiniz, siz politika üretmelisiniz. Mevcut mülteci insanları, özellikle çocuklarını, kadınlarını koruyacağız. Özel bir masa kuracağız ve bu konuyla özel ilgileneceğiz. Plaja alınmama tartışmaları, benim partimden olabilir, yanlış kardeşim. Bu işin bu tarafında en insani duygularımızla geçmişten günümüze kapsayıcı hareket edeceğiz. Ülkemiz adına ulusal politika geliştirme noktasında aktif davranacağız. Burada nerede yanlış yapıyoruz. Bir anda 3,5 milyona yakın mülteci bu ülkenin her yerine dağılmamalıydı ve engellemek için neler yapabiliriz, bu süreci nasıl destekleyebiliriz? Bu anlamda belediyelere düşen görevler nelerdir işin içinde
olmamız gerekir. İstanbul'un sokakları tehdit altında. İstanbul'un mahallelerinde doğudan, güneyden, kuzeyden gelen vatandaşlarımız ekmeğinin elinden alındığını düşünüyor ve bu hususta bizden aktif rol almamız isteniyor ve biz aktif rol alacağız, bu süreci çok önemli bir başlık olarak ele alıp mutlaka katkı sunacağız" diye konuştu.
Yıldırım, kadınlara yönelik projelerinin neler olduğunun sorulması üzerine, "Kadının iş hayatına katılması, toplumda daha etkin yer alması son 16 yılda arttı. İş hayatında kadın yüzde 21'den yüzde 34'e çıktı. Yine siyasette de artış oldu. Ancak bunun memnuniyet verici bir düzeyde değil. Üniversitedeki kız öğrencilerin sayısı erkeklerden fazla. Kadın öğretmenlerin sayı da erkeklerden fazla. Hakimlerin sayı da erkek hakimlerle hemen hemen aynı. Asıl yoğunlaşılması gereken kısım ev kadınları. Ev kadınları hem çocuklara hem de ev işlerine bakıyor. Onların da sosyalleşme ihtiyacı var. Bu kadınların el emeği üretimlerini belediye olarak alıp değerlendireceğiz. Her aileye de bin liraya kadar katkı sağlayacaklar. İstanbul'un 961 mahallesi var, bunun 300'ünde kreş yok. 300 mahallede 955 kreş yapacağız. Ev kadınları çocuklarını rahat bir şekilde gözü arkada kalmadan bırakacak, dışarı çıkacak, tekrar oradan alacaklar. Bu şeyler Ekrem Bey'de de olabilir. Birçok vaatler zaten hali hazırda, belediyenin yaptığı şeyler var, yeni vaatler var. Mesela Ekrem Bey, Beylikdüzü'nde kreş vaadi vermiş. 11 kreş vaadi vermiş sadece 1 tane yapabilmiş. Keşke 11'ini yapmış olsaydı, ne güzel olurdu. Önemli olan vaat vermek değil, vaadi yerine getirmek. Siyasetçinin kalitesi oradan ortaya çıkar. Ben verdiğim hiçbir vaadi karşılıksız bırakmadım bugüne kadar. Yapmayacağım hiçbir vaadi de yapmadım" şeklinde konuştu.
Binali Yıldırım, Suriye meselesi üzerine sorulan soruya ise, "Ekrem Bey çok şey anlattı da ne yapacağını söylemeyi unuttu. Ben anlatayım ne yapacağımı. Bir göçmen konusu özellikle Suriyeliler biliyorsunuz Suriye'de iç savaş başlayınca bu insanlar ölümden kaçtılar. Canlarını kurtarmak için bize sığındılar. Biz inancımız gereği geleneklerimize uygun olarak misafir ettik. Biz ev sahibiyiz. Onlar muhacir. Misafir ettik. Bu işin başlangıcı böyle oldu. Şimdi bunlar geçici koruma statüsünde. Böyle bir kimlikleri var. Geçici koruma. Nerede olurlarsa olsun, hangi şehirde olurlarsa olsun bunların hepsinin kaydı var. Eğitim hizmetleri, sağlık hizmetleri de veriliyor. Bunlar en temel insanlık hizmetleri. Tabii şu görüşüne katılıyorum. Uluslararası camia bunlara gerekli desteği vermedi. Sadece Türkiye'yi bu konuda ne kadar güzel yaptığını, tam bir insanlık dersi verdiğini her platformda söylediler. Ama ellerini taşın altına koymadılar. Akdeniz'den sınırlarına ulaşan veya kara sınırlarına ulaşanları oralarda açlığa, yokluğa terk ettiler. Hatta denizde boğulmalarına göz yumdular. Bunlar geçici, gidecekler. Nitekim Afrin harekatını yaptık biliyorsunuz. Ben başbakandım. Oraya şimdi bir kısmını gönderdik. Cerablus'u, El Bab'ı aldık oraya gönderdik. 500 bine yakın Suriyeli gitti. Şimdi Fırat'ın doğusundaki o bölgeyi temizleyip diğerlerini de oraya göndereceğiz. Ama bu süre içerisinde İstanbul'da yaşayan özellikle belirli ilçelerde Fatih, Zeytinburnu, Esenyurt, Beyoğlu gibi bölgelerdeki sayı fazla. Burada bir asayiş sorunu, İstanbulluların huzurunu, İstanbulluların rahatını kaçıran olaylara karışırlarsa, kanunsuz işler yaparlarsa bunların normal seyirde gitmesini beklemeden tutar göndeririz. Bu kadar açık. Bunu tabii belediyenin tek başına yapması mümkün değil. Bu iş merkezi hükümetle yapılacak. İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresiyle yapılacak. Bu bir koordinasyonla çalışacak. Bir düzeltme yapmak istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde mültecilerle ilgilenen bir birim var. Belki bu birim daha da güçlendirilebilir. Buraya gelmeden önce o bilgiyi aldım. Onu ifade etmek isterim" yanıtını verdi.
Ekrem İmamoğlu, seçilmesi halinde İstanbul'da kadının güçlendirilmesi ve çalışma hayatına katılması projelerinin neler olduğunu sorulması üzerine şunları kaydetti:
"Siyasi kalitemiz konusunda yine bir yorumda bulundu. Kalite yorumu yapınca incitici oluyor. Bu tabii hoş bir yorum değ