İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, "İstedikleri şey çok belli, 'Türkiye edilgen olsun, biz söyleyelim, üç dakika sonra Türkiye konuşsun, hemen cevap vermesin. Türkiye kim oluyor da bölgede politika belirliyor, karar veriyor. Türkiye bizi takip eder.' Bu dönemler geçti. Bu bölgenin kaderini, yine bu bölgede yaşayanlar belirler, uzaktan gelenler değil." dedi.
Yıldırım, Davutpaşa Kongre Merkezi'nde Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Akademik Yıl Açılışı ve Fahri Doktora Tevcih Töreni'nde yaptığı konuşmada, dünyada son 10 yılda bir kriz yaşandığını, 2008 yılının sonlarında başlayan krizin halen sürdüğünü ifade etti.
Küresel kriz sırasında dünyada 10 büyük proje yapıldığını, bu 10 mega projenin 6'sının Türkiye'de olduğunu belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin farkı bu. İzmir-İstanbul Otoyolu, Osman Gazi Köprüsü... Bu, dünyadaki en büyük projelerden bir tanesi. Türkiye'de bu proje 50 yıl konuşuldu, beş sefer ihalesi yapıldı ama bir türlü adım atılamadı. Başladık, köprüyü 36 ay gibi bir sürede bitirdik ve Bursa'ya kadar da otoyolun açılışını gerçekleştirdik. Önümüzdeki sene sonunda inşallah İzmir'e kadar da açılmış olacak. Böylece İstanbul-İzmir arası 2 saat 50 dakikaya düşmüş olacak. 2003'te ne kadardı bu süre? 8-8,5 saat. Zaman, para diyoruz ya... İşte bunun gereğini yapıyoruz. Ayrıca, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu, bunun da 215 kilometrelik bölümü ve köprü kısımı bitti, trafiğe açıldı. Bu da dünyanın en geniş köprüsüdür. 60 metre genişliği var, 10 şerit var. 8 şerit araçlar için, 2 şerit tren için. Biz bu köprüyü yaparken, İstanbul'dan Ankara'ya, Ankara'dan İstanbul'a ve oradan Avrupa'ya gidecek tren yolunu da düşünerek yaptık. Şimdi bu otoyolun Anadolu yakasında Sakarya'ya bağlantısı, Avrupa yakasında da Kınalı'ya bağlantı çalışmaları devam ediyor."
- "Kendimizi hiçbir zaman küçük görmeyelim"
Başbakan Yıldırım, diğer önemli projenin de Marmaray olduğunu, bu projenin Boğaz'ın altından iki kıtayı birleştirdiğini ve İstanbul'a toplu taşımada nefes aldırdığını kaydetti.
Avrasya Tüneli'nin de 106 metre olduğunu, Boğaz'ın altında bu büyüklükte bir başka proje bulunmadığını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mühendislik açısından bu proje, çok ama çok önemli, zor bir projedir. Çünkü geçtiği güzergahta bir derin yarık vardı. O yarığı özel mühendislik teknolojileriyle geçmek suretiyle bu projeyi de hayata geçirdik. Bunlar denizin altında olduğu için görünmüyor, insanlar kullandığı zaman anlıyor. Ben geçen gün Sabiha Gökçen'den geldim Fatih Camisi'ne, Naim Süleymanoğlu'nun cenazesine katılacaktım. Zaman çok dar, bir an için Avrasya Tüneli'ni unuttum, 'Arkadaşlar yetişemeyeceğiz, niye böyle oldu?' diye telaşlanırken, dediler ki 'Efendim niye merak ediyorsunuz, Avrasya Tüneli var, geçeceğiz, daha ezan okunmadan varırız.' Sabiha Gökçen'den çıktığımızda ezana 7 dakika vardı, biz 7 dakikada Fatih Camisi'ne geldik. İşte teknoloji bu, kolaylık bu, insana hizmet bu. Bunları Türkiye yaptı. Her türlü engellemeye rağmen yaptı. Onun için, ülkemizi, kendimizi hiçbir zaman küçük görmeyelim. Bunu yaptığımız için kıskanıyorlar ve ayağımıza çelme takmak için her fırsatı değerlendiriyorlar. Bunu da bilmenizi istiyorum. İstedikleri şey çok belli, 'Türkiye edilgen olsun, biz söyleyelim, üç dakika sonra Türkiye konuşsun, hemen cevap vermesin. Türkiye kim oluyor da bölgede politika belirliyor, karar veriyor. Türkiye bizi takip eder.' Bu dönemler geçti. Bu bölgenin kaderini, yine bu bölgede yaşayanlar belirler, uzaktan gelenler değil."
- "Moral değerlerimizi maalesef aşındırmaya çalışıyorlar"
Çanakkale 1915 Köprüsü'nün iki kulesi arasındaki açıklığın da dünyanın en büyüğü olduğuna dikkati çeken Başbakan Yıldırım, "Hep 'en'lerle konuşuyoruz. 2 bin 23 metre iki kule arasındaki açıklık. Muazzam bir eser. İnşallah Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında onu da yapmış olacağız." dedi.
Kanal İstanbul'un da dünyanın en büyük projelerinden biri olduğunun altını çizen Yıldırım, "Bunları niye anlatıyorum? Bunları şunun için anlatıyorum. Bakın Türkiye'de maalesef güzel şeyleri gözden kaçırmaya çalışıyorlar, eften püften konuları ön plana çıkararak, moral değerlerimizi maalesef aşındırmaya çalışıyorlar. 15 yılda bu hizmetleri yaptık ama bu hizmetleri yaparken, o kadar çok engelle karşılaştık ki her seferinde önümüze başka bir şekilde, başka bir kılıkta çıkanlar oldu. Daha iktidara geldiğimiz ilk aylarda hemen bir muhtıra verildi. Belki de çoğunuz hatırlamıyorsunuz, 8 Ocak 2003. Daha AK Parti iktidara geleli bir buçuk ay bile olmamış. Neymiş efendim? 'İrticai faaliyetler artık sürdürülemez bir noktaya gelmiş, dolayısıyla hükümetin kendine ayar, çeki düzen vermesi...' O gün bir şey oldu, Diyarbakır'da bir uçak kazası oldu maalesef 56 vatandaşımız hayatını kaybetti ve bu muhtıra güme gitti, gündemden düştü." değerlendirmesinde bulundu.
- "Bütün mihraklara gereken cevabı verdik"
Yıldırım, bu süreçten sonra bir yandan demokrasiyi geliştirmek için çalışırken bir yandan da ülkenin kalkınması ve milletin hak ettiği hizmetleri alması için mücadele ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"İlk karşılaştığımız direnç -açık direnç, gizlileri söylemiyorum- 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Hatırlayın o günlerde bir 367 icadıyla karşı karşıya kaldık. Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinde, parlamento tarihinde asla görülmemiş yeni bir hukuk içtihadı önümüze konuldu. Amaç ne? Amaç demokrasi ve demokrasi içerisinde AK Parti'nin cumhurbaşkanını seçmemesi. 'Efendim AK Parti cumhurbaşkanını seçemez.' Niye seçemiyor kardeşim? Kayıtsız şartsız egemenlik milletinse AK Parti de milleti temsil ediyorsa tabii seçecek. Eski alışkanlıklar devam ediyor. Ne dedik biz de? 'Böyleyse madem, buyurun millete gidelim.' ve gittik. Cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesini sağlayacak anayasa değişikliğini yaptık. Bununla da yetinmediler, sonra yargı darbesiyle üzerimize geldiler ve 2010'da da yargıyla ilgili anayasa değişikliği yaptık, yine milletin hakemliğine, kararına gittik. Yetmedi, bu sefer 17-25 Aralık'ta yargı darbesi bu sefer başka bir gruptan geldi, Fetoculardan geldi. Öbürleri pes etti, baş edemeyeceklerini anladılar, vardiyayı Fetoculara devrettiler. Fetocularla 17 Aralık'ta karşı karşıya geldik, orada da Allah'a şükür Cumhurbaşkanımızın dik duruşu, hükümetimizin kararlılığı sayesinde o girişimi de akamete uğrattık. Gezi süreciyle başlayan, 17 Aralık'a kadar tırmanan, ülkemizi karıştırmak, milleti birbirine çatıştırmaya çalışan bütün mihraklara, gereken cevabı verdik. Fakat bunlar yine rahat durmadılar, uslanmadılar ve nihayet onlar, 15 Temmuz gecesi yapabilecekleri en büyük çılgınlığı yaptılar ve 15 Temmuz gecesi, asker kılığına girmiş bu alçaklar, Feto terör güruhu, milletin üzerine gözünü kırpmadan, silahlarıyla tanklarıyla toplarıyla mermileriyle saldırdılar. 250 şehit verdik. 2 bin 193 gazimiz var."
(Sürecek)
(AA)